Eldiven Fabrikasından Etnografya Müzesine...

Eldiven Fabrikasından Etnografya Müzesine...


Zafer Kodan

Salt bir müze değilmiş. Kıbrıslı Türklerin çok kısa sürede değişen hayatlarının, yaşam koşullarının da bir öyküsüymüş... Kıbrıslı Türklerin, üretim ilişkilerinin de şekillendirdiği dayanışmacı, sevgi dolu, değer veren ve bilen önemli özelliklerinin yaşanmışlığının veya erozyonunun da... Yitip gidenleri, kaybettiklerimizi arayıp durduğumuz yer belki de burasıydı... Belki de burası bir aynaydı masaldaki "ayna ayna söyle bana…" diye başlayan ve en sonunda hiç duymak istemediğimiz acı gerçeği yüzümüze vuran... İşte geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Özel Etnografya Müzesi'nin oluşturulması süreci ile ilgili olarak müzenin kurucusu ve sahibi Ergün Pektaş ile sohbet yapmak üzere gittiğimde, uçsuz bucaksız bir öyküde buldum kendimi... Bir insanın hayatı, neredeyse bir halkın yaşam serüvenine denk düşüyordu... Anlatılacak, birikmiş o kadar çok şey vardı ki... Ne söylesem, yazsam yetmeyeceğini duyumsadım sonunda... Kendine yeten bir halkın, 1974'ten sonraki "özgürlük"le birlikte kendi ayakları üzerinde durmak için duyduğu heyecan ve girişimler, ardından üretimden koparılma süreci, 1974 öncesi üretim ilişkileri, insan sevgisi, dayanışma ruhu, bunların zaman içinde yitip gitmesi, hepsi hepsi başlı başına bir başka öykü aslında... Toplamında bizi anlatıyor...  Ergün abi, Kıbrıslıların üretkenliklerinin birebir tanığı olarak, bugün yaşanmakta olana sitem ederek, geçmişte yaşamış olduğu üretim ilişkileri, bunun sonucunda yaratılan değerleri gözler önüne sermek adına müzeyi hayata geçiriyor... Buluşmaya sözleştiğimiz gün bir de güzel sürprizle karşılaşıyorum... Bir Alman turist kafilesi müzeyi gezmeye geliyor... Hep birlikte hem kültürümüzün tanıtılmasının canlı tanığı oluyorum, hem de onların heyecanına ortak oluyorum. Büyük bir duyarlılık ve özenle Kıbrıs Kültürüne verdiği değeri izliyorum Kaleidoskap Turizm’den Mariana Çetinaslan'ın... Üstüne üstlük 15 yaşında ama olağanüstü yetenekli piyanist Erol Emmioğlu'nun enfes konserini dinliyoruz hep birlikte Kıbrıs parçaları,Türk ve klasiklerle bezenmiş...

"Üretken bir toplum vardı"

Kıbrıs'ta yaşayan halkların üretken kimliğini, günlük hayatta kullandıkları zanaat ve sanat eserlerini sergileyerek, anlatan Kıbrıs Özel Etnografya Müzesi Kıbrıs'ın geçmişine bir pencere açıyor. Bu pencereden uzanıp baktığınızda ise çok derin anlamlı bir öykü bekliyor sizleri... Müzenin kuruluş öyküsünü çocukluğundaki yaşanmışlıkları anlatarak başlıyor Ergün Pektaş, küçük yaşlardan itibaren Kıbrıs’ın yaşantısının içinde olduğunu, dede ve nenesinin Şillura’da (Yılmazköy) yaşamakta olduklarını ve Lefkoşa’da yaşamasına rağmen sık sık köyde kaldığını, burdaki üretimden, onun yarattığı ilişkilerden etkilendiğini söylüyor. Nene ve dedesinin Lefkoşa’ya gelirken her zaman çöreği, hellimi, yağı ile kendilerine geldiğini ifade ediyor. Duvara dayalı duran düveni işaret eden Ergün Pektaş, "hasat zamanı bu düvenin üstüne oturduğumu hatırlıyorum. Harman yerinde arpayı veya buğdayı sapından ayırır, saplarını öğüdür saman yapardık bununla... Üreten bir toplum vardı, zevkli bir hayattı, sevgi vardı, ortak bir hayat vardı...”  O günlere özlem duyarak anlatıyor ve dedesinin toprak sahibi olmasına rağmen, o toprakta çalışanlardan çok farklı bir hayat sürmediğine dikkati çekiyor ve "Dedem de yanında çalışanlar gibi köyün çeşmesinden su doldurur, sırtlanır eve giderdi. Aç insan yoktu, insanlar arasında fark yoktu...”  Küçük yaşına rağmen bir yandan köy yaşamına, diğer yandan babasının Lefkoşa’daki deri fabrikasındaki çalışmalara katkıda bulunan Ergün Pektaş, köy ve fabrikadaki çalışma koşullarının üzerinde bıraktığı izlerle birlikte, biraz da bugünlere gönderme yaparak; “Alın teriyle insanların çalışmasını, dayanışmasını gördüm ben..." diye ifade ediyor. Kıbrıs Etnografik eşyalarına ilişkin ilgisinin de taa o günlere dayandığını belirten Pektaş, dedesi ve nenesinin kullandığı eşyaların kendisine kalmasıyla birlikte var olan ilgisinin daha da arttığını “hiçbir yerden, hiçbirşey” almadığını, zamanla ticaretini yapanların getirmesi, eşinin dostunun hediye etmesi sonucu biriktiğini,  müze kurmak hedefinde olmadığını dile getiriyor...

