Fehime ALASYA
Yıllardır çerçeve atölyesi ile hizmet veren Anılır Art Gallery, hem Kıbrıs el sanatlarının tanıtımına ve gündemde kalmasına hem de yerli üretime destek oluyor. Bir hobi olarak başladığı tutkusunu geliştirerek ailesine iş imkânı sağlayan Hasan Anılır, kültürel değerlerimize de sahip çıkıyor.
Kıbrıs’taki sayılı büyük ve modern çerçeve atölyelerinden biri olan Anılır Art Gallery, yüzlerce çerçeve seçeneği ile Hamitköy’de hizmet veriyor.
Tüm el sanatlarına, tepsi, pano, bardak altlığı ve kitap ayracı gibi pek çok çeşit çerçeveyle hayat veriyor.
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’ndan emekli olan Hasan Anılır, küçük bir hobi olarak başladığı tutkusunu geliştirerek oğlu ve gelini için ekmek kapısına dönüştürmüş. “Hem boş durmamak için, hem de işsiz olan arkeolog oğlumuza iş kurmak için bu sektöre girdim. Geliştirdik, gelinim ve oğlum ile merak ve istek doğrultusunda bu noktaya taşıdık” diyen Anılır, gün be gün gelişen teknolojiye ayak uydurmak için kendini geliştirmeye devam etmiş.
Bu sektöre olan merakını anlatan Anılır; “Öncelerinde el işleri ile uğraşıyordum. Eşim de öyle... 2002 yılında büyük handa şans eseri bir yer kiraladık, el becerilerimizin hünerine göre git gide yelpazemiz gelişti. Büyük Han’daki bir dükkândan buralara kadar sürüklenip geldim. Eşim, oğlum ve gelinimin çok büyük desteği var... Bölge halkı ihtiyacı doğrultusunda bizi destekliyor. İşiniz iyiyse nerede olursanız olun, isteyen sizi bulur. Hamitköy’e taşındığımızda bize “kimse sizi burada bulmayacak” dediler ama müşterilerimiz de benimle birlikte buraya geldi.
Eski fotoğraflara çok meraklıydım, onları çerçeveleterek gündemde tutuyordum. Bu sayede çerçeve işine yavaşça girdik. Büyük Han’da gören eş dost, komşu onlar da istedi. Ahşap çerçeveden pano, Lefkara tepsisi yapıyordum, giderek gelişen teknoloji ile bu işi de geliştirdik. 2013 yılında kapılar açıldığı zaman Kıbrıs'ın ünlü fotoğrafçısının oğlunu bulduk. Kimsenin hakkını yemek istemiyoruz. Kullandığımız fotoğrafların telif hakkını almak istedik. Kıbrıs’ın her noktasından çektiği 3,600’ü aşkın fotoğrafı fardı. Avukatlarımız nezdinde bize bu hakkı verdi. Büyük Han’da ikinci bir dükkân aldık, orada da sadece Kıbrıs fotoğraflarını sergiliyor, isteyen yerli ve yabancılara satıyoruz.
Oğlum için çıkıp ona öncülük yaptığım bu yolda, şimdi oğlum bana öncülük ediyor. Köy köy gezip el sanatı ile uğraşan kadınları bulduk, yaklaşık otuz tane kadın, evlerinde bize iş yapıyor, biz de alıp değerlendiriyoruz. Lapta, koza ve Lefkara işini yapıp, Kıbrıs’a özgü el işlerini de toplu pazarlıyoruz. Devlet dairelerine veya üniversitelere toplu iş yapıyoruz. Gerek tepsi, gerek pano, nazarlık, kolye veya anahtarlık gibi ürünler yapıyoruz. Kalemlik, çay kutusu, bardak altlığı, not kağıtlığı gibi ürünlerin yanı sıra sürekli de yenilikler katıyoruz. Kendimizi sürekli geliştiriyoruz.”
