Ekonomide acil eşikteyiz

CTP-BG Genel Sekreteri Kutlay Erk, YENİDÜZEN’e konuştu, hem parti içi, hem ekonomi, hem de iç siyasetle ilgili önemli saptamalar yaptı

CTP’DE OLANLAR…

“Geçmiş dönemde, ben de dahil birçok yoldaşımız hissettiği bir ötekileştirme, dışlama, kapasitesinden yararlanmak için faaliyetlere çağrılmama gibi bir hisse kapıldı.”

“Yönetim Kurulu, partinin örgütleri ve örgüt yöneticileri olarak bütün üyelerimizi kadrolarımızı dahil etmeye çalışacağız. Herkesin fikrini, katkısını, düşüncesini almaya çalışacağız”

“ Biz korkmayız. Biz zaten hep fırtınaların içinden, ateş çemberlerinden atlayarak geldik. Halkımızla yüzleşmekten de korkmuyoruz. Yüzleşiriz, onları da dinleriz, bir yere sığınmaya ihtiyacımız yok. Biz sorunları çözecek partiyiz”

EKONOMİDEKİ SORUNLAR

Acillerle behemahal başlamamız lazım. Benim esas dertlendiğim nokta pazar faaliyetlerinin durmasıdır. Bunun acilen tetiklenmesi lazım… Bence başlamamız gereken acil eşikteyiz”

UBP DÖNEMİNE AİT OLASI YOLSUZLUKLAR…

“Bu yolsuzluklar UBP hükümetinde yapıldı. Ama o UBP hükümetinde olan bazı bakanlar şimdi bizim ortağımızın milletvekilleridir, kadrolarıdır. Bunun pratik sorunu vardır.

“Onların usulsüzlük veya yolsuzluk yaptığını söylemiyorum, öyle birşey de ima etmiyorum. Bu araştırılıp ortaya çıkacak.”

Ödül Aşık ÜLKER
  
CTP-BG Genel Sekreteri Kutlay Erk, CTP-BG’nin hükümette tüm eleştirilerin hedefi olmasından sıkıntı duymadıklarını çünkü bunun sorunların çözümünün kendilerinden beklendiği anlamına geldiğini söyledi.

 

 “Eleştiri bizeyse çözüm bizden beklenir” diyen Erk, görüntüden kaybolanın sorunları çözme iddiası olmayan olduğunu belirtti.
 

Geçmişte yapılan hataları, bundan sonra yapılması gerekenleri Yenidüzen’e değerlendiren Kutlay Erk, “Biz sorunları çözecek partiyiz” dedi.

Erk, yolsuzlukların üzerine Siber Hükümeti dönemindeki yoğunlukta gidilmesi gerektiğini de ifade ederek, kamu vicdanının rahatlatılmasının önemini vurguladı.

• Soru: Öncelikle yeni göreviniz hayırlı olsun. Kurultay öncesinde yaptığınız açıklamalarda kucaklama konusuna vurgu yaptınız. Kucaklaşma sizin için ne anlama geliyor? Kurultayda başkan değişmedi, siz de Genel Sekreter oldunuz. Genel Sekreter olarak kucaklaşmanın gerçekleşmesi için ne yapacaksınız?

