ELAM

Erdinç Gündüz

 

Sende faşistler var da onlarda yok mu ? Sende  geri zekalılar  var da onlarda yok mu ?  Yeni mi çıktılar ortaya ? Bilmiyor muydun nedirler, ne değiller ? Neler yaptılar bugüne kadar ? Daha neler yapabilirler ? Tahmin edemiyor muydun yani ?

KC Polisi kimliklerini saptamaya çalışıyormuş. Diyelim ki saptadı. Ne yapacaklar ki ? Yargıç önüne mi çıkaracaklar ?  Suçlama ne olacak ? 

Sen,  Kuzey’deki benzeri  eylemlerde ne yaptıysan onlar da benzerini yapacaklar.

ELAM’a kızmak

Güneydeki bir Rum arkadaşla yazıştık.  Internet’te uzun uzun yazışmak çok yaptığım bir şey değil ama ELAM konusu bunu da yaptırdı bana. Belli ki o da dopdoluydu. Daha da ilginci, olayla ilgili olarak, benden çok çok daha fazla sinirliydi.  Tetikte bekliyormuşçasına, “Ne düşünüyorsun ?”  dediğim anda patladı.  Rumca bir küfür geldi karşıdan. Belli ki, küfürün İngilizceye tercümesini yapamamıştı. Sonra;

“Her şeyi berbat etmekte o kadar ustadırlar ki...” dedi...Ve sorular sıraladı ardı ardına:

“Çok merak ettiğim cevapsız sorular var kafamda. Birincisi...   ‘İzinsiz bir eylem miydi ?...Nasıl ve kim izin veriyor böyle davranmalarına ?... İkincisi...  Gerçekte kim var arkalarında... Üçüncüsü...  Amaçları, hedefleri ne ?  Sizinkilerle  işbirliği içinde adayı bölmeyi başardılar şimdi de Kuzey’i Türkiye’ye hediye etmeye mi çalışıyorlar ?...

Ve devam ediyor uzun uzun...Belli ki çok dolu...  Ben mi ? Fırsat buldukça, küçücük bir sözcükler atabiliyorum araya. Sonra, patlatıyor önerisini...Şaşkın şaşkın okuyorum. Hem okuyorum hem de düşünmeye çalışıyorum. Ama o ciddi mi ciddi....

Ne mi öneriyor ?

“Bizimkilerin sayısı 1000’i  geçmez...Eminim sizinkiler de çok fazla değildir... Kendilerine densin ki ‘Bu ada barış içinde yaşamak isteyenlerin yurdu.  Rahat bırakın bizi... Siz isterseniz, nerede yaşamayı tercih ediyorsanız oraya gidin.  Sizinkiler Türkiye’ye gitsinler bizimkiler de Yunanistan’a.  Ama bizi rahat bıraksınlar. Bıktık artık. Yeter.”

Hatırlatıyor...

İngilizler Kıbrıs’a el koyduklarında, İngiliz İdaresi’nde yaşamak istemeyenler Türkiye’ye de, Yunanistan’a da göç etmişlerdi. Benzeri bir uygulama da Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken olmuştu. İsteyenler, Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olarak kalmışlar, istemeyenler ise  İngiliz vatandaşı yapılmışlar,  hatta İngiltere’ye göç etmişlerdi.

Devam ediyor Giorgiades... “Aynısı yapılsın gene. Kıbrıs’ta çözüm Federasyon olacak. İstemiyorsanız gidebilirsiniz’ densin. Hem onlar kurtulsun hem de biz” diyor.

Diyor ama  belli ki kendisi de umutsuz her şeyden. Kendi geleceğinden de çocuklarının, torunlarının geleceğinden de...

İşte gerçek... Burası ‘Umutsuzlar Ülkesi’...  Burası asabiler ülkesi... Burası, her gelen geçenin oyunlar oynadığı bir ülke... Burası, birkaç bin kişinin  ülkenin kaderi ile oynamayı başaranların ülkesi... Burası,  gerideki aptalların, sessizlerin, vurdumduymazların, çıkarcıların, neme-lazımcıların ülkesi...

Daha sayalım mı ?


Sokak Ağzı

“Bir arkadaşa tiyatroyu sever misin diye sordum, aldığım cevaba şaşırdım. Bayılırım dedi. Hayatımız tiyatro. Bizi  idare edenler da büyük tiyatrocular. Üstelik hepsi da başrolde. Hiç figüran  da yok aralarında. Nasıl sevmeyeyim tiyatroyu ?”

***

“Adam yavru olmaktan memnun mu memnun.  Belli ki anasının kucağında oturmayı çok seviyor.  Ana da bu yeni yavruyu çok sevdi. Bu da çok net.“

***

“Nedendir bilmem (!), Ömer Seyfettin’in Diyet adlı hikayesini,  son zamanlarda üst üste birkaç kez daha okudum. Okudukça çok daha fazla  sevdim.”

***

“Yolcu Ercan’a gelmiş ama bagajı Larnaka havaalanına gitmiş. Haydaaaa... Gülsek mi ağlasak mı habere ?  Bu da bir ilk oldu galiba. Şimdi sıra, birilerinin Larnaka’ya gitmek üzere uçağa binmesi ama Ercan’a inmesinde.”

***

“Son üç yıldır öğrenci sayısında düşüş oluyormuş. E olur yaa.  Üniversitelerin pahalı,  ev –lojman kiraları garip rakamlarda. Üstelik de dövizle.  Sonunda onlar da yolunacak tavuk gibi görüldüklerini fark ettiler.”

***


Anlayana

“Akıllılar dövüşmeden kazanırlar. Cahiller kazanmak için dövüşürler.”   (ZHUGE LİANG)