‘Ek’ üretim

Cenk Mutluyakalı

 

EK MESAİ maaşı bütünleyen bir rutine dönüşmüş...
Elbette “mesai dışında ek bir çalışma” varsa, karşılığı ödenecek.
Ama bizim kamuda durum giderek tersine dönmüş.
Ek mesaiyi “zorlayan” işveren değil, çalışan!
Bunun dışında kalmak pek çok kurumda kavga sebebi...
İşte o nedenle “sendikal aristokrasi” güven araştırmalarında siyasetin dahi gerisinde kalıyor.

*  *  *

Geçen sene ek mesai için ödenen para 120 MİLYON Türk Lirası’ydı!
Bu maliyete eşdeğer bir hizmet üretildiğini düşünmüyorum.
Ve elbette tasarrufa gidilecek.
Hani böylesi ekonomik kriz dönemlerinde, neredeyse “asgari ücretliden kesiniz canım” denecek.
Böylesi zamanlarda herkesin bir “ama”sı vardır, bir de “acıklı” öyküsü.
Oysa şu zamanlarda gerçek dar gelirlinin ve asgari ücretlinin derdi “ek mesai”den çok daha fazlasıdır
...
Onların “hayatı kilitleme” şansı yok diye, bu tartışma biraz ayıp oluyor.

*  *  *

İnsan hayatıyla direkt ilgili alanlar dışında ek mesaiye son verilmelidir.
Diyorum ki, eğer “insan hayatı” söz konusu değilse, gerisi mesai saatleri içinde halledilsin lütfen!
O nedenle sağlık, polis, sivil havacılık bütünden ayrılarak, kendi koşullarında değerlendirilmelidir...

*  *  *

Ve en önemlisi...
24 saat çalışma gerektiren alanlar “vardiya” üzerinden planlanmalıdır...
Yoksa...
Hep aynı “ek mesai” varsa, hani “mesaileşen” bir düzen gibi!
Ve hep aynı insanlar üzerinden üleşilen bir yapı...
Ya plansızlık vardır, ya istismar...

*  *  *

Ve iki önemli ayrıntı.
Birincisi kamu hekimleri sendikasının çıkışı.,
Ek mesai düzenlemesi için “Anayasaya aykırı” dediler.
Meğerse “Anayasa” varmış...
Bunun hatırlanması iyi gelişme (!)
İkincisi de tartışmanın genelinde rastlanmayan üç sözcük:
Etkinlik, üretim, verimlilik.
Sizce önemi var mı?