“ELAM’ın attığı taşı akıllılar çıkaramıyor”

2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıslı Liderlere diyalog çağrısı yaptı, Talat yaşanan kriz ortamını YENİDÜZEN’e yorumladı

Fayka Arseven KİŞİ

2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Enonis kararı ile Kıbrıslı Liderler Mustafa Akıncı ve Nikos Anastasiadis arasında yaşanan ‘krizi’ yorumladı, “Bir deli bir kuyuya taş atar da 10 akıllı çıkaramaz. Şimdi ELAM’ın attığı taşı akıllılar çıkaramıyor. Mesele budur” dedi.

Liderlere müzakere masasına dönme mesajı da veren Talat, “Masaya dönmenin yolunun bulunması lazım. Bu görev de en başta liderlere düşer. Tabi liderlerin kararıyla bu işi nasıl aşabiliriz diye düşünebilecek, bir ekip de çalışabilir bu konuda. Diplomaside çare tükenmez” yorumunda bulundu.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın ‘çözüm olmazsa KKTC olarak yolumuza devam ederiz’ yönündeki açıklamasını değerlendiren Talat, “Çözüm olmazsa KKTC olarak tabi ki devam edeceğiz, başka çaremiz yoktur. Başka ne yapabiliriz? Ama bu bizi bir yere götüremediği gibi bundan sonra da bir yere götürmez diye düşünüyorum” vurgusunda bulundu.

2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile bu hafta Kıbrıs müzakerelerinde yaşanan krizi, krizin nasıl aşılacağını, Türkiye yetkililerinin yaptığı açıklamaları konuştuk.

DİPLOMASİDE ÇARE TÜKENMEZ “Masaya dönmenin yolunun bulunması lazım. Bu görev de en başta liderlere düşer. Tabi liderlerin kararıyla bu işi nasıl aşabiliriz diye düşünebilecek, bir ekip de çalışabilir bu konuda. Diplomaside çare tükenmez”

  • Kıbrıs müzakerelerinde yaşanan tıkanıklığı TC’deki referandumla ilişkilendirmek doğru olur mu?
  • Talat: Bu ancak psikolojik bir ilişkilendirme olabilir. Doğrudan bir ilişki olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’deki referandum nedeniyle olsaydı, Türk tarafı bir adım atardı ve o nedenle görüşmeler kesilirdi. Burada açık ve net faşist, ırkçı bir örgütün iki milletvekilinin meclise getirdiği ENOSİS’in kutsanmasıyla ilgili öneri tam da ‘Kıbrıs sorunun çözümü ve son aylarını yaşıyor’ dediğimiz zamanda bu getirilen öneri ve buna DİSİ’nin yaşadığı zafiyet mi diyeyim, aymazlık mı diyeyim nedeniyle karşı çıkamaması ve bunun Meclis’ten geçmesidir. Krizin nedeni bu. Tam federasyon kurarken, federasyon kuracağız derken, güvenlik ve garantiler konuşulup özellikle Rum tarafının ‘Avrupa Birliği’nin bir ülkesinde güvenlik,  garanti mi olur’ havalarına girerken ve ‘artık bir tehlike yoktur Kıbrıslı Türklere’ derken, ENOSİS gibi Kıbrıslı Türklerin can düşmanı hareketin uygulanacağı ile ilgili Meclis kararının alınması çok çok tuhaf oldu. Ki bunu Anastasiadis’in kendisi bile söyledi. Dolayısıyla bu durumun Türkiye’deki referanduma bağlanması bana göre abestir. Esas sorun; ben iyimser yorumlamaya çalışıyorum; Rum Meclisi’nin aymazlık ölçüsüne varan büyük yanlışıdır.

