Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, dün yeni asgari ücretin belirlenmesi üzerine açıklama yaparak, yeniden fiyat artışı yaşanacağına vurgu yaptı.
Erhürman sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, ekonomide atılacak doğru adımlarla düzlüğe çıkılabileceğini belirtti, “Ülkeyi yönettiğini iddia ederek ülke yönetiminden başka her şeyle ilgilenenlerden beklemek mümkün değildir” dedi.
Erhürman’ın açıklaması şöyle:
“Asgari ücret belirlendi. Net 35 bin 180 TL.
İşveren temsilcisinin katılmadığı toplantıda karar devlet ve işçi temsilcilerinin oy birliği ile alındı. Bu durumda işveren tarafının itiraz etmesi kuvvetle muhtemel görünüyor.
31 Mayıs 2024 geldi aklıma. 10 gün önce işçi tarafıyla birlikte oy kullanarak asgari ücreti belirleyen "hükumet", işveren tarafının itirazı üzerine 10 gün sonra işveren tarafıyla birlikte oy kullanarak belirlenmiş asgari ücreti nette 124 TL azaltmıştı. Buraya not düşmekte yarar var! Bakalım ne olacak!
Ama arada ne olacağı belli! Başta küçükler olmak üzere işletmeler personel giderleri açısından sıkıntıya düştü. Fiyat ayarlaması yapabilenler (yani mal ve hizmetlerine zam yapabilenler) yapacak, hayat pahalılığı artacak. Yapamayanlar işçi çıkarma, daha ucuz işçiliğe yönelme, kayıt dışına düşme, hatta kapatma riskleriyle karşı karşıya kalacak.
31 Mayıs örneği hatırlanırsa ‘Kurultay'dan sonra’ asgari ücretin düşme ihtimali var mı? Örneğini hatırlattım. Hatta o "azıcık"tı ama bu defa öyle olmayabilir!
Düşerse bu arada yükselen fiyatlar da düşer mi? Bence düşmez. Asgari ücretle geçinen geçinebilir mi? Geçinemez.
Düşmezse, yukarıda başta küçükler olmak üzere işletmeler için söylediklerim gerçekleşir mi? Gerçekleşir. Bu durum, kaçak işçi sorununu da, kalite yitimini de, daha fazla üçüncü ülke vatandaşı işçiyi de, kapanan iş yerlerini de, ekonominin daha fazla güneye kaymasını da beraberinde getirir mi? Getirir!
‘Kurultay sonrası’ hayat pahalılığı ödeneğiyle ilgili ‘ayarlamalar’ da gündeme gelebilir mi? İşaretlerini gördük!
Kırk katır mı, kırk satır mı? Bunca zamandır biz, ‘duvara doğru gidiyoruz. Bütün bunlar olacak. Ekonomiyi yönetmeniz lazım’ derken kurultayla meşgul olanlar şimdi bizi bu soruyla karşı karşıya bırakacaklar. Birileri de bunca suskunluktan sonra ‘ne yapalım siz dediniz, biz sustuk ama şimdi buraya geldik işte. Ya kırk katırı seçeceğiz ya da kırk satırı’ diyecekler.
Doğru alternatif ne kırk katır, ne de kırk satırdır. Ne insanların açlık sınırında yaşamak zorunda bırakılması, ne de işletmelerin batması ve ekonominin güneye kaymasıdır.
Alternatif, ekonomiyi bu ülkenin bu işi bilen insanlarıyla birlikte yönetmektir. Onu da bu ülkeyi yönettiğini iddia ederek ülke yönetiminden başka her şeyle ilgilenenlerden beklemek mümkün değildir! Herkes artık gerçekle yüzleşmeli...”