• Erk: Geçmiş dönemde, ben de dahil birçok yoldaşımız hissettiği bir ötekileştirme, dışlama, kapasitesinden yararlanmak için faaliyetlere çağrılmama gibi bir hisse kapıldı. Başkaları “yok öyle birşey” diyebilir ama neticede kadrolarda, üyelerde ve bazı parti örgütlerinde bu his oluşmuşsa birşeyler var demektir. Kurultay sürecinde de en fazla tartışılan ve başkana yapılan eleştirilerin odağında da bu vardı. Başkan kurultaydaki konuşmasında “ben mesajımı aldım” dedi. Demek ki başkan bu yoğun eleştirileri ve hissi algılamıştır, mesaj olarak da almıştır ve önümüzdeki dönemde hal ve tavırlarını, girişimlerini beklentiler yönünde yapacak, daha fazla insanla çalışacak, ihmal ettikleri varsa, onları ihmal etmemeye dikkat edecek. Genel Sekreter olarak ben de bu yönde bütün partilileri etkinliklere, konularla ilgili tartışmalara dahil ederek geniş bir tartışma, değerlendirme çalışması içerisinde, herkesin kapasitesini kullanmaya çalışacağım. Ancak şunu da göz önünde bulundurmak lazım, bu dönemde başkan aynı zamanda başbakandır, zamanı daha dardır, daha değerlidir. Dolayısıyla başkanın arzu edilen düzeyde kucaklaması, herkesle muhatap olması, herkesle konuşması daha zordur. Genel Sekreterin bunu kapatması, üyelerin de bu anlayışı başkana göstermesi gerekir. Biz Merkez Yönetim Kurulu, partinin örgütleri ve örgüt yöneticileri olarak bütün üyelerimizi kadrolarımızı dahil etmeye çalışacağız. Herkesin fikrini, katkısını, düşüncesini almaya çalışacağız. Kucaklaşmadan kastettiğimiz herkesi partinin çalışmalarına taraf yapmak, onların katılımcılığını ve fikrini almak, karar mekanizmalarına onları da dahil edebilmektir. Bunu yapmaya çalışacağız.

“Artık ona yakın, buna uzak yok”

• Soru: Parti Meclisi oluştuktan sonra diğer kanattan yani Akansoy’u destekleyenlerden oluştuğu yazıldı. Sizce parti meclisinin oluşumu başkana ve partiye nasıl bir mesaj veriyor?

• Erk: Kurultay bitmiştir. Kurultayda yarışan iki başkan adayı vardı, birisi kazanmıştır. Diğeri çok değerli bir milletvekilimizdir ve o görevi tam kapasite başarıyla yerine getirecektir. Seçilenlerin hepsi CTP’nin kadrolarıdır, yoldaşlarıdır, hepsi CTP’ye ve Kıbrıslı Türklere bağlı insanlardır, hepsinin felsefesi, ideolojisi CTP çatısı altında bellidir. Dolayısıyla artık ona yakın, buna uzak yoktur. Ben kurultayda gittim ve oy kullandım. Kime oy verdiğimi unuttum. Ben şimdi önüme bakıyorum. Başkan seçilmiştir, Yorgancıoğlu’dur, parti meclisi üyeleri belli olmuştur, MYK seçilmiştir. Başkan, genel sekreter ve üyeler tek ekip olacağız, sinerji yaratacağız. Hem partinin sorunlarına, hem hükümetteki konulara açılımlarla politika üreterek destek vereceğiz, hem de Kıbrıslı Türkler’in sorunlarını çözmek için çalışacağız.

• Soru: Genel Sekreter seçildiğiniz zaman bu dönemin başarı dönemi olacağını söylediniz. Eğer bu bir başarı dönemi olacaksa, başarısızlıkları da konuşmak lazım. Size göre geçen dönemin başarısızlıkları neydi?

• Erk: En önemli başarı parti birliğini, dirliğini toparlamak olacak. Geçmiş dönemde bu birlikte, dirlikte sorunumuz oldu. Bu sorun bize 28 Temmuz Erken Genel Seçimleri’nde her ilçede en az birer milletvekili kaybettirdi. Dolayısıyla bizim bunu başarmamız lazım. Önümüzde yerel seçimler var. Bu seçime 28 Temmuz Erken Genel Seçimi’ndeki ruh haliyle, iletişim modeliyle gitmemiz mümkün değildir. Öyle olursa başarımız sınırlı olur. Yerel seçimlerde hedefimiz büyüktür.

“Yerel seçimlerde hedef 14+”

• Soru: Nedir bu hedef?

• Erk: Organlarla tartışıp daha gerçekçi hedefi de konuşabiliriz ama benim, şu anda kendi koyduğum hedef 28 belediyeden 14+. Şu anda Kıbrıslı Türkler’in %62’sine CTPli beklediye başkanları hizmet veriyor, bunu da %75-80’e çıkarmak. Bunu yapabilmemiz için geçmiş dönemde yaşadığımız sıkıntıları aşmamız gerekiyor.
   Diğer bir konu da tüzüğü değiştirme, ekonomik program yazma başarısını gösterememiş olmamız. Bu dönemde bunları da yapmamız lazım. Partinin yeniden yapılanması, geleneksel yapının gözden geçirilmesi gerekiyor. Partinin geleneksel yapısı, küçük ve uzun zaman muhalefette kalan bir yapıdır. Şimdi büyümüş ve hükümetlere girip çıkan bir partidir. Eskiden olduğu gibi meclisin en küçük partisi değil, en büyük veya ikinci büyük partisidir. Bundan dolayı yapıyı yeniden düzenlememiz lazım. Bunun gibi başarı hikayelerimiz olacak.