 ‘Kararın geri çekilmesi mümkün değilmiş’

  • Anastasiadis hemen  ‘yanlış yaptık’ dercesine açıklamalar yaptı.
  • TALAT: Önce öyle yapmadı. Görüşmeye gittiğinde bu kararın alınmasından sonra Akıncı ile görüşmesinde kapıyı vurup, çıktı. BM’nin Özel Sekreteri’nin Özel Danışmanı’nı hakaretleyerek, o çünkü ‘Kıbrıslı Türklerin de haklı yanları var’ demeye kalkmış, onu haşlamış ve büyük öfkeyle kapıyı çekerek, kırarcasına çıkmış. Şimdi o anda her insan etten, kemiktendir. Cumhurbaşkanı da o anlık tepkisini ortaya koyup, alanı terk etmiş. Olay sadece Meclis kararı alındıktan sonra teskin edici ifadeleri değil Anastasiadis’in… Önce bir tırmandırması, işi neredeyse hakarete vardırır şekilde tırmandırması, ondan sonra da aklı başına gelince geri adım atması biçiminde tecelli etti. Dolayısıyla yani şu anda teskin edici yaklaşımları umarım bir sonuca götürür bizi. Ben dışlamıyorum. Anastasiadis katılmadığını söylüyorsa ki söyledi. ‘Zamansızdır’ dedi ama zamansızdır demesinin fazla anlamı yoktur. Zamansızdır demek yani ‘daha uygun bir zamanda yapsaydınız’ anlamına da gelebilir. O yüzden zamansızdan çok yersizdir, ‘bu çağa uygun bir şey değildir’ demesi lazımdır ki benzer şeyler söyledi. Ama sayın Akıncı bunu yeterli bulmadı, geri çekilmesini istiyor. Geri çekilmesi de mümkün değilmiş.

“Bizim ekiplerimiz, daha alt düzeyde otururlar, ‘yani bu kriz oldu, tarafları ne tatmin eder’…  Şimdi Anastasiadis’i de tokatlayarak, yapamazsanız bunu, madem ki çözüm peşindeyiz. Çözümü gerçekleştirebilmek için iki tarafın da onurunun korunması lazım.”

  • Kararın geri çekilmesindeki süreç hakkında bilginiz var mı?
  • TALAT: Bu yıl içerisinde yeni bir öneri aynı konuda getirilemezmiş, geçtiği için ve Cumhurbaşkanı’nın da onayı diye bir şey yokmuş. Meclis kararını Cumhurbaşkanı onaylamaz. Böyle bir sıkıntı var.
     
  • Böyle bir sıkıntı varken, masa tekrar nasıl kurulacak?
  •  TALAT: Bana göre yolunun bulunması lazım. Bu görev de en başta liderlere düşer. Tabi liderlerin kararıyla bu işi nasıl aşabiliriz diye düşünebilecek, bir ekip de çalışabilir bu konuda. Diplomaside çare tükenmez.

“Ben hep şunu söylerim; Barış yapmak zordur, bunu hep gördük. Bir atasözü de var; bir deli bir kuyuya taş atar da 10 akıllı çıkaramaz. Şimdi ELAM’ın attığı taşı akıllılar çıkaramıyor. Mesele budur.”

  • BM ekibinden mi yoksa bizim ekipten mi bahsediyorsunuz?
  • TALAT: Bizim ekiplerimiz. Daha alt düzeyde otururlar, yani bu kriz oldu, tarafları ne tatmin eder. Şimdi Anastasiadis’i de tokatlayarak yapamazsanız bunu, madem ki çözüm peşindeyiz. Çözümü gerçekleştirebilmek için iki tarafın da onurunun korunması lazım. Bunu nasıl sağlayabileceğimizi oturup, konuşacak, tartışacak, iki tarafın oluşturacağı misyonu belli olan, süreci, ortamı yeniden başlatacak, öneriye çalışmaya ihtiyaç var diye düşünüyorum.
     
  • Sizin döneminizde masanın dağılacağı bir kriz oldu muydu?
  • TALAT: Masanın dağılacağı noktaya kadar gitmediydi ama çok çeşitli gerginlikler olduydu.
     
  • Nasıl aşılmıştı o gerginlikler?
  • TALAT: Bir tanesi Yeşilırmak kapısıyla ilgiliydi. Ciddi bir kavga oldu aramızda. Temsilcilerimizi görevlendirdik ve onlar oturdular, çalıştılar ve bize öneri getirdiler ve kabul edildi. O kriz öyle aşıldı. Ona benzer bir çalışma yapılabilir. Temsilci veya başka düzeyde mi olur, sivil toplum düzeyinde mi olur, yolu bulunabilir diye düşünüyorum.