Yalnızca bir müze değil, üretimin serüveni...

Zaman içinde müze fikrinin ortaya çıkmasının da ayrı bir öyküsü var... On yıla yakın hazırlık ve çalışma süresinin ardından fikir hayat buluyor... Müzeye dönüştürülen yer, 1974 yılında Relbereks adıyla ameliyat, mutfak ve işçi eldiveni üretilen Kuzey’de kurulan ilk fabrika... Kuzey Kıbrıs'ın eldiven ihtiyacının karşılanması yanında Türkiye’ye de eldiven satıyoruz o yıllarda, bütün zorluklara rağmen üretimin darbelendiği 1996 yılına kadar...  Bu fabrikanın depo ve ofis olarak kullanılan kısmı şimdi Kıbrıs Etnografya Müzesi’ne dönüştürülmüş... Bir ilk olma özelliğini taşıyan üç katlı müzede; 150 yıl öncesinden beri Kıbrıs’ta kullanılan 10 binin ürezinde parça sergileniyor. Geleneksel Kıbrıs evindeki mutfak, yatak odası, salonu, sündürmesini burada görmek mümkün. Evde ve tarımda kullanılan araç ve gereçler, süslemeler, resimler, dokuma tezgahları, gümüş işler ahşap ve tahta oymacılık işleri, islimler, gülümdanlıklar, elbiseler  ve daha birçok eşyanın fonksiyonelliğinin yanısıra “estetik” yanı ile de dikkati çekiyor. Müzeye yönelik okullar ve ülkede yaşayan veya turist olarak gelen yabancıların ilgisinden memnun olduğunu da  ifade eden Pektaş, yerli turizm şirketlerinin olaya karşı duyarlı davranmadıklarını üzülerek aktarıyor. Dünyada özel müzeciliğin önemli olduğunu, bu alanda ilk özel müze olma özelliğini kazandıklarını anlatıyor Pektaş ve “ Maddi bir beklentim yok ancak bu müzenin yaşaması için de gerekli ilginin gösterilmesini, devletin tur operatörlerini buraya yönlendirmesi gerekiyor” diyerek konunun altını çiziyor.

Müzik ziyafeti

Kaleidoskap Turizm’den Mariana Çetinaslan rehberliğinde 5 Alman turist, o gün müzeyi dolaşıyor... Turistler ilgi ve merakla izliyor ve bilgi alıyorlar eşyalarla ilgili olarak. Müze gezisinin sonunda limonata ve helva ikramı var... Turistler limonatalarını yudumlarken; güzel düşünülmüş bir sürpriz gerçekleştiriliyor... Mariana, olağanüstü yetenekli Piyanist Erol Emmioğlu'nu tanıtıyor kafileye... Erol, neredeyse koşar adım geçiyor piyanonun başına ve tam bir müzik ziyafeti Kıbrıs, Türk ve klasiklerle bezeli...  Turistlere, buradaki ortamın kendilerinde ne izlenim bıraktığını sorduğumuzda, çok keyif aldıklarını ve geçmişte buna benzer eşyaların kendilerinde de kullanıldığını ifade ediyorlar... Erol'dan bir Kıbrıs havası daha çalmasını istiyorlar. Erol tuşlara dokunurken Marianna, Kıbrıs havalarını kasdederek "çok heyecanlı" diyor tam bir Kıbrıslı heyecanı içinde elini kolunu sallayarak....

Müze, Salı- Pazar 9.30- 16.00 saatleri arasında gezilebilir.
İletişim: 22 717 85

Dergiler Haberleri