“TAŞ ÜSTÜNE TAŞ KOYMAYAN, YIKICI BİR TOPLUMUZ, YAPICI DEĞİL”
Farklı hobi ve ilgi alanları da bulunduğunu anlatan Anılır, köydeki evini otantik bir Kıbrıs evine çevirdiğini, eski zeytin yağı fabrikasının da bakımını yaparak adeta bir müze oluşturduğunu anlatıyor. Yıkıcı bir toplum olduğumuzu ileri süren ve yapıcı olmadığımızın altını çizen Anılır,
“İşin içine girdikçe daha değişik bir arayışa girdik, Değirmenlik köyünde, yıkılmak üzere olan, evimizin yanında zeytinyağı ambarını alıp restore ettik. Evimizi de Kıbrıs evi olarak bırakıp restore ettik. Çok güzel tarihi dokuları vardı. Taş üstüne taş koymayan, yıkıcı bir toplumuz, yapıcı değil. Eski dokuyu hiç korumak istemeyiz. Biz orayı kültür ve sanat eseri yaptık. Orada iki sergi açtım, biri, köy manzaraları diğeri de kadınlarımız adında bir sergi açtık. Daha sonra eve bir hırsız girdi ve tüm koleksiyonumuzu çaldı. O yerden bu sayede soğuduk, şu an işletmiyoruz. Ganimetçilik, fikir, düşünce ve mal hırsızlığı ülkemizde 1974’ten beridir hala üretiliyor. Biz oturup günlerce bir şey düşünüp tasarlıyoruz, günlerce çabalayıp yeni bir ürün çıkarıyoruz, akabinde aynısının kopyalandığını görüyoruz. Yaptığımız ürünlere telif hakkı koyamıyoruz, ülkede yasa var İngiliz zamanından kalma. Ama yenilenmedi, cezası 25 kuruş. Ben bedel ödedim ama başkası gelip hiçbir şey ödemeden müşteri kılığında çoğaltıp satıyor. Ve ben buna engel olamıyorum, cezası 25 kuruş...” diyor.
YILLARDIR AYNI SORUNLAR…
Sektördeki sıkıntılara değinen Anılır, yıllardır aynı sorunlara çare bulunamadığından dert yandı. Anılır konuya ilişkin şunları kaydetti:
“Yetkililer, Kıbrıs’ta, Kıbrıs el sanatlarını bu şekilde destekleyeceğine gidip korsan üreticileri destekliyor. Öğretmenler, memurlar, herkes çerçeve işi yapıyor, şikâyet ediyoruz ama değişen hiçbir şey yolmuyor. Benim gelinim ve oğlum işsiz, onlar bu çerçeve işinden geçiniyor, memur değiller, nasıl iş yapsınlar ki... Bu şartlarda iç piyasada rekabet yapmak çok zor. Tüm ham maddelerimiz yurt dışından geliyor. İndirimli ürün almak için toplu ürün getirtiyoruz, vergimiz derken, oturma odasının bir köşesinde çerçeve yapan bir memurla mücadele edemiyorsunuz. Her ay vergi, her ay muhasebe... Biz çocuklarımıza bir gelecek hazırlamaya çalışıyoruz ama devlet bize destek olmuyor, köstek oluyor. Herkes vergisini de ödesin, bizimle eşit şartlarda rekabet etsin. Bu sıkıntı her alanda her meslekte vardır. Bunun artık önüne geçilmeli. Her yerde partizanlık, her yerde siyaset... Kimi bakanlıklar var ki hiçbir şekilde partiye bakmaksızın bizi destekledi, kimi zaman da eş dost hatırına partili olanlar desteklendi... Biz bu işi başka ülkede yapmış olsaydık çok farklı olurdu. Biz kültürümüzü tanıtıyor, pazarlıyoruz... Ama değerimiz bilinmiyor.
“BİR DİĞER BÜYÜK SORUNUMUZ DA ARTIK LEFKARA İŞİNİN MAKİNEDE İŞLENMEYE BAŞLAMASIDIR”
Keten, koza, iplik getiriyorum, muafiyet vermiyor, destek vermiyor. Bu tarz yerler Ada’da çok yok, bunlara destek verilmeli. Bir diğer büyük sorunumuz da artık Lefkara işinin makinede işlenmeye başlamasıdır. Bu olur şey değil. Makine işini el emeği göz nuru diye satmaya kalkıyorlar. Ağaç oymacılığını dahi makinede yapmaya çalışıyorlar, hani benim Kıbrıs’ımın el sanatı? Bu sıkıntılar insanı bezdiriyor, soğutuyor. Bunların önüne geçmezsek yok oluş yolunda ilerleyeceğiz. Bugün beni etkileyen bu durum yarın o el işi yapan kadını etkileyecek, işini kaybedecek... Bu zincirin bir halkasıdır ve öyle ilerleyecek. El sanatlarımız giderek makineleşecek. İnsanoğlunun yaptığı şey makineleşmemeli. Biz Kıbrıs el sanatlarına gönül verdik, bu bir virüstür, bunu kaptık, kurtulmak da istemiyorum.
“BÜYÜK HAN’DA SİFTAH YAPMADAN GÜNÜ KAPATIYORUZ, REHBERLER BUNA ÇOK BÜYÜK ETKEN”
Büyük Han’daki turist kafileleri, bir kapıdan girip öbür kapıdan çıkıyor, bunu anlamak mümkün değil. Rehberler neden turistlere zaman ayırmıyor? 5-10 dakika mola ile bu olmaz... Satışlar bu yüzden zayıf. Kâr amacı gütmüyoruz, maksadımız kültürümüzü, el işlerimizi tanıtmak ama bu kadar da zararda olmak istemiyoruz. Büyük Han’da siftah yapmadan günü kapatıyoruz”