 “Çözüm olmazsa KKTC olarak tabi ki devam edeceğiz, başka çaremiz yoktur. Başka ne yapabiliriz? Ama bu bizi bir yere götüremediği gibi bundan sonra da bir yere götürmez diye düşünüyorum.”

  • Liderlerin üsluplarında sert çıkışlar oldu mu?
  • TALAT: Şu an biraz sert çıkışlar oldu, evet. Ama ona da takılmamak lazım. Sert çıkışlar her zaman olabilir, aile içinde bile olur. Bu oldu diye her şey ortadan kalktı diyemeyiz. Bunu aşacak yollar bulunmalıdır. Yani tarafların misyonları budur diye düşünüyorum.
     
  • Cumhurbaşkanı Akıncı’nın ‘Çözüm olmazsa KKTC ile yolumuza devam ederiz’ açıklamasını nasıl yorumlarsınız?
  •  TALAT: O zaten var olan bir şey değil mi? Onu söylemenin çok anlamı yok. Elbette herkes söyleyebilir de zaten KKTC olarak devam ediyoruz, zaten 1983’ten beri devam ettik ama bir yere gidemedik. KKTC olarak tabi ki devam edeceğiz, başka çaremiz yoktur. Başka ne yapabiliriz? Ama bu bizi bir yere götüremediği gibi bundan sonra da bir yere götürmez diye düşünüyorum.
     
  • Türkiye siyasilerinin Kıbrıs konusunda bu kadar çok açıklama yapmasını, müdahil olmasını nasıl değerlendirirsiniz? Açıklamalar ile ortam geriliyor mu? Çözüme yönelik katkı sağlıyor mu?
  • TALAT: Katkı sağladığını söyleyemem. Türkiye Başbakanı’nın açıklaması… Dışişleri Bakanı’nın başka çaresi yoktur. Kıbrıs’a gelmiş, Cumhurbaşkanı ile görüşmüş, tabi ki bir şeyler söyleyecek. Zaten Dışişleri, Kıbrıs sorunuyla da ilgileniyor. Ama bunun Türkiye yetkililerinin çok fazla konuşmasına gerek olduğunu düşünmüyorum. Hem Başbakan, hem Cumhurbaşkanı’nın danışmanı konuyla ilgili değerlendirmeler yaptı. Kötü şeyler söylemedi doğrusu yani süreci gerginleştirici şeyler söylemediler sadece Akıncı’yı desteklediklerini söylediler. Ama ben hep şunu söylerim; Barış yapmak zordur, bunu hep gördük. Bir atasözü de var; bir deli bir kuyuya taş atar da 10 akıllı çıkaramaz. Şimdi ELAM’ın attığı taşı akıllılar çıkaramıyor. Mesele budur. ELAM’a tap olmamak lazım diye düşünüyorum. Çünkü onların misyonu budur. Varlık nedenleri budur. Sağlıklı bir düşünce yapısına sahip değildirler.  O bakımdan ben ihtilallı davranmak gerektiğine inanıyorum.
     