----------------------------------------

“Neden CTP hükümette daha uzun soluklu olamıyor?”

• Soru: CTP 10 senede bir hükümete geliyor ancak sonrasında kan kaybediyor, oy kaybediyor. İnsanlar CTP’ye çok fazla umut bağlayıp, sonra hayal kırıklığı mı yaşıyor? Şartlar mı öyle gerektiriyor? Neden CTP hükümete daha uzun soluklu olamıyor?

• Erk: Ben de hep bunu söylüyorum, biz on yılda bir hükümete gelip, tutunup düşüyoruz. Düştüğümüzde de içeride bunalım yaşıyoruz. Şimdi yeniden hükümetteyiz, artık hükümete tutunup düşme değil, zirveye çıkıp orada kalmamız gerekir. Meclisin birinci partisi olduysak en az iki dönem meclisin birinci partisi olarak kalabilmemiz veya tek başına iktidar olabilmemiz gerekir. Başarı hikayemize koymamız gerekenlerden biri de budur. Bunun önündeki engellerimiz neyse bunları görüp aşmamız gerekiyor. Bunu gerçekleştirmek için gençleşeceğiz, yenileneceğiz, birimkimleri ve deneyimleri de kullanarak gençleşip yenileneceğiz. Yeniden örgütleneceğiz, bütün örgütlerle iyi bir iletişim içerisinde birlikte çalışacağız ki bu hedeflere ulaşabilelim.

Halkımız CTP’yi sığınacak yuvası ve demokratik kavgayı verecek mevzisi olarak görüyor ve “senin hata yapma lüksün yoktur. Sana o izni vermem. Çünkü ben, ne partisinden olursam olayım, demokratik bir kavgaya soyunduğumda mevzim sensin. Başıma bir haller geldiğinde sığınacağım yuva sensin. Dolayısıyla bu yuva ve bu mevzinin hep güçlü ve sıcak kalması lazım. Sen hata yapamazsın, UBP hata yapabilir, onun ne olduğunu biliyoruz” der. Onun için geçmiş dönemlerdeki hatalarda halkın çok sert tepkisine maruz kaldık. Bizim de bütün icraatlarımızda, politikalarımızda bunu bilmemiz lazım. Biz sadece CTPliler’in değil, bütün Kıbrıslı Türkler’in sıcak yuvası ve güçlü mevzisiyiz.

“İddiamız var”

• Soru: CTP tek başına iktidardaymış gibi bir görüntü var. DP biraz kenara çekilmiş ve bütün eleştirileri CTP göğüslemek durumunda kalıyor gibi görünüyor. Son yapılan zamlara çok tepki var. Siz de CTP’nin kendi ekonomik programını hazırlayamadığını hep söylüyorsunuz. CTP seçim döneminde ekonomik pakette revizyondan bahsedilmişti ancak şu anda mevcut ekonomik program uygulanıyor. Hükümetin duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

