O haber “KKTC”nin resmiydi!
“Resmi” hali.
Çerçevelet as duvara!
İşte bu “çerçeve” adanın gerçeği aslında.
* * *
Bir sabah “ilan ettim” diyerek “devlet” sahibi olabilirsiniz.
Çocukken de kimimiz “doktor” olurduk, kimimiz Metin Oktay ya da Lefter!
O yıllarda Cüneyt Arkın olurdu çoğu arkadaşım. Hani zeytin ağacının üzerinden düşüp elini ayağını kıranlar çoktu.
İlginçtir, ben hep “sokak çalgıcısı” olmak isterdim. Sinema konuşulduğunda dahi “artist” olmak yerine örneğin, elimde fener “yer gösterici” kılığına girerdim
Velhasıl “ilan ettim” demekle “devlet” kurulmuyor, bir altyapı yoksa bir gelenek.
Bir “gelecek” yoksa ve bir “aidiyet.”
Küt diye ağaçtan düşersiniz!
* * *
O haber dediğim şu.
‘Huzur Evi’nde öldü adam...
Yani öyle evinde falan değil.
“Devlet”in çatısı altında, resmi bir yerde!
Sonra!
12 sene boyunca, yaşıyormuş gibi maaşı bankaya gönderildi.
Tamı tamına 12 sene bu!
Kaç gün, ay falan siz hesaplayınız artık.
Ve bu devlet, kendi evinde ölen insana, 12 sene maaş ödedi.
En ilginci de şu!
Eğer ki akrabaları “miras davası” açmasaydı, “devlet” kim bilir kaç sene daha bu maaşı ödemeye de devam edecekti.
Bu kadar başıboş!
* * *
Doğduğunuzun farkına varmaz bu devlet, eğer söylemezseniz.
Öldüğünüzün de!
Çok insan vardır, işyerine hiç uğramadan maaş alır.
Eğer mesai arkadaşlarının tepesi atmaz ve “müzevirlemezse” kimseler görmez.
Gireni, çıkanı bilmez!
Mesele bir azılı katil üç sene yaşar da, tam “yakalamışken” elinden kaçıverir...
* * *
O haber “KKTC”nin resmiydi!
12 sene ölüye maaş ödedi.
Hem de “elinde” ölmüştü.
Dağda falan değil.
Devlet !