  • Nüfus konusu ve 4 özgürlük konusu da tartışılıyor. Bu konuda değerlendirmeniz nedir?
  • TALAT: ‘Avrupa Birliği vatandaşlarına uygulanan serbestlik Türk vatandaşlarına da uygulansın’ talebi, gerçekçi bir talep değildir. Herkes bilir ki şu anda KKTC’de Türk vatandaşları 4 özgürlüğe sahip değildir. Kıbrıs sorunu çözüldükten sonra bu haklara sahip olmaları kabul edilebilecek bir şey değildir. Daha doğrusu uygulanabilecek bir şey değildir. Ama şu önemlidir; Adada eskiden beri bir Türk-Yunan dengesi kavramı uygulanır. Yani bu Türkiye ve Yunanistan’a en fazla müsaadeye mazhar ülke yani en yakın ülke anlamında muamelesi yapılır. Türk, Yunan hakları neyse eşit olur bunlar. Bu ne demektir? Eğer bir Türk vatandaşı Kıbrıs’a gelirken, sınırlanacaksa Kıbrıs’a gelişi aynı şey Yunan vatandaşına da yapılacak. Denecek ki; ‘olur mu öyle şey Yunanistan AB üyesidir, filan?’ Ama Kıbrıs sorunun çözümü maksadıyla kabul edilmesi lazım. Bizim Hristofyas ile yaptığımız müzakerelerde 2010 yılında o günün Yunan Başbakanı Papandreu kabul etmişti. ‘Eğer Kıbrıs sorunu çözülecekse bu eşitliğin Kıbrıs’ta sağlanmasına biz itiraz etmeyeceğiz’ demişti. Dolayısıyla 4 özgürlüğü Türk-Yunan eşitliği bağlamında alırsak, bu yapılabilir. Şu anda bile Türk vatandaşları vize ile gelir. Çalışma izni ile çalışır, sermaye dolaşımı izne tabidir. Sonuçta şu anda olmayan bir şeyi Kıbrıs sorunu çözüldükten sonra istemek doğru olmaz diye düşünüyorum. Burada önemli olan Türk-Yunan dengesini sağlamaktır. Çünkü siz de biliyorsunuz zaten kapitalin serbest dolaşımı kapsamında Türkiye vardır AB’de. Dolayısıyla orada bir sorun yok. Yani yatırım yapmak için buradaki ihalelere katılmak için Türk vatandaşlarının hakkı var ve katılır. Avrupa’da da katılır, burada da katılacak, burada bir sorun yok. Ama diğer yerleşme hakkı v.s Avrupa Birliği’nde neyse Yunan dengesi sağlanarak, uygulanabilir.
     
  • Bu kabul görmezse müzakerelerde bir tıkanma yeniden söz konusu olur mu? 
  • TALAT:  Vallahi bilmiyorum. Biz bu konuda anlaştıydık. Bence tıkanmaması lazım. Daha önce üzerinde konuşulmuş, anlaşılmış bir şeydir.
     
  • Cumhurbaşkanı Akıncı ile krizi müzakere ettiniz mi?
  • TALAT: Bilgi aldım. Ama kendisiyle bizzat görüşmedim, işlerinin yoğunluğu nedeniyle öyle bir girişim yapmadım.

“Şu anda zaten istisnai vatandaşlık gibi bana göre yasayı istismar ederek, vatandaşlık yapmaya devam ediyorlar. Bu konuda yeni davaların açılması gerekir diye düşünüyorum.”

  • UBP-DP Azınlık Hükümeti’nin sürekli bir şekilde Bakanlar Kurulu kararı ile ‘vatandaşlık’ vermesi tehlike arz eder mi görüşmelerde?
  • TALAT: Çok büyük. Hükümet çözümü sabote etmek için yapıyor tüm bunları. Sadece bunu yapmıyor ki hükümet… Avrupa Birliği’nden, Dünya Bankası’ndan gelenler bilgi istiyorlar, çözüm sonrasına bizi hazırlamak için. En azından teknik hazırlık için. Bankacılık sistemimizle ilgili vs. Bunun için de iyi paralar ayırdılar. Maalesef hükümet olumlu davranmıyor, bilgi vermiyor ve uyumlu çalışmıyor. Maksadı nedir? Çözüm sürecini sabote etmek. Bu bilinen bir şeydir. Hükümetten fazla bir şey beklememek lazımdır. 

 “İstisnai vatandaşlık denilerek, yasa istismar ediliyor”

  • CTP-UBP hükümeti döneminde de Türkiye’nin vatandaşlık konusunda direttiği iddia edilirdi, şu an böyle bir şey söz konusu mu?
  • TALAT: Olsaydı zaten UBP ve DP çoktan yapardı. 26 bin değil 56 bin yapardı. Şu anda zaten istisnai vatandaşlık gibi bana göre yasayı istismar ederek, vatandaşlık yapmaya devam ediyorlar. Bu konuda yeni davaların açılması gerekir diye düşünüyorum. İstisnai vatandaşlık denilerek, yasayı istismar ediyorlar.

