Kapkara bir gündü dün...
Can dostumuz, meslektaşımız Dr. İzgü Beyar’ı kaybettiğimiz, unutamayacağımız gün...
Birkaç gündür içimde garip bir sıkıntı. “Sıcaktan herhalde” diye düşünüyordum.
Yok, değilmiş. Normal gibi başlayan günde telefonuma sabah sabah bir mesaj düştü. Saat 10.00 civarı: “Dt. İzgü ex...” Yanımda başka bir Diş Hekimi...
Ve anında telefonum çaldı: “İzgü acilde ex...”
Yüreğimde bomba patladı.
Ne dedim, ne yaptım hatırlamıyorum. Acilin kapısında gencecik eşi... “Oğlum onsuz uyuyamaz ki; ben çocuklarıma nasıl söylerim?”’ diye çıldırıyor.
Bütün doktorlar acilde bir odada. Herkes şokta, herkesin gözü yaşlı.
Aort anevrizması. Tüm çabalar nafile olmuş. Gencecik meslektaşımızı kurtaramadık.
Sözün bittiği yer...
2000’li yılların başında Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde tanıdım onu. Hastanede çocukların korkulu rüyası “Diş Hekimliği fobisi” ile mücadele ederken. Minik dostlarıyla kurduğu samimi sıcacık sohbetlere bayılmıştım. Sonra meslek örgütümüz “Diş Hekimleri Odası”nda çalıştık birlikte. Adaya geldiği günden itibaren mesleği ile ilgili bu adaya, çocuklarımıza bir şeyler verebilme çabalarına tanık oldum hep... O mesleğine ve yurduna âşık bir hekimdi.
Önce, hiç kimse ondan istemese de, çocuklar için bir eğitim programı hazırladı. Bunu mesleğine olan borcu, toplumuna olan görevi olarak bildi. Adanın Kuzey’inde tüm çocukların bu eğitimi alması için uğraştı. “Eğitim ve farkındalık” derdi hep... Örgütlü olmaya inandı, meslek örgütüne emek verdi.
Özel kliniğinde birçok ilke imza attı. Çocuk Diş Hekimliği’nde ülkede fark yarattı, hep yenilik getirdi. “Engellilerin diş bakımını nasıl çözeriz?” sorununu kendine dert edindi. Avrupa’da çok ileri kurslara katıldı. Koruyucu Hekimliğe inandı. Her gelen Sağlık Bakanı ve Temel Sağlık müdürü ile bu konuda bir şeyler yapmak istedi. Hastanede çalışmasa da, hep destek belirtti, yol gösterdi, proje üretti.
Ah, “keşke projelerine destek verildi” diyebilseydim bu yazıda...
Çok İyi bir eğitim almıştı İzgü... Önce Diş Hekimi sonra Çocuk Dişleri Uzmanı oldu. 10 yıl okudu. Dile kolay... Bu ülkenin yetiştirdiği ender değerlerdendi.
Son zamanlarda morali bozuktu. Ülkedeki dejenerasyona üzülüyordu. Toplumun genel depresyonu onu da vurmuştu. “Bu ülkede hiç bir şey olmaz, yapamayacağız, başaramayacağız” diyordu.
Dr. İzgü Beyar, tam bir Kıbrıslıydı. Yok olan Kıbrıslı kültürümüze, birbirimize olan sevgisizliğimize üzülüyordu.
Dünyalıydı, bilime inanıyordu… Ama en önemlisi o gerçek bir dosttu. Zor anları sanki hep hisseder ve yaklaşan zorlukları çözebilmek adına arardı. Yüreği çok güzel bir insandı.
Evet, son zamanlarda morali bozuktu. Çaresizlik girdabındaydı. Sanki kendine bakmayarak, ihmal ederek, bizi ve tüm sevenlerini cezalandırmak istermiş gibi...
Ve ben onu kaybederken “kliniklerimize, kendi yaşamlarımıza kapanmış, hırslarımıza yenik düşmüş nereye koşuyoruz ki?. Sevgisizliğin lanetini mi yaşıyoruz? Ona yeterince vakit ayıramadık, onu anlayamadık” diye düşündüm cansız genç bedeni yan odada yatarken...
Halbuki ne kalacaktı ki geriye dostluk ve sevgiden başka...
Işıklar içinde uyu Sevgili İzgü... Sen kısacık yaşamında bu adaya, öyle çok şey verdin ve öğrettin ki...
Sen benim ve birçok insanın hep gönlünde olacaksın...