Fayka Arseven KİŞİ
Ekonomist Devrim Barçın, asgari ücretlinin korunması adına “derhal yasal düzenleme yapılarak 2 ayda bir hayat pahalılığı oranı asgari ücrete otomatik olarak yansıtılmalı ve bir nebze olsun alım gücü korunmalıdır” dedi.
Barçın, hükümetin ‘ekonomide aldığı önlemleri’ de eleştirerek, “esnaf daha da borç yükü altına sokacaklar” şeklinde konuştu.
Ekonomist Barçın, “Sadece günü kurtarmaya yönelik kararlar olup maalesef soruna çözüm üretmeyen ve 3 ay sonra insanlarımızı daha da dar boğaza sokacak kararlardır” ifadesinde bulundu.
Bu hafta Ekonomist Devrim Barçın ile ekonomide yaşananları, etkilerini ve çözüm önerilerini konuştuk.
- YENİDÜZEN: Dövizin etkisini her kesim hissetse de özel sektördeki yankıları daha büyük. Hükümetin almış olduğu ekonomik tedbirler bu yıkımlara yeterli mi?
- Devrim BARÇIN: Hükümetin önlem olarak açıkladığı kararlar önlem olmanın ötesinde halkımıza daha da büyük zararlar verecek kararlardır.
Şu anda kredi garanti fonundan faiz desteği ile bankalarımız aracılığı ile küçük esnaf ve zanaatkarlara yönelik olarak azami 100 bin TL olacak şekilde 150 milyonluk yeni bir kredi portföyü sunulması, hali hazırda bugün zaten kredi borçlarını ödemekte zorluk çeken esnafımızı ileriki vadede daha da büyük borç yükü altına sokacaktır.
İnsanlarımızın mevcut borçlarını ödeme noktasında yaşadıkları sıkıntılar ortada iken yeni bir borçlanma yaparak ekonomik hayatlarını daha da riske atmayacaklarını düşünmekteyim.
Bu noktada sorunun çözümü olarak, esnaf ve zanaatkarımızı borç yükü altına sokacak önlemleri değil o insanlarımızın sunduğu mal ve hizmetlere olan talebi artıracak yani ekonomide dönen parayı artıracak önlemleri çözüm olarak görmeliyiz.
Yoksa esnaf krediyi alır ama yarın sunduğu mal ve hizmetlere olan talep olmazsa yani ürettiğini satacak insan bulamazsa ancak ve ancak kredi ile 6 ayı kurtarır sonrasında ise daha büyük sorunlarla baş etmek zorunda kalır.
Peki 3 ay sonra ne olacak?
- YENİDÜZEN: Kira gelirlerini sabitleme, borçları öteleme bunlar vatandaşın derdine ne kadar çare olacak?
- Devrim BARÇIN: Bugün döviz kira ödeyen insanlarımız için 3 ay süre ile kur sabitlemesine gidilmesi döviz kira ödeyen insanlarımız için olumlu bir adım gibi durmaktadır.
Aynı noktada ki bu konuda henüz yasa gücünde kararname yayınlanmamıştır, kredi borçlarının taksit ödemelerinin 3 ay süre ertelenmesi de kulağa hoş gelmektedir.
Az önce ifade ettiğim gibi bu her iki kararda sadece günü kurtarmaya yönelik kararlar olup maalesef soruna çözüm üretmeyen ve 3 ay sonra insanlarımızı daha da dar boğaza sokacak kararlardır.
Evet, bugün kiranızı STG olarak 12 TL’ye sabitlenmiş kur ile ödersiniz, evet, bugün borç taksitiniz 3 ay ertelendiği için taksit miktarınız elinizde kalır biraz rahatlarsınız ama peki 3 ay sonra?
Bugün 16.50 TL’den döviz kirasını ve banka taksitini ödeyemeyen bir kişi 3 ay sonra STG 20 TL olduğunda nasıl ödeyecektir.
Bu her iki karar da seçimi atlatalım da sonrası önemli değil noktasında alınmış kararlardır.
“Derhal yasal düzenleme yapılarak 2 ayda bir hayat pahalılığı oranı asgari ücrete otomatik olarak yansıtılmalı ve bir nebze olsun alım gücü korunmalıdır.”
- YENİDÜZEN: Asgari ücret ile çalışanlar, hayatını idame ettirenler, bu krizden nasıl çıkacak? Devletin bu konuda yapacağı bir yardım kalemi var mı? Bunlar devreye girebilir mi?
