Ekrem İmamoğlu

Serhat İncirli

Ekrem İmamoğlu’na hapis cezası...

Üst mahkeme cezayı onaylarsa, İmamoğlu hapis yatmayacak ama “seçime giremeyecek!”...

Hapis yatması için cezanın 3 yıldan fazla olması gerekiyormuş...

-*-*-

Neyse, TC’de mahkeme “hapis ve siyaset yasağı” şeklinde bir karar verdi...

Süleyman Soylu ve İmamoğlu arasında İstanbul’daki seçimlerin iptal edilmesi kararı ile ilgili bir “Aptal” tartışması, meseleyi bu noktaya getirdi...

İmamoğlu, “kararı alanlar aptaldır” gibi bir ifade kullanmıştı...

-*-*-

Mesele bizim meselemiz değil...

Dışarıdan yorum yapıyoruz...

Ama mesele, bizi çok yakından ilgilendiriyor...

-*-*-

Şöyle ki; 1958’den beri, iktidarı şu veya bu şekilde elinde bulunduranlar, Kıbrıs Türk toplumunu kim ya da kimlerin yöneteceğine bir şekilde karar verebiliyor...

Gerektiğinde, İsmail Arter örneğinde bir kez daha yaşadığımız gibi, ölüm tehdidine varan noktaya mesele taşınıyor, gerektiğinde Faiz Sucuoğlu gibi sandıktan yüzde 70 oy alıyorsunuz ama “gülümseyerek” çekiliyor ve hiç bir şey yokmuş gibi davranıyorsunuz!

-*-*-

Haaa gerektiğinde size silah da gösterebilirler!

-*-*-

Eğer, “korkup, sinip, çekilirseniz” sorun olmaz...

Ve genelde hep böyle yapıyoruz...

-*-*-

Ama iddialıyım, Faiz Sucuoğlu ya da İsmail Arter örneklerini taze olduğu için verdim; meydanda kalsalar ve “buyurun öldürün” diyebilseler, konu değişik bir istikamete giderdi...

-*-*-

Kimse tepki vermiyor...

Ahmet Mithat Berberoğlu zamanında tehdit edilmedi mi?

Hatta Necati Özkan’lardan, Faiz Kaymak’lardan, Horgondu Zeka beylerden, Faik Müftüzade’lerden de söz etmek lazım...

Ziya Rızkı da tehdit edildi...

Ve toplum asla ses vermedi...

Verilen ses o kadar cılızdı ki, kimse işitmedi...

-*-*-

Türkiye’ye geri dönelim...

Mahkemenin kararı, Ekrem İmamoğlu’nu sandıkta yenememenin anti demokratik veya diktatoryal bir neticesidir...

Bütün geri kalmış demokrasilerde ya da açık diktatörlüklerde benzerleri çok olur...

Mahkeme yapamazsa, Pakistan’daki gibi bir şekilde “indiriverirler”...

Evet, olay ciddi anlamda geri kalmışlıktır...

Demokrasi ve adalet ayıbıdır.

-*-*-

Ancak, İmamoğlu’nun, partisinin ya da altılı masa denen garipliğin bu yaşananlarda sorumluluğu hiç mi yok?

İmamoğlu’nun yaşadığı bir ilk mi?

-*-*-

Selahattin Demirtaş hala içeride...

Size insan haklarına, adalete, hukuka uygun mu Demirtaş’ın “tutuklu” olarak yargılama beklemesi, bütün Dünya hukukunun “yapmayın” dediği halde, hala içeride tutulması?

-*-*-

Osman Kavala konusu...

Bu konuda Ekrem İmamoğlu, Kılıçdaroğlu, Akşener ya da altılının öteki elemanlarından “yüksek sesli” bir çıkış dinlediniz mi?

-*-*-

Kürt belediye başkanları tek tek hapse atılıp, yerlerine kayyum atılırken, İstanbul’da İmamoğlu’na verilen ceza için çığlık atanların en az yüzde 95’i sıcak çayını yudumlayıp, “ohh” çekmiyor muydu?

-*-*-

Haaa, “susma sustukça sıra sana gelecek...”

Geldi!

-*-*-

Kıbrıs’ta mı?

