Geçtiğimiz günlerde ekonomi haber sayfalarını karıştırırken Cumhuriyet Meclisi, Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan komitesinin yapmış olduğu açıklamayı gördüm. “Ekonomik istikrar çalışmaları sürüyor” başlığını görünce meraklandım ve ekonomik istikrar adına neler yapıldığını görmek için yazının tümünü okudum. Sonuç itibarıyla da, bir süredir Cumhuriyet Meclisinde bekleyen, Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Yasa Tasarısı’nın Meclisimizin ilgili komitesinde görüşülmeye başlandığını anladım.
Mevcut sistemimizde, Kamu mali yönetimi son 20 yıldır Bütçenin Hazırlanması ve Uygulanmasına İlişkin Kurallar Yasası ve Genel Muhasebe Yasası ile düzenlenmektedir. Ancak Günümüz kamu mali yönetiminde, kamu idarelerinin sayı, nitelik ve teşkilatlanmalarına bağlı olarak önemli değişiklikler meydana gelirken, dünyada da kamu mali yönetimi ve kontrol sistemleri konusunda önemli gelişmeler söz konusudur. Tüm bu değişim ve gelişimlerin bir sonucu olarak da, ülkemizde yukarıda bahsi geçen yeni bir Kamu Mali Yönetim ve Kontrol yasasına ihtiyaç duyulmuştur. Yeni tasarı genel olarak, kamu kaynaklarının etkin ve verimli bir şekilde elde edilmesini ve kullanılmasını öngörürken, hesap verebilirliği ve mali şeffaflığı sağlamayı teminen, kamu mali yönetiminin yapısını ve işleyişini düzenlemekte, kamu bütçelerinin hazırlanması, uygulanması, tüm mali işlemlerin muhasebeleştirilmesi ve raporlanmasını içermektedir.
Bu yasa tasarısının yasallaşmasının teorik açıdan oldukça önemli bir adım olduğu herkesçe kabul edilen bir gerçektir. İdare içerisindeki gelir ve giderin muhasebeleşme alanlarının genişlemesi şüphesiz, hem disiplin hem de kayıt dışılığının azalması ve mali kaynakların daha etkin ve verimli kullanılması demektir. Bununla birlikte bütçe kayıtlarının uluslararası norm ve standartlarda denetlenmesi önemli bir disiplin sağlayacaktır. Bu bağlamda, Cumhuriyet Meclisimizin ilgili komitesinde görüşülmeye başlanan söz konusu yasa tasarısı, maliye yönetimi açısından çok önemli bir gelişme yaratacağı kesindir. Ancak bu yasa tasarısının yasallaşmasının ardından dahi, tek başına ekonomik istikrar sağlanmasına yönelik çare olması beklenmemesi ve siyasetçilerimizin de böyle bir beklenti yaratmaması gerekir. Bu gelişmenin yukarıda belirttiğim şekilde birçok olumlu getirisi olacağı öngörülmesine karşın ekonomik istikrar oluşturma hedefine ülkemizi taşıması kesinlikle beklenemez. Çünkü ekonomik istikrar derken kastımız, piyasalarda arz ve talep dengelerini sağlam zeminler üzerinde sürdürmek ve ekonomik faaliyetlerdeki daralma veya aşırı genişleme neticesinde fiyatlarda meydana gelen ciddi dalgalanmalar oluşmamasını sağlamaktır. Şüphesiz iyi yönetişim araçları bahse konu yasa gibi önemlidir ancak ekonomik istikrarı sağlamak için tek başına yeterli değildir.
Unutulmaması gerekir ki, ekonomik istikrarsızlığın ülkemiz açısından önemli nedenlerinden biri ekonomik açıdan dışa bağımlı bir halde olmasıdır. Dolayısıyla kendi kendine yeterli bir ekonomik yapı yaratmak, ekonomik istikrarın sağlanması için en önemli unsurdur. KKTC bütçesinin şu an ki haliyle, hem giderler ayağında hem de gelirler ayağında yapısal problemleri bulunmaktadır ve bu yapısal problemler haliyle bazı ekonomik istikrarsızlıkları beraberinde getirmektedir. Sözkonusu yapısal problemin başında gelir ve gider dengesizlikleri bulunmaktadır. Bütçemizde öngörülen giderlere nazaran gelirlerimiz çok düşüktür. Giderlerimizin %80’inden fazlası maaş olarak harcanmaktadır. Dolayısıyla bütçedeki bu yapı hem nakit akışı açısından hem de giderlerin kısılması açısından bütçede esnek olmayan ideal dışı bir yapı ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla KKTC Hükümeti gelir artırıcı önlemlerini kayıt dışında olan gelirler üzerinden geliştirmelidir.
Bütçemizin yapısı içerisinde ciddi olarak düşünülmesi gereken, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleriyle imzalamakta olduğumuz ekonomik işbirliği protokolleri çerçevesinde hibe olarak bütçemize dolaysız olarak doğrudan yapılan katkılar bulunmaktadır. İşbirliği protokolünde yer alan ve KKTC’ye karşılıksız olarak sağlanan hibeler, savunma harcamaları, reel sektörün kalkınması için harcamalar ve altyapı yatırım harcamalarından oluşmaktadır. Tabi ki bu yardımların ülkemize sağlanması önemli bir destektir. Ancak yardım akışlarının zaman zaman aksayabilmekte olduğu da görülmektedir. Dolaysız bütçe katkısı olan hibelerin nakit akışı aksadığında da, KKTC maliyesi hiç de esnek olmayan yapısı içerisinde çözüm üretmek zorunda kalmaktadır. Üretilen çözümler ise çoğu zaman ekonomik akıldan tamamen uzak yatırım kalemlerinden kısılmak suretiyle olmaktadır. Bu döngü, KKTC ekonomisinde büyüme açısından ciddi şekilde istikrarsızlığa yol açmakta ve ekonomimizin planlandığı şekilde gelişiminin sapmasına sebep olmaktadır.
Kısacası KKTC’de kendi kendine yetebilecek rasyonel bir ekonomik model oluşturulması ekonomik istikrar açısından en önemli gerekliliktir. Dolayısıyla KKTC sahip olduğu ekonomik kaynakları daha iyi yönetebilecek yapısal reform ve politikalarını geliştirmeli ve kendi kendine yetecek bir yapısal dönüşümün önünü açmalıdır, tabii eğer ekonomik açıdan istikrarlı bir ülke olmak istiyorsak.