• Erk: 1994’teki hükümette küçük ortak olmamıza rağmen yine görünen bizdik, bütün oklar bizim üzerimizdeydi. 2004’te büyük ortak olarak hükümete geldik ve yine sadece biz var gibiydik. Çünkü CTP kendisini hükümetlerde kapasitesiyle, birikimleriyle, projeleriyle, halkın ondan beklentileriyle fark ettirir. Küçük veya büyük ortak ayırdedilmeksizin iş ondan beklenir. İnsanların diğer partilerden çok da umudu yoktur ve işi bizden bekler. Şu andaki küçük ortak da fırtına olunca bir yere sığınıyor, bizi ortada bırakıyor. Biz korkmayız. Biz zaten hep fırtınaların içinden, ateş çemberlerinden atlayarak geldik. Halkımızla yüzleşmekten de korkmuyoruz. Yüzleşiriz, onları da dinleriz, bir yere sığınmaya ihtiyacımız yok. Biz sorunları çözecek partiyiz. Sığınan, görüntüden kaybolan aslında çözme iddiası olmayandır. Biz orta yerdeysek bir iddiamız vardır, sorunun da üzerine gideceğiz. Sorunun muhataplarıyla konuşarak sorunu çözmeye çalışacağız. Biz hükümetteki bütün görüntünün bizim üstümüzde olmasından hiç sıkıntı duymuyoruz, çok da mutluyuz çünkü bu demektir ki umut bizdedir. Eleştiri bizeyse çözüm bizden beklenir.

• Soru: Çözüm nedir? Örneğin ekonomik paket konusunda vatandaş bir hareket bekliyor. CTP‘nin söylediğiyle yaptığının örtüştüğünü görmek istiyor.

• Erk: Bizim söylediğimizle yaptığımızı örtüştürmek için bir eksiğimiz vardır, ekonomik program. Kayıt altına alamadığımız, tartışıp tartışıp son şeklini veremediğimiz ve dolayısıyla kullanıma getiremediğimiz bir ekonomik program var.

“Acil eşikteyiz”

• Soru: Bu konuda 2014 için geç kalınmış mıdır? CTP ekonomik programını ne zaman şekillendirebilir, bu aşamada hükümet programına ne kadar yansıtabilir ve Türkiye ile ekonomik programı ne kadar revize edebilir?

• Erk: Tahmin ediyorum parti içinde daha önce bu konuda yapılan tartışmalar içerisinde sorunlar acil, kısa, orta ve uzun vadeli olarak ele alınmıştır. Bizim süratle özellikle acil tedbirleri hükümetin uygulamasına sunabilmek için tamamlamamız lazım. Bunu hükümete verdiğimiz zaman hükümet bunu kendi kaynaklarıyla uygulayabilecekse bir başkasına danışmasına ihtiyaç yoktur. Ama acil tedbirleri uygulamak için eğer ilave kaynağa ihtiyaç varsa, ilave kaynağın tek kaynağının Türkiye olduğu da bir gerçektir. Elbette ki muhatapla bunlar konuşulacaktır. Bu arada bizim kısa, orta ve uzun vadeli programlarımızı da bitirmemiz ve kendi kaynaklarımızla uygulayabileceklerimizi mümkün olduğu şekliyle hükümet programına koymamız lazım. Kendi kaynaklarımız dışında kaynak ihtiyacı varsa muhataplarımızla konuşmamız lazım. Belki de bazı programlar için bizim AB’den kaynak aramamız, bazı programlar için üçüncü ülkelerin kaynaklarından yararlanmamız gerekebilir. Acillerle behemahal başlamamız lazım. Benim esas dertlendiğim nokta pazar faaliyetlerinin durmasıdır. Bunun acilen tetiklenmesi lazım. Problemin en büyük kaynağı budur. Bu bizi aşağıya çekiyor. Bizi yukarıya çekecek bir esinti yaratmamız lazım. 2014 için geç midir? Keşke bunu 2 ay önce yapsaydık, keşke ülke olarak iki sene önce yapsaydık. Ama bir yerden başlamamız lazım ve bence başlamamız gereken acil eşikteyiz.

-------------------------------

“Yolsuzlukların üzerine gidilmeli”

• Soru: Sizin de bakan olduğunuz Sibel Siber hükümeti çok büyük bir umut olmuştu. Belki seçim yasakları dolayısıyla bir icraat hükümeti değildi ancak yolsuzlukların üstüne ısrarla gitmesi, geriye dönük bazı yanlış uygulamaları ortaya çıkardığı için güven vermişti. Sanki şimdiki hükümet yolsuzlukların üzerine gitme konusunda bu hızı kaybetti. Niye o ivmeyi şimdiki hükümet sürdüremedi?

