Bu ülkede çözüm bekleyen birçok önemli sorun çok fazla konuşulmuyor nedense...
‘Sessiz çoğunluk’ dediğimiz kesimin derdi bunlar çünkü...
Mikrofona yakın olmayan, örgütsüz, kendi kaderiyle başbaşa kalmış, ömür törpüleyen insanlar onlar...
Kamuda yaşanan sorunların çok sık gündeme geldiği, bazen aylarca tarışıldığı, eylemlere gidildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Bu kötü bir durum değil...
Kamu çalışanının, emeklisinin haklarının ilerletilmesi, daha iyi çalışma ve yaşam koşullarının hedeflenmesi, bunun için mücadele verilmesi sendikaların en temel görevleri arasında...
‘Hak verilmez, alınır’ gerçeğini bilen sendikalar, hükümetten beklentilerini her tür yasal yolu deneyerek diler getirir, onu elde etmeye çalışırlar.
Haliyle, ‘güçlü’ kamu sendikaları karşısında hükümet eden kimse kayıtsız kalmaz, kalamaz.
Kurumsallaşmış sendikalar gerek maddi imkanlarıyla, gerek örgütsel eylem gücüyle, gerek yasalarla elde edilmiş yönetsel mekanizmalardaki temsiliyetleriyle ve gerekse yargı süreciyle mücadelesini kesintisiz sürdürecek potansiyele sahiptir.
Özel sektörün ise çok az bir kesiminde sendikal örgütlülük vardır. Gerisinin canı ise kelimenin tam anlamıyla ‘Allaha emanet’tir!
**
İşte bu ‘Allaha emanet’ durumdaki özel sektörde çok ciddi bir ‘emekli olamama’ sorunu vardır.
Gerek başkasının yanında çalışanlar...
Gerekse kendi nam ve hesabına iş yapanlar...
Yıllar hızla akıp giderken, bir yerde aksayan sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımları ‘kapanmaz bir açık’ oluşturuyor ve günün sonunda ‘emekli olamayanlar ordusu’ karşımıza çıkıyor!
‘İşsizler ordumuz’ var.
‘Göç edenler ordumuz’ da var.
Buna bir de ‘emekli olamayanlar ordusu’ eklendi.
Sayıları kaçtır, bilmek belki mümkün değil...
İddia ediyorum ki yatırımları yapılmadığı için emeklilik yaşı gelmesine rağmen emekli olamayan ya da emeklilik yaşını oldukça ileriye atan çok insanımız var.
**
Gerek KTFD, gerekse KKTC ‘kamu’ üzerine inşa edildiler. Kamu dışındakilerin ‘boynu kopsa’, bizim ‘devlet’in pek umuru olmaz!
Özel sektörde çalışanlar zaten çaışma saatleri, izin hakları, maaşlar, ek