Evinde hastası olanlar mı?
Ölsüüüün!
48 saat elektrik yokmuş; kimin umurunda!
-*-*-
Bakın, katil İsrail’in dostu Azerbaycan’ın başkanı bizim “qardaş”ımız!
KKTC’yi her an tanıyabilir!
Yaaa!
Tanıdığı gün de elektrik sorunumuz çözülecek!
Hiç merak etmeyin!
-*-*-
Evinde elektronik eşyaları yananlar, sıcaktan kavrulanlar, bunalanlar, çok önemli sınava saatler kala strese sokulan çocuklar mı?
Kimin umurunda?
Bütün bunların sorumlusu ambargolar!
Rum – Yunan ikilisi olmasaydı, kesinlikle elektrik sorunumuz olmazdı!
Üstelik eskiden cereyanımız mı vardı?
-*-*-
Haa bir de sakın Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanmayın!
Tükenin!
-*-*-
Tatlısu bölgesinde geçen hafta yangın çıkmıştı…
Çok çok çok özür dilerim ama ipini koparan resmi açıklama yapmıştı!
Söndü, sönüyor!
-*-*-
Gönyeli’de elektrikler acayip kesik; Kıb – Tek’in zavallı açıklamaları var sadece…
Çaresizlik içeren…
Acı!
-*-*-
Ersin bey, Ünal abi, her konuda yazan – konuşan Erhan hocam?
Tısss!
Bu konuda kameraları çağırıp konuşan yok!
Yangına müdahale eden çok!
-*-*-
Peki, elektriksizliğin, susuzluğun, umursamazlığın sorumlusu bunlar değil mi?
Veya şöyle soralım; esas sorumlu kimdir?
Elbette en başta hükümettir!
Ama, bırakın cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanların Türkiye’nin oyuncacığı olmasını; tüm sistem göbekten Türkiye’ye bağlıysa; Türkiye buraya nüfus yığımak için ciddi çaba harcıyorsa; Kıbrıslı Türk toplumu kimsenin “mik”inde değilse…
Neyse!
-*-*-
Kuzey Kıbrıs’ta 1974 sonrası kurulan ve hep çökmüş olan systemin tek sorumlusu sömürgeci ile işbirlikçileridir!
Haaa “hepimiz işbirlikçiyiz” diyenleri duyar gibiyim!
O da bizim “garip”liğimiz!
-*-*-
Çok söylenme Kıbrıslı!
Mücadele platformu Facebook olsaydı…
Cümleyi bitiremedim yine!
Şunu demek istiyordum; sokağa döküleceksen dökül, dökülmeyeceksen sus; topla pılıyı pırtıyı, ya Kıbrıs Cumhuriyeti, ya İngiltere, ya da ne bileyim Kanada, Avustralya…
Tercihim Tera…
Anamın, dedemin köyü!
Olmadı Yeni Zelanda!
-*-*-
Son sözüm TMT’ci olup hayatta kalanlara!
Sizi ayakta alkışlıyorum!
Amma güzel mücadele ettiniz ha!
Bravo!
Elektrik sıkıntısının srumlusu tabii ki EOKA’dır canım!
Yağ çekmeye de devam edin salon mücahitleri!
Son durum!
New York'taki Kıbrıs Haber Ajansı (CNA) muhabiri, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin kişisel elçisi Maria Angela Holguin'in, iki taraf arasındaki müzakerelerin yeniden başlatılması için ortak bir zemin bulmak amacıyla Kıbrıs'taki misyonuna üç ay daha devam edeceğini bildirdi…
-*-*-
Kıbrıs Cumhuriyeti yetkilileri ve BM bu konuda “ses” vermedi…
Ersin Tatar, “asla öyle bir karar yoktur” dedi…
-*-*-
Tatar daha önce de Holguin'in ortak bir zemin bulması için altı aylık bir zaman dilimi olduğu konusunda ısrar etmekteydi ve “altı ay bitecek, Holguin da gidecek” noktasındaydı…
-*-*-
Kıbrıs Cumhuriyeti ise “altı ay diye bir şey yok, uzayabilir tabii ki” inancı veya görüşündeydi…
BM “süre” veya “zaman” açıklaması yapmaktan kaçındı…
-*-*-
Şimdi, Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos, BM’nin amacının Holguin'in misyonunun süresini uzatmak olduğunu söyledi… Ve dün Amerika’ya gitti… Amerika Dışişleri Bakanı dahil, bir çok kişi ile görüşecek…
-*-*-
Bizim Dışişleri Bakanı mı?
Fenerbahçe Başkanı’nın kim olacağı ile ilgileniyor kendileri; Kıbrıs sorunu diye bir sorunu yok; zaten olsa ne olacak ki o da ayrı bir mesele…
-*-*-
İsrail, TC ve 20 yıldan beri KKTC vatandaşı bir yatırımcı, Kuzey’den Güney’e, Güney’den Tel Aviv’e uçmak isterken tutuklandı…
İnşaat yatırımcısı, siyasetle alakası olmayan bir insan…
Kıbrıs Cumhuriyeti yargısı 5 gün tutukluluk verdi…
-*-*-
Bizim tarafta “çözüm karşıtı” emlaki ve ticari ve de inşaati mafya devreye girdi; ilgili kişi ya da medya organlarına, “bu tutuklama müzakere masasına darbedir” açıklaması yaptırdı veya yazdırdı!
-*-*-
Ortada çok açık bir gerçek vardır; Tatar ve Hristodoulides'in “müzakere olmayacaksa ne olacağı” konusunda ikinci bir planları yoktur…
-*-*-
Aralarındaki en önemli fark, Hristodulides’in anlaşma istermiş gibi yapması, Tatar’ın ise Türkiye’den gelen talimat ışığında anlaşma istemediğidir.
-*-*-
Hristodoulides’in şu andaki tek hedefi, Türkiye ve tabii ki Tatar'ın, “müzakerelerin yeniden başlayamamasının sorumlusu olarak gösterilmesi…”
Hristodulides, herkese müzakerelerin yeniden başlaması için elinden gelen her şeyi yaptığını söyleyecek ve “aha bu Türkler, uzlaşmaz olan onlardır” diyecek, tuzu da kuru, bir şey kaybetmiş olmayacak!
-*-*-
Türkiye mi?
Türkiye zaten KKTC’yi tamamen ele geçirme planını hızlandırdı!
Son değişen yasa ile Ruslar mesela ülkeden kovuluyor, onlardan fahiş oturum izni parası falan istenmeye başlandı; tüm mülklerini de Türkiyeliler alacak!
-*-*-
Kıbrıslı Türkler mi?
Onlar Yalova Kaymakamı!
Bilmem anlatabildim mi?
Japonya’da, her hangi bir rezalet ya da skandal yaşandığı zaman, onurunu korumak isteyen kişiler, kendi kılıçları ile canlarına kıyar(dı)… Buna “hara-kiri” ya da “seppuku” denir… Amaaaan iyi ki Japon değilmişiz!