• Erk: Biz tam ipin koptuğu noktada ipi yakladık, düğümü attık ve devam ettik. Kamu vicdanını yaralayan birçok olaya süratle müdahale ettik. Bizim şansımız herkesin bizi bir geçiş hükümeti, teknokrat hükümet olarak görmesiydi. Bizi rahat bıraktılar, partiler de ve ilgili taraflar da. Biz işimizi yaptık. Belki bir birçok usulsüzlüğü temizlediğimiz için şimdiki hükümete az kaldı. Yolsuzluklara gelince, aynı yoğunlukta yolsuzlukların üzerine gidilmesi lazımdı. Ben parmağımın arkasına saklanacak değilim. Bu kamuoyunun en hassas olduğu konulardan biridir. Bu yolsuzluklar UBP hükümetinde yapıldı. Ama o UBP hükümetinde olan bazı bakanlar şimdi bizim ortağımızın milletvekilleridir, kadrolarıdır. Bunun pratik sorunu vardır. Onların usulsüzlük veya yolsuzluk yaptığını söylemiyorum, öyle birşey de ima etmiyorum. Bu araştırılıp ortaya çıkacak. Ama neticede onlar hükümetin sorumluluğunu paylaşan insanlardı. Dolaylı veya dolaysız o yönde kendilerinin bazı sorumlulukları var diye kabul edebilirsiniz. Dolayısıyla bu süreç çok dikkatli ele alınmalı, onları da haksız bir şekilde rencide etmeden, doğruyu bulmak için iyi bir çalışma yapılmalıdır. DP’nin de buna itirazı olacağını sanmıyorum. Her halükarda bu konuların üstüne gidilmeli. Kamu vicdanını rahatlatmamız lazım. Siber hükümetinin o kadar olumlu tepki almasının bir nedeni de kamu vicdanını rahatlatmasıydı. Eğer onlar yapılmasaydı seçime katılım orada da çok düşük olacaktı. O dönemde siyasete güven geldi. “Siyaset UBP’nin bıraktığı miras değil farklı da olabiliyor, ben bu siyaseti iş başına getirirsem daha önce yaşanan karanlık günlerin yaşanmama ihtimali yüksektir” deyip seçime katılım oranı yükselmiştir. Siber hükümetinin bu çabasının aynı ivmede devam etmesi gerekir. Yaralı olan kamu vicdanıdır ve hepimizin görevi kamu vicdanınındaki yarayı sarmak ve iyileştirmektir. Kaç defadır bunlar yapılmıyor, bu defa bunu başarmamız gerekiyor.

-------------------------------------


Atamalar ne olacak?

• Soru: Toplumda atamalarla ilgili de rahatsızlık var. Bazı bakanların akrabalarının atandığı yazılıyor. Müşavir sayısının artırılmaya devam edildiğine dair eleştiriler var. Bu konularla ilgili düşünceniz nedir?

• Erk: Bürokrasideki atamalarda bir yavaşlık olmuştur. Bu atamalarda bazı kadroların illaki değiştirilmesi doğru olmayabilir. Verimliyse, düzgün çalışıyorsa, herkesin politik bir duruşu vardır ama o politik duruşunu yaptığı göreve yansıtmıyorsa ve iyi bir teknik elemansa o kişileri iyi değerlendirmek gerekir. Ama partizanlar vardır ve o makama zaten kapasitesiyle değil, partizanlıkla gelmiştir, onların değişmesi lazım. Ama onun yerine birini getirirken aynı hatayı yapmadan, yani partizanlıkla, kapasitesiz birini koymamak lazım. Daha önceki müşavirleri de değerlendirmek lazım. Her halükarda o işi yapacak insanı bulup oraya koymamız gerekir. Bazen iyi niyetle mevcut kişiyi değerlendiriyorsunuz ancak bakıyorsunuz ki UBP örgüt başkanına sizin haberiniz olmadan arazi kiralıyor. Bu gibi olaylar yaşadık. Bir an önce atamaların bitmesi lazım. Çok yakın akrabaların atanması etik olarak doğru değil, ancak bir örnek vermek istiyorum. Kalkınma Bankası’nın başına atanan kişi aslında bu görevi çoktan haketmiş bir insandı ancak bir politikacının kızı olduğu için engellendi ve uygun olmayan bir kişi atandı. Bu gibi durumlar ülkeye süre kaybettiriyor. Bu noktada bir çelişki yaşıyorsunuz. Eğer verdiğiniz kararı savunabilecek gerekçeleriniz varsa cesur olup “evet akrabasıdır ama bütün birikimiyle, eğitimiyle, verimiyle, oradaki çalışmalarıyla bu hakkıdır” dersiniz ama ilgisiz bir şekilde yakınınızı, akrabanızı, sevdiğiniz bir kişiyi bir yere koymanız etik değildir.