“40 yılda 39 hükümetin kurulduğu bir düzen tamam bir düzen değil. Bunu çözümlemek eğer olabilseydi geçmişte belki bu noktaya gelmezdik, tabi bilemiyorum daha kötüye de gidebilirdik. Ama en azından bugünkü sistemin iyi bir sistem olmadığı ortada...”

 “39 hükümetin kurulduğu bir düzen tamam bir düzen değil”

  • Cenevre öncesi sonrası hep de söylendi aslında ‘bu son şans’ diye ama yine bir kriz önümüzde. Eğer bu son şans da olmazsa ne bekler bizi?
  • TALAT: KKTC olarak devam etmek. O da şimdiye kadar ne elde ettiysek, onu elde etmek demektir. Hele UBP ve DP gibi partilerin iktidarda olduğu şartlarda ne yapılabilir ki? Sonuçta işte yandaşlarına destek, yeni müşavirler, memleketin varlıklarını talan etmek, ha bire kadroları şişirdikçe, şişirmek ve dünden daha kötü bir noktaya ülkeyi taşımak. Ha kalıcı mı UBP, DP? Tabi ki değil. Ama açıkça görüldü ki 40 yılda 39 hükümetin kurulduğu bir düzen tamam bir düzen değil. Bunu çözümlemek eğer olabilseydi geçmişte belki bu noktaya gelmezdik, tabi bilemiyorum daha kötüye de gidebilirdik. Ama en azından bugünkü sistemin iyi bir sistem olmadığı ortada... 40 yılda 39 hükümet herhalde dünyanın hiçbir yerinde yok.
     
  • CTP’nin muhalefetini nasıl buluyorsunuz?
  • TALAT: Arkadaşlar aktiftir. Tabii nasıl etkileyecek kamuoyunu seçimlere yaklaştığımızda o henüz net değil.
     
  • ‘Geldiniz hükümete sizi de gördük’ eleştirilerini nasıl yorumladınız?
  • TALAT: CTP’nin son hükümetinde durup, dururken, aslında ciddi bir sıkıntı yokken, sıkıntı Türkiye ile varken, gerek maddi, gerek mali protokol konusunda UBP bunu fırsat bilerek hükümetten çekildi. Zaten 5-5 buçuk aylık hükümet, öyle bir program hazırladı ki UBP’nin onayı ile bir tanesini bile yaptırmadılar. Sonunda da çekildiler. E biz neyi yapacaktık ki? Ortaktık zaten. Bir parti ile ortaklık kurarsan ve bu ortaklık başarılı olamazsa bir partinin sorumluluğu değil. Bir de 2004 yılında kurduğumuz hükümete bakın.  2004 kurduk, o günler belki bugün unutuldu.  Ama o kadar önemli işler yapıldı ki ülke içerisinde Rum tarafı ile bağlantılı olarak, vergiler, KDV’ler, KDV indirimleri, yeni düzenlemeler, AB uyum yasaları vs ekonomi tarihinde ilk defa KKTC’de yüzde 13 kusur büyüdü. Dünya rekorudur bu. Yani CTP’ydi hükümette DP ile birlikte. Ama CTP’nin o dönemlerde çok ciddi sürükleyici bir rolü vardı. Çünkü referandumdan büyük başarı ile çıkması Kıbrıs Türk halkının, CTP’nin öncülüğünde oldu, DP’nin değil. O yüzden hükümette CTP ağırlığı çok ciddiydi. Dünya ekonomik krizi ile 2007-2008’de tabi ciddi sıkıntılar yaşandı ve bizim bağımsız otonom ekonomik bir yönetimimiz olmaması nedeniyle de çöküş yaşandı. Yoksa KKTC’nin en başarılı dönemi yine CTP döneminde yaşandı ve hiçbir dönemde de CTP tek başına hükümet olamadı. Olsaydı durum çok daha farklı olabilirdi. Ama UBP ile kurulan hükümet dönemi bambaşka bir şeydir. Yani o belli ki Hüseyin Özgürgün’ün başbakanlık hayallerini beslediği ve sonunda sözde bağımsızlarla birlikte bu hedefe ulaştığı geçiş dönemi oldu o dönem…

Röportaj Haberleri