Biliyor musunuz, Kıbrıs Cumhuriyeti, İsrail, Amerika, Yunanistan falan otursunlar, “Al be Erdoğan sen da iki kuyu da sus” deseler, yemin ederim, Ersin Tatar Londra’da yeğeninin şirketinde muhasebeciliğe döner...

Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

Kısacası mesele, toptan demokrasiye sahip çıkabilme meselesidir...

Toptan demokrasiye sahip çıkamazsanız, sap da döner, keser de döner...

Rüzgar, başka yönden eser...

-*-*-

Bir yorum daha...

Şimdi Türkiye’de mahkemenin kararı, mutlak anlamıyla “hukuk” mu içeriyor?

Bence içerse bile, kimse olaya bu gözle bakamaz.

Vicdan, burada o kadar ağırdır ki, işin içinde kimse “suç” arayıp da “hukuk”a saygı duyamaz...

Herkesin ortak inancı, Erdoğan’ın yargıçlara talimat verdiği noktasındadır ve bunun aksini iddia edenlere “deli” gözüyle bile bakılabilir.

Erdoğan’ın bizzat kendisi bile buna inanmaz...

-*-*-

Ama işin öteki tarafı şudur, mahkemenin bu kararının faydası, sadece Ekrem İmamoğlu’nadır...

Bu karar İmamoğlu’nu Türkiye’nin yeni lideri yapmıştır...

Net ve açıktır ki, bu karar sadece AKP ve Erdoğan’a zarar vermektedir...

-*-*-

Erdoğan’ın bizzat kendisi, benzer bir hapislik sonrası yıldızının parlaklığına cila atmıştır...

-*-*-

Ve bir de ek yorum...

İmamoğlu ile ilgili karara imza atanlar, attırtanlar kesinlikle ve kesinlikle Türkiye düşmanıdır...

Ama bilerek, ama bilmeyerek...

Ama isteyerek veya istemeyerek...

Ama meseleye gerçekten “hukuk” veya “adalet” çizgisinde karar uygulayarak...

Hiç fark etmez, bu karar Türkiye’yi küme düşürmüştür...

Türk Lirası’na zarar vermektedir...

Türk ekonomisine zarar vermektedir...

Türkiye’nin itibarını sallamaktadır...

Türkiye’ye şu anda bu büyüklükte tesiri olan bomba atabilecek hiç bir devlet yokken, mahkemenin bu kararı, Hiroşima’ya İkinci Dünya Savaşı'nda - 6 Ağustos 1945 sabahında - ABD'nin B-29 tipi uçağının " little boy” adıyla attığı bombadan daha büyük zarar vermiştir...

-*-*-

Ve gelelim sonuca...

“Geçmiş olsun Ekrem kardeş... Ama biz bu Ermeni’yi dövdürtmeyecektik!”

Fıkrayı hatırlayalım mı?

Bilenler, bilmeyenlere anlatsın...

Ama şöyle de söyleyeyim; “Ekrem kardeş, Kürt başkanların hapse atılmasına, görevden alınmasına müsaade etmeyecektik!”


Hamaset ve ilaç!

Gerek Dünya’da gerekse KKTC’de, “hamaset” meselesi yapılamayacak en önemli konu “sağlık”tır...

Çok sayıda milliyetçimiz, TMT’cimiz, Güney’deki hastanelerde tedavi almıştır, almaktadır veya orada son nefesi vermektedir...

-*-*-

Sağlık denen olayın çeşitli kurumları vardır...

Doktorlar...

Hemşireler...

Hastane kalitesi...

Ve tabii ki ilaç...

-*-*-

Şu anda ülkede ilaç sıkıntısı ve pahalılığı söz konusu...

Hastaneler yeterli mi?

Özel iyi!

Devlet?

Eh!

Doktor ve hemşirelerimizin kalitesini tartışacak değilim.

Ama ilaç?

İlaç yoksa, kesinlikle AB ile resmi ve ciddi temas kurulmalı...

“Anavatan, anavatan, anavatan” edebiyatı, şu anda geçmiyor.

İlaç yok, alacak para hiç yok!

Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

Haaa okuyun üfleyin da iyileşelim diyorsanız, umarım okutacağınız hoca, altı yaşındaki kız çocuğunu evlendirenlerden değildir!

Veya Yılmaz Özdil’in dediği gibi, “macun neyimize yetmez!”


Atatürk Öğretmen Akademisi (AÖA) öğrencileri ne derse o…