Ödül AŞIK ÜLKER
Ekonomist Prof. Dr. Erdal Güryay, hükümetin açıkladığı “mini ekonomi paketi”nin sorunları çözmeyeceğini, kısa vadede ağrıyı dindirici hap niteliğinde olduğunu söyledi.
Ekonomik paketlerin çözüm yollarını içeren ve detaylı paketler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Güryay, “Adına ‘ekonomik paket’ dedikleri şey, aslında kredi paketidir. Birkaç madde hariç, sadece düşük faizli kredi sağlamaktan bahsediliyor. Kötü mü? Hayır, hiç yoktan iyidir ama biz iki yıldır bunu yapıyoruz. İnsanların çoğu zaten kredi batağında... İşletmelerin en büyük sıkıntısı ödeyemediği krediler için yeni krediler almak...” diye konuştu.
Kıbrıs İlim Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erdal Güryay, bütün dünyada krizin hibelerle yürütüldüğünü vurgulayarak, krediler ve borçların yapılandırılmasıyla borçlulara zaman tanındığını ancak ekonominin düze çıkacağı reformların yapılmadığını belirtti.
Prof. Dr. Güryay, “Zümresel çıkarlar değil, genel çıkarı düşünen hedefler ortaya koymak lazım. Herkes dinlenecek, zümresel çıkarlar bilinecek, bunları amalgame edip herkesin kazanacağı bir plana dönüştürebilmek önemlidir. Bu ülkenin, bunun haricinde bir yere gideceği yok, mümkün değil...” dedi.
“Ekonomik paketler reçetedir”
Soru: Ekonomik paket nedir? Ne olmalıdır?
Prof. Dr. Güryay: Ekonomik paket, herhangi bir ekonomik sorunun çözümünün yollarını içeren pakettir. En azından öyle olmalıdır. Ekonomik paketler detaylı olmalı ve sorunu çözecek bütün araçlar kullanılmalıdır. Ekonomik paketler belli bir sorunu çözmek için hazırlanmış yollardır, reçetedir ve bütün alanları kapsar.
“Ötelenen borçların ödenip ödenemeyeceğini de bilmiyoruz”
Soru: Hükümet geçtiğimiz günlerde “mini” ekonomik paket açıkladı, bu paket bahsettiğiniz bu unsurları ne kadar taşıyor?
Prof. Dr. Güryay: Adına “ekonomik paket” dedikleri şey, aslında kredi paketidir. Birkaç madde hariç, sadece düşük faizli kredi sağlamaktan bahsediliyor. Kötü mü? Hayır, hiç yoktan iyidir ama biz iki yıldır bunu yapıyoruz. İnsanların çoğu zaten kredi batağında... İşletmelerin en büyük sıkıntısı ödeyemediği krediler için yeni krediler almak... İşletmeler, ekonomik faaliyetten kazancı olmadığı için, borçlarını bir türlü ödeyemiyor. Geçtiğimiz günlerde yeni bir yapılandırma açıklandı... Krize karşı bunun haricinde hiçbir şey yapılmadı. Problemi, krizi öteliyoruz... Bu paketlerde krizin çözüm yollarıyla ilgili hiçbir şey yok. Pandemiyle artarak devam eden sıkıntılarla ilgili sadece borç öteleme ve yeni kredi ile eski borcu kapatma takdiği uygulandı... Ötelenen borçların ödenip ödenemeyeceğini de bilmiyoruz.
“Bu paketler sorunu çözmez”
Bu paketler sorunu çözmez. Başınız ağrıdığında bir ağrı kesici alınca ağrı bir kaç saat geçer ama ilacın etkisi geçince başınız yeniden ağrır. Çünkü baş ağrısının sebebi bulunup tedavi edilmemiştir. Bu paketler de kısa vadede ağrıyı dindirici hap niteliğindedir. Bu paketlerde krizi çözmekle ilgili bir şey yoktur, bu güne kadar olmadı, sonuncuda da yoktur.
Son pakette hayat pahalılığını önleyici bir şey var mı? Hayır. İnsanların alım gücünü artıracak bir şey var mı? Sadece kamuda çalışanlara hayat pahalı ödeneği var. Kamuda 30 bin kişi çalışıyor, özel sektörde 80 bin kişi... Bu ülkeyi krizden çıkaracak adımların atılması önemli. Bu da sadece kredi ile olamaz, bu yapılan krizi ötelemektir.
“Çok ayıp”
Soru: Son açıklanan pakette sosyal yardım alana 2000, engelliye 1000 TL bayramlık “müjdesi” var, sosyal yardım alana ve engelliye elektrik zammının yansıtılmayacağı var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Dr. Güryay: Çok ayıp, çok ayıp... Ayıp yaptılar, bunları bu pakete yazmalarına gerek yoktu. O insanlara sessiz sakin bu ödemeler yapılırdı. Sosyal yardım alanlar, engelliler sosyal devlette devamlı korunur, bu işler hükm-i karakuşi, “canım çekti bugün seni koruyorum” diye olmaz.
“İnsanlar kredi ile borç kapatmaya itiliyor”
Soru: Hayat pahalılığı ne sıklıkla maaşlara yansıtılmalı?