------------------------------------


KIBRIS SORUNU
“Denktaş, Anastasiades oldu, Klerides, Eroğlu oldu”

• Soru: Biraz da Kıbrıs konusundan bahsedelim. Meclis Platformu Cumhurbaşkanı ile bir görüşme yaptı ve toplantı sonrasında çok da alışkın olmadığımız bir tablo çıktı, herkes destek belirtti. Aynı gün Güney Kıbrıs’ta da benzer bir toplantı oldu ve orada da alışkın olunmayan bir sonuç çıktı, genelde tek ses çıkarken bu kez farklı tutumları olduğunu gördük. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca CTP Cumhurbaşkanı Eroğlu ile hemfikir olunca tepki alabiliyor. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?

• Erk: Denktaş ve Klerides döneminde, Klerides “gel Sayın Denktaş görüşelim” derdi, Sayın Denktaş gitmezdi, giderse de “hayır” derdi. Rum tarafında tek seslilik vardı, herkes Klerides’in arkasında, Türk tarafında Denktaş’ı, destekleyenler ve eleştirenler vardı. Şimdi roller değişti. Denktaş Anastasiades oldu, Klerides Eroğlu oldu. Sayın Eroğlu “masadayım, BM zemininde bu sorunu çözeceğim, iki toplumlu, iki bölgeli federasyon istiyorum” diyor. Yani “konfederasyon, ayrı devlet, tanıyın beni” yok. Eskiden Sayın Eroğlu “o masaya oturacağımızda devletimizin tanınması lazım, ben masaya KKTC cumhurbaşkanı olarak oturacağım” derdi. Şimdi masaya toplum lideri, Kıbrıs Türk lider diye oturmuş, iki devletten değil, federasyondan bahsediyor, “bir an önce bitirelim, hemen referanduma gidelim” diyor. Barış güçleri ve CTP olarak bu formattaki bir görüşmeciden şikayetçi olma zeminimiz yoktur. Görüşmeler başladıktan sonra dediği gibi giderse yine şikayetimiz olamaz ama korktuğumuz gibi giderse o zaman elbette ki farklı sesimizi ve görüşmelerin doğru raya gelmesi için çabalarımızı ortaya koyacağız.

Rum tarafına baktığımızda görüşmeci “sorunlarım, isteklerim var” diyerek masaya gelmiyor, sürekli şartlar çıkarıyor. Önce ortak açıklama şartı çıkardı, sonra o şartın içinden başka birşey çıkardı. Matruşka gibi açıp açıp şart içinden şart çıkarıyor. Rum tarafını gayleler aldı çünkü görürsünüz ya da görmezsiniz uluslararası baskı Rum tarafının üstündedir. Endişeleri de oradadır. Şimdi “böyle devam edersek uluslararası tepki nasıl şekilleneceğini öngöremeyeceğimiz bir boyutta olabilir” diyorlar. Yani baskı üstlerindedir, bunun farkındadırlar. Güney’de bir de AKEL var, “derdin nedir? Bizim liderimiz Talat’la görüştü, Talat’tan sonra Eroğlu geldi onunla görüştü, bir zeminde gitti. Şimdi zemin tartışması nereden çıktı yani biz yanlış zeminde mi görüşüyorduk ki sen şimdi bu zemini beğenmiyorsun” diyor ve farklı bir ses veriyor. Diğer taraftan aşırı milliyetçilerin “federasyon ‘u kabul etmeyiz, üniter devlet ve Helen devleti isteriz” diye çıkışları var. Dolayısıyla Anastasiades henüz toparlayıcı bir liderlik yapamadı ve bunu yapamadığı için masaya gelmekten de ürküyor.

Röportaj Haberleri