Elinizi taşın altına koysanız!

Cenk Mutluyakalı

“Elinizi taşın altına koyunuz” diye kolaycı bir laf çıkarmışlar.
Dedim ya laf!

O taşın altında yaşadıkları topraklarda kendilerine “gelecek” göremeyen bu ülkenin gençliği var!
Taşın altında yoksullar var, özel sektör emekçileri var, esnaf var…
Eğitim ve sağlık hakkını eşitlikle alamayan, elektriksiz gecelerde isyan eden, berbat yollarda trafiğe karışan insanlar var.
Yaşlılar var yataklara bağlanmış bir halde o taşın altında!

* * *

Sizin elleriniz taş altına değil, olmadı, hep yalandı…

Elleriniz “ihale oyunları”nın altında sizin, “partizanlık” dosyalarının, pervasızca dağıttığınız yurttaşlıkların ve tam bir talan düzeniyle üleştiğiniz arazi dosyalarının altında…

Sizin elinizin altında biat düzeni var, itaat düzeni var, şükran düzeni var.

* * *

Elinizi çekseniz bu toplumun geleceğinin üzerinden de taşın altına koysanız gerçekten…
O zaman bir başka olacak zaten…
 



Bakanlar kimin bakanı?

Tam bir mezbelelik içerisinde yaşıyoruz.
Yol, su, elektrik, bütçe, haysiyet dibin dibi!

Seçime “iktidar bizim işimiz” diye giren parti, şimdi, kime bakanlık vermezse hangi tehdit ya da şantajla baş başa kalacağının baskısı altında eziliyor.
Kendimize mi acıyalım, tek başına hükümetin kıyısından dönmüş kendilerine mi?

Bakanlar “partilerin” bakanı olduğuna göre hükümet doğru zeminde tartışılıyor (!)
Kimler “Ulusal Birlik Partisi”ne hizmet edecek acaba? Kimler kendisine, yakın çevresine, eşe dosta ayrıcalıklar sunacak ve bu koltuk oyunu daha ne kadar sürecek?

* * *

Ulusal Birlik Partisi, son bir haftadır büyük bir hevesle Cumhuriyetçi Türk Partisi’ni hükümete çağırıyor.  Böyle bir hükümetin içeriği ya da eylem planı ne olacak?
Bunu konuşan yok!

Kıbrıs sorunu en önemli fark!
Dünyanın reddettiği ve 50 senedir başarılı olamamış ayrı devlet siyasetinden vazgeçiyorlar mı acaba?
Ses yok!
UBP-CTP nasıl bir ortaklık olacak o zaman?
“Biz varız, hazırız” diyen tarafın nelerden vazgeçtiğini açıklaması gerekmez mi?

* * *
Ulusal Birlik Partisi yeniden yüzünü Avrupa’ya dönerek federal bir Kıbrıs için çözüm çabalarına katılacak mı? Türk Lirası yerine en azından muhasebe birimi olarak Euro’ya geçilmesini programına alacak mı? Kapalı Maraş, Birleşmiş Milletler kontrolünde yasal sahiplerine devredilecek mi?

Hepsini geçtim, “Külliye istemiyoruz, bu ülkenin önceliklerini biz, burada belirleyeceğiz” diyecek cesareti var mı, Ulusal Birlik Partisi’nin !?

 



Avrupa’da bir değişiklik yok

“Avrupa Birliği’nin Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik yaklaşımında hiçbir değişiklik yok” dedi, YENİDÜZEN'e konuşan Avrupa Komisyonu Yapısal Reform Başkanı Mario Nava.

"Egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü” soyutluğunda anlatılan örtülü ilhak siyaseti Avrupa tarafından reddediliyor.

Mario Nava özetliyor durumu:

“İki devletli çözüm, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarıyla uyumlu olmadığı için Avrupa Birliği tarafından kabul edilebilir değil. Bu çözüm, BM çerçevesinde yapılan ve üzerinde anlaşmaya varılan onlarca yıllık çalışmayla tezattır.”

Tatar’ın dünyada hiçbir kabul görmeyen köhne siyasetine Avrupa’nın açık mesajı bu...

Umursamıyor elbette...

Avrupa’ya sırtını dönen Tatar, yalnızca Toroslar’a bakıyor çünkü...

“Trabzon Belediye Başkanı ile telefonda görüştü”, “Hatay valiliğinden davet aldı”yla sınırlı bir vizyon var ortada!

Dünyadan giderek daha görünmez olmamamız derdi değil...

Kendi ‘görünür’ olduktan sonra!
 



Emekli sayısı artarken gelirler artmıyor

Sosyal Sigortalar’da emekli sayısı artıyor, gelirler artmıyor.
Ekim ayını örnek aldık, rakamlara baktık.
Sisteme 1.558 yeni işçi girişi yapılmış.
97 de emekli var aynı dönemde…

Meseleyi sadece rakamlar üzerinden okursanız “iyi” dersiniz.
Oysa işin rengi farklı…
1.558 yeni işçi kaydı var da prim yatırımı var mı?
İşte mesele bu!

İşverenlerin insafına kalmış sistem!
Diyelim ki bir işyeriniz var, birisini işe aldınız, yeni...
O ay sosyal güvenlik yatırımını yapmadınız.
Sistem yakanıza yapışmalı değil mi?
Üç ay sonra, beş ay!

Yok!
Aftı, yeniden yapılandırmaydı, “Sayın Bakan aradıydı, “seçimler yakın”dı.

Örneğin işinize son verdi patron!
Bunun bildirimini yapmazsa eğer siz bir ömür o işletmede kayıtlı görünüyorsunuz.
Ölseniz de!
Böylece kayıtlarda milyon çalışan var ama aktif yatırım yapanların sayısı 106 bin!

Bürokrasi ağır, hantal, dijital dönüşüm çok geriden geliyor ve en basit bir işlem için bile gereksiz belgelerle boğuşuyorsunuz.

Siyasi irade ve cesaret eksikliği doğru sistemlerin kurulmasını engelliyor.
Bir de zihniyet!

Kim kime “hizmet” edecek…
Devlet mi yurttaşa, yurttaş mı devlete?
Kamu görevlisi mi çalışacak yurttaş için yoksa yurttaş kamu görevlisine mi çalışacak?

Bunu çözemiyoruz bir türlü!