Prof. Dr. Güryay: Bu enflasyon oranlarında her ay verilmesi lazım. Hayat pahalılığı daha sık verilmeli ve asgari ücrete de otomatik yansımalıdır. Asgari ücret otomatiğe bağlanmalıdır. İş insanları buna karşı çıkıyor ama onlar aldıkları malın fiyat artışını anında piyasaya yansıtıyor. Enflasyon küçük olsa kimsenin umurunda olmaz ama %100 enflasyondan bahsediliyor. Bu gibi dönemlerde cesur olup, bazı kararlar almak lazım. Enflasyon, ılımlı enflasyona döndüğü zaman uygulama yeniden değiştirilebilir. Bizde insanlar kredi ile borç kapatmaya itiliyor...
“Elimize çok büyük bir fırsat geçti, biz bunu reddettik”
Soru: Ne olmalı?
Prof. Dr. Güryay: Ekonomik faaliyetin canlandırma girişimleri olmalı. Bu kolay mı? Kolay değil. Bu ülkede ekonomik faaliyet nasıl canlanır? Turizm ve eğitim lokomotif sektörlerdir. Eğitim sektörü devam ediyor ama turizm ciddi sıkıntı yaşıyor. Elimize çok güzel bir olanak geçmişti, Anastasiades çok güzel öneri yaptı, Maraş’ın BM gözetiminde açılıp geliştirilmesi, limanların açılması... Biz bunu elimizin tersiyle ettik. Halbuki bu, o bahsettiğimiz tedavi edici ilacın çok çok iyisiydi. Türkiye’den gelen yetkili buna “zulüm” dedi. Elimize çok büyük bir fırsat geçti, biz bunu reddettik.
Turizm bu yıl da çok iyi görünmüyor, ulaşım çok pahalı. Bize gelene kadar gidebilecek o kadar çok ülke var ki. Turist niye bize gelsin? Diğer taraftan inşaat sektörü iyi çalışıyor ama sadece yabancıya çalışıyor. Son zamanlarda yerli halkın konut alması mümkün değil, çok ayrıcalıklı bir sınıfın haricinde, maaşla çalışan insanların konut edinme gibi bir lüksü yok. Ana sektörler çalışmadığı müddetçe diğer sektörler kolay kolay dönmez. Bir planlama yok, son ekonomik paketle hızlı, seçim yatırımı olabilecek bir metin ortaya kondu.
Soru: Pakette “İhalelerde müteahhitlerimizin döviz krizinden dolayı yaşadığı sıkıntıların giderilmesi ve ihalelelerin sonuçlanabilmesi adına fiyat farkı uygulanması ile ilgili tüzüğümüzde düzenlemeler yapılmıştır” dendi ama detay verilmedi. Bu madde ne anlama geliyor sizce?
Prof. Dr. Güryay: Anlaşılır bir madde değil. Fiyat farkı uygulamasıyla ilgili değişiklikler yapılacağını anlıyoruz, herhalde dövize endeksli bir şey yapılacak.
“‘TL kullanımının avantajı’ gibi bilmecelerden vazgeçsinler”
Soru: TL kullanımını teşvik etme yönünde açıklamalar var, Türkiye ile imzalanan protokolde de bu vardı. Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu, TL kullanmanın büyük bir şans olduğunu, yapılacak düzenlemelerle TL yaşamanın daha avantajlı olacağını söyledi. Ne tür düzenlemeler vatandaşın TL kullandığı için şanslı hissetmesini sağlayabilir?
Prof. Dr. Güryay: Hiç bir düzenleme, TL değer kaybetmeye devam ettiği müddetçe hiçbir şansımız yok ve bunun da böyle devam edeceği açık ve nettir. TL Türkiye’nin, biz de onu kullanıyoruz. Türkiye’deki iktidar ve onların uyguladığı gerek ekonomi ve gerek diğer politikalar böyle devam ettiği müddetçe TL’nin gün yüzü göreceğini düşünmüyorum. “TL kullanımının avantajı” gibi bilmecelerden vazgeçsinler. TL kullanımının ne avantajı olacak ki? Benim ülkeme gelen her şey dövizle, bu ülke ithalata bağımlı bir ülke.
“Bir çok şey yurtdışından geldiği için TL diye bir avantajımız olamaz”
Soru: Tanınmamışlığın avantajından da bahsediliyor zaman zaman...
Prof. Dr. Güryay: Ganimeti yabancıya satıyoruz. Son günlerde valizlerle paralar yakalandı. Tanınmamışlığın avantajı bazen olabilir ama bizim konumumuzda yok, TL kullandığımız için. Dolar kullanmış olsaydık durum farklı olabilirdi, dolar istikrarlı bir para. TL’de yarın ne olacağı belli değil. TL’nin avantajı mümkün değildir. Türkiye için olabilir çünkü Türkiye büyük bir ülkedir, bir çok ihtiyacını kendi üretip karşılayabiliyor ve TL kendi parasıdır... Biz öyle değiliz, ithalat bağımlısıyız, ne kadar üretim yapıyoruz? Bir çok şey yurtdışından geldiği için TL diye bir avantajımız olamaz, bizim avantajımız döviz kullanmak olur, keşke istikrarlı bir para birimine geçebilsek...
