Eksiklik, tamlık

Tayfun Çağra

Eski adıyla Yavuz Çıkarma Plajı, yeni adıyla Escape Plajı olan ama Çıkarma’dan önce de 5 Mil Plajı olarak bilinen plajın üst tarafına, çift şerit yolun kenarına önce çıkarma gemisi yerleştirilirken ve üzerindeki ‘128’ rakamı da silinirken, sonra helikopter ve yakın zamanda yerleştirilen jet ile artarak militerleşen ve belki de yabancılar için oluşan korkunç görüntü orada dururken bugünlerde olimpiyatları izliyoruz…

Evet, çok sayıda ülke katılmış, her birinin ülke bayrakları dalgalanıyor gönderlerde, izleyenlerin ellerinde… Çünkü ülkeleri katılmış, sembolleri olan bayraklarını küçücük de olsa ellerinde sallıyorlar.

Ancak bir bakıyorum; aynı karşılaşmada rakip olan iki ülkenin taraftarları içiçe, bayrakları ellerinde beraberce sallıyorlar. Kimin sporcusu veya takımı sayı alırsa, galip gelirse, birinci olursa veya derece alırsa taraftarından destek geliyor, bayrağı sallanıyor ama rakip taraftar da onunla birlikte eğleniyor sanki…

Olimpiyatlar bazıları için bir eğlence, bazıları için milli bir mücadele olabilir ama tribünlerdeki görüntü eğlenceye daha yakın bir manzara sunuyor bize…

***

Busemiz (Savaşkan) yüksek atlarken arkadan yan yana Türkiye ve Kıbrıs Cumhuriyeti bayrakları görünmüyor muydu? Sanki iki sembol de “bizim sporcumuz” demek istermişçesine konmuştu oraya ama ‘biz’ yoktuk yine… Sporcumuz vardı ama ‘biz’ diyebileceğimiz sembolümüz eksikti. Biz eksiktik, adımız yoktu. Sevindik, gururlandık Buse’yle ama tamamlayamadık duygularımızı…

***

“Neden ama” diye sorup bazılarımız Türkiye bayrağının bizi temsil ettiğini veya bazılarımız da “işte tam temsiliyet, arkada Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı vardı” diyebilir. Ama değil işte. Siz Kıbrıs adına yarışır deseniz bile Kıbrıs’ın güneyinde öyle bir anlayış yok ne yazık ki… Kaldı ki Türkiyeli ebeveynden dolayı Kıbrıs adına yarışmasının güneydeki anlayışla hiç olasılığı yok zaten…

“Türkiye adına yarışması da bizim için yeterli” diyebilirsiniz belki ama hani “eşit egemen KKTC?” Bu görüşü savunanların da memnun olmaması gerek aslında... Federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti’ni umut edenler de yüreklerindeki sevince rağmen tam bir tatmin duygusu yaşamamışlardır diye düşünüyorum.

Türkiyeli sporcuların başarıları da bizi heyecanlandırırken yine ‘tam’ değildik.

Yine bir eksiklik, yine bir yokluk, yine bir hiçlik.

***

Zaman geçiyor… “Yüce Meclis”, “Eşit Egemen KKTC” söylevleri bazıları için tatmin duyguları yaşatırken, Külliye’ye, izaz ikrama, eşe dosta harcanan paralar ortadayken, bağışlanan vergiler, yolsuzluklar, usulsüzlükler, beceriksizlikler her gün gazete sayfalarını doldururken, sosyal medya skandallarla sallanırken askeri görsellerle, militer yapıyla bu kirli düzen örtülmeye çalışılıyor. Yanına da “eşit egemen” olamasa da bir KKTC bayrağı kondu mu tamam.

Ama bazılarına göre tamam.

Bazılarına göre ise eksik, boşluk, hiçlik.

***

Bu eksikliği ne askeri jet giderir, ne çıkarma gemisi, ne de Külliye…

Bütün olmaya çalışmakla, bütünü yapmakla başlar eşitlik, yücelik…

Beceri, akıl, vizyon bunu gerektirir ama bizimkilerde ne beceri, ne akıl ne de vizyon var.

Kıbrıs’ın diğer yarısı, dünyayla birlikte olimpiyatlarda varlığını sporla ispatlarken, eğlenirken, sevinirken, bazan da üzülürken biz gemicikle, uçacıkla avunmaya çalışıyoruz.