Siz hiç duydunuz mu, beton aşkına büyüyen ve çok daha planlı bir ülke umudunun “dikine dikine” yürüyen tayfanın bir tek “kent parkı” yaptığını...
Üçünün beşinin bir araya gelip de uzun uzadıya bir bisiklet yolunu herhangi bir kente kazandırdıklarını gördünüz mü?
Kaç okulları var topluma armağan edilmiş, kaç müzeleri?
* * *
Onlarca site, apartman, villa inşa eden; “Türk Malı”na farklı “Rum Malı”na farklı tarifelerle servet büyüten bu cep milliyetçilerinin mesela bir “tiyatro binası”nı tamamlamaya heveslendiğini işittiniz mi?
Elbette “köşe başları”nı tutan “iri kıyım” egoistleredir lafım!
Yoksa her sektörde tertemiz insanlar vardır ve ne acı, sayıları azdır.
* * *
Her yağmuru bir felaket gibi korkuyla yaşarken, “biz nerede hata yaptık” diye çamurla, selle, lağımla yüzleştikleri oldu mu?
* * *
Lütfen çıkıp açıklasınlar, kaç yurttaş istihdamı yaratıyorlar?
Binaların tepesinden düşüp düşüp de ölen insanların sorumluluğunu nerede ve nasıl alıyorlar?
* * *
Lefkoşa’da üç tiyatro inşaatı yarım kaldı, çeyrek asır oldu; bir teki çıkıp “biz tamamlarız” demedi.
Toprağına kan sızmış bu yarı(m) yurdun o güzelim kasabalarını hilkat garibesi, estetik yoksunu, çimento ormanı hallere getirenler banka hesaplarından gayrı bu ülkeye ne kadar toplumsal yarar üretti allah aşkına!
* * *
Kanalizasyon köpüren kentlerde, denize akan pisliğe baktıkça vicdanları hiç mi sızlamıyor?
Siyasi dostlarından kopardıkları yalancı izinlerle dere yataklarını hunharca doldurup çevreyi iğfal ederken “zevk almak” dışında ne yaptılar?
* * *
Kol kola girmeye hazır kitlelerle “rant” uğuruna yitirdik bu ülkeyi...
El insaf biraz artık...
Boğuluyoruz, el insaf!