“Yeni para birimine geçmek çok kolaydır, bir karara bağlıdır, sürdürülebilirliği konuşulmalı”
Soru: Euro’ya geçiş de çok tartışıldı... Sizin değerlendirmeniz nedir?
Prof. Dr. Güryay: Geçeceksek doğrudan geçeceğiz, muhasebe birimi falan değil. Geçeceksen oturursun karar alırsın, sen devletsin, istediğin kadarını alabilirsin. Burada bir sorun yok, bu sadece bir karara bağlı. Bunu sürdürebilir miyiz, onu konuşmak, çok detaylı analizler yapmak lazım. Sonuçta yine bizim olmayan bir para birimi kullanacağız, yine üzerinde hiçbir hakkımız, etki edebilecek bir durumumuz olmayacak. Paraya sıkışabiliriz, dünya finans piyasasına çıkma şansımız yok... Yeni para birimine geçmek çok kolaydır, bir karara bağlıdır, tabii ki TC müsaade ederse, ama sürdürülebilirliğini konuşup detaylandırmak, ciddi bir analizler yapmak lazım. Bence AB’yle bu konu konuşulabilir, burası AB toprağıdır.
“Ekonominin düze çıkacağı reformları yapmadık”
Soru: Özel sektör çalışanı için paketin içinde ne kadar var?
Prof. Dr. Güryay: Yoktur... Ne asgari ücretten bahsediliyor, ne alım gücünün artırılmasından, ne de fiyatların düşürülmesiyle ilgili bir çalışma var. Her şeyi bıraktık, olduğu gibi gitsin... Ne yapılıyor, “Alın size kredi, eskiyi öde” deniyor...
Dünya bu krizleri hibelerle yürüttü, maliyenin durumu kötü ama ben bu işin maliyeyle biteceğini düşünmüyorum. Biz TL kullanıyoruz ve TL’deki sorunlardan dolayı biz bu sorunları yaşıyoruz. Türkiye’den bu durumlarda hibe gelmesi gerekir, bu müzakere de gerektirmez, otomatik olması lazım. TL’nin değer kaybetmesi sonucu ben zenginliğimi Türkiye’ye aktarıyorum. “Ana-Yavru” falansak, Türkiye “buyurun arkadaşlar TL’deki kayıptan dolayı yaşadığınız sorunları gidermek için geri ödeme” demeli... Bütün dünya bu krizi hibelerle yürüttü, biz kredilerle... Borcun üstüne borç, borcun üstüne borç... Borçluya zaman tanıdık ama zaman tanırken ekonominin düze çıkacağı reformları yapmadık... Emin olun 6 ay sonra yine böyle bir paket çıkacak...
Soru: “Mini ekonomik pakete ilk tepki Ticaret Odası’ndan geldi, “yapısal dönüşümleri içeren kapsayıcı bir paket, bütünlüklü uygulamalar olması gerekir” dendi...
Prof. Dr. Güryay: Haklıdırlar, paket çok yüzeysel, daha çok günü kurtarma ya da halka “uğraşıyoruz, bir şeyler yapıyoruz” mesaji verilmek isteniyor...
“Esas sorunumuz, plansız, programsız, okyanusun ortasında kaptansız gidiş”
Soru: Esas sorun nedir?
Prof. Dr. Güryay: Bizim esas sorunumuz, bu ülkenin plansız, programsız, okyanusun ortasında kaptansız gidişidir. Bu ülkede hiç bir konuda plan yok. Ne yapılıyor? Her sene Türkiye ile yamalı bohça, “protocol” adı altında bir döküman imzalanıyor. O protokoller bu ülkenin sorunlarını çözecek fikirleri içermiyor, onlar bu mini paketin biraz daha gelişmiş halidir.
Bir ülkenin kalkınması uzun, orta ve kısa vadeli, net planlarla ortaya konur. Bu son açıklanan paketin bir amacı var mı? Yok. Uzun vadede bu ülkeyi nerede görmek istiyoruz? Hedef belirlenir ve ona göre kısa, orta, uzun vadeli planlar yapılır. Hükümetler değişince bunda ufak tefek revizyonlar olabilir ama bu gibi dokumanlar devlet dokümanıdır ve ciddi değişiklik yapılamaz. Protokollerin herhangi birinde hedef gördünüz mü? Hepsini yaparsak ne olacak? Milli gelirimiz iki katına mı çıkacak? Yaşam standardımız mı artacak?
Bu plan yapılırken her kesim dinlenir. Devlet, uzmanlarıyla bunları yoğurup herkese hitap edebilecek bir hale getirir. Bizde öyle birşey yok... Zümresel çıkarlar değil, genel çıkarı düşünen hedefler ortaya koymak lazım. Herkes dinlenecek, zümresel çıkarlar bilinecek, bunları amalgame edip herkesin kazanacağı bir plana dönüştürebilmek önemlidir. Bu ülkenin, bunun haricinde bir yere gideceği yok, mümkün değil...