- Devrim BARÇIN: Şu an bu döviz krizinden olumsuz etkilenen en büyük kesim ücretli çalışanlardır.
Özellikle piyasada birçok ekonomik ilişkinin dövize bağlı olduğu noktada asgari ücretlinin alım gücü inanılmaz gerilemiştir.
1 Eylül 2021 tarihi itibariyle yürürlüğe giren asgari ücret o gün 435 STG ederken üzerinden sadece 2 ay geçmemesine karşın bugün asgari ücret 301 STG etmektedir.
Yani döviz bazında asgari ücret alım gücünü %30,8 kaybetmiştir.
Diğer taraftan son asgari ücretin belirlenmesinde dikkate alınan TL bazlı hayat pahalılığı oranı da %7,85 artmıştır.
Yani asgari ücretli alım gücünden 390 TL kaybetmiştir.
Bu noktada yapılması gereken bellidir.
Derhal yasal düzenleme yapılarak 2 ayda bir hayat pahalılığı oranı asgari ücrete otomatik olarak yansıtılmalı ve bir nebze olsun alım gücü korunmalıdır.
Bunun yanında insanlarımıza kullanmayacakları kredilere veya ödeyemeyecekleri kredilere kaynak aktarılacağına bugün o kaynak ile asgari ücret üzerinden tüm özel sektör emekçilerinin 1 aylık sigorta mükellefiyetleri devlet tarafından ödense, her bir özel sektör çalışanının bugün 450 TL eline daha fazla bir para geçer.
“Savunma giderlerine yönelik Eylül ve Ekim ayında Türkiye’den hiç para gelmedi, 73 Milyon 436 Bin TL bu rakam yerel gelirler ile karşılandı. Bu meblağı ödemek için halkımız faiz yükü altına sokularak iç borçlanma yapılmıştır.”
- YENİDÜZEN: Hepimizin güvencesi olan sosyal sigorta ve ihtiyat sandığında durum nedir?
- Devrim BARÇIN: Şu an özellikle sosyal güvenlik sistemlerine gerçek maaşlar üzerinden prim beyanı yapılmaması hem ileride emekli çıkacakların açlık sınırının çok altında bir emekli maaşı almasına hem de ileride emekli ikramiyesi olan ihtiyat sandığı birikimlerinin az olmasına neden olmaktadır.
Bunun yanında gerçek maaş üzerinden beyan yapılmaması sigortalarımızın aktüeryal dengesine de zarar vermektedir.
Yapılması gereken bellidir. Derhal sektörel asgari ücret uygulamasına gidilmesi ve aynı iş yerinde belli süre çalışanlara belirlenecek süre sonrası yatırım basamağının yükseltilmesi adına yasal düzenleme yapılmalıdır.
Diğer taraftan TL’nin aşırı değer kaybı sonrası İhtiyat Sandığı’nda birikimi olan gerek özel sektör emekçilerinin gerekse kamu emekçilerinin birikimleri adeta kuşa dönmüştür.
Bugün yılbaşında İhtiyat Sandığı’nda 200 Bin TL birikimi olan biri bu para ile 19,665 STG alabilirken bugün bu birikimi ile 12,121 STG alabilmektedir. Yani insanlarımızın birikim döviz bazında %38.36 değer kaybetmiştir.
Bu noktada yasal düzenleme yapılarak ihtiyat sandığında birikimi olanlara kademeli bir geçiş süreci sonrası, birikimlerini belli oranda döviz tutmaları sağlanmalıdır.
Aksi durumda bu döviz krizi ile birlikte çalışanlar, emekli çıktıklarında alacakları birikimleri ile hiçbir şey yapmayacaklardır.
“10 aylık süre sonunda Türkiye’den gönderilmesi taahhüt edilen yatırım kalemi için %68, savunma giderleri için %35,8, reel sektör için %45,2, kamu maliyesinin desteklenmesi için %51,4 para ülkemize gelmemiştir”
- YENİDÜZEN: TC-KKTC arasında imzalanan Mali İşbirliği Protokolü uygulanmayacaksa neden yapılıyor? Neden karşılıklı yükümlülükler yerine getirilmiyor?
- Devrim BARÇIN: Bugün Türkiye’den en iyi parayı biz alırız diyerek iktidar olanların bu söylemlerinin gerçeklik ile en ufak bir bağı olmadığı ortaya çıkmıştır.
10 aylık süre sonunda Türkiye’den gönderilmesi taahhüt edilen yatırım kalemi için %68, savunma giderleri için %35,8, reel sektör için %45,2, kamu maliyesinin desteklenmesi için %51,4 para ülkemize gönderilmemiştir.
Özellikle savunma giderleri için Eylül ve Ekim ayı için Türkiye’den sıfır TL gönderilmiş ve 73 Milyon 436 Bin TL yerel gelirlerimiz ile karşılanmış ve bu meblağı ödemek için ise halkımız faiz yükü altına sokularak iç borçlanma yapılmıştır.
Dolayısı ile şu anki ilişki ağı ile Türkiye’den gelecek olan kaynağa bakarak bir bütçe hazırlamak tam anlamı ile bizleri çok daha zora sokacaktır.
Bu noktada Türkiye ile kurulacak ilişkilerin salt bir protokol imzalamanın ötesinde bir program çerçevesinde taahhütlerin yerine getirilmesi hususlarının imza altına alınması büyük önem arz etmektedir.
- YENİDÜZEN: Pandemi yine birçok kesime yayıldı. Ekonomik olarak bizi ne bekliyor?
- Devrim BARÇIN: Yeniden bir kapanmayı bu toplumun artık kaldıracak hiçbir ekonomik gücü kalmamıştır.
Adapass uygulaması gerek bulaş takibi gerekse test ve aşı denetimi açısından büyük önem arz etmektedir.
Kapanma olmasa bile bulaşın artması sonrası insanlarımızın haklı olarak kendiliğinden evlere kapandığını daha önce de gördük. Bu durum pek tabii ki ekonomik ilişkilere zarar vermekte hem satıcılarımızı hem de devleti, gelir noktasında olumsuz etkilemektedir.
Bu çerçevede denetimler büyük önem arz etmektedir. Bu sebepledir ki döviz krizi ile zaten daralan ekonomimizin daha da daralmaması adına, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi kararlarının uygulanması adına ciddi bir denetim mekanizması kurulmalı ve bu yönde siyasi irade gösterilmelidir.
“500 STG okul harcı ya da kira ödeyen kişi yılbaşında 5,083 TL öderken şu an 8,250 TL ödemektedir”
- YENİDÜZEN: Bir yandan TL gelir bir yandan dövize bağlı bir ekonomi içerisindeyiz. Dengeyi nasıl, ne şekilde bulacağız?
- Devrim BARÇIN: Şu an kısa vadede insanlarımızın alım gücünü korumak adına özellikle girdi maliyetleri TL olan okul harçlarının TL olarak ödenmesi ve yapılacak artışların da hayat pahalılığı oranında yapılabileceğine yönelik yasal düzenleme yapılmalıdır.
Bunun yanında bir geçiş süreci sonrası bu uygulama kira ödemeleri için de yapılmalıdır ki insanlarımızın alım gücü kaybı bir nebze olsun azaltılsın.
Örneğin bugün 500 STG okul harcı veya kira ödeyen bir kişi yılın başında 5,083 TL öderken şu an 8,250 TL ödemektedir. Yani 3,167 TL daha fazla bir ödeme mükellefiyeti altına girmiştir.
Oysa bu hizmet bedelleri TL olarak ödenseydi ve artış da hayat pahalılığı oranında olsaydı bugün bu kişiler 1,201 TL artış ile 6,284 TL ödeyecek ve 1,966 TL bu kişilerin cebinde kalacaktı.
Diğer taraftan yine alım gücünü korumak adına 21/1977 sayılı Mal ve Hizmetler Yasası uyarınca temel tüketim mallarının satışından sağlanabilecek azami kâr yüzdeliği (narh değil) ilgi taraflarca uzlaşılarak belirlenmeli ve kısa vadede halkımızın alım gücü bir nebze de olsa koruma altına alınmalıdır.
En önemlisi ise ülkemize Türkiye’den gelen ürünlerin döviz üzerinden gelmesidir ki bu TL’deki değer kaybının ülkemizde, Türkiye’den daha ağır hissedilmesine neden olmaktadır.
Bu çerçevede de Türkiye ile bu konu müzakere edilmeli ve ülkemize ithal edilen ürünlerin TL üzerinden işlem görmesi sağlanmalı ve dövizin artışının fiyatlara yansıması bir nebze olsun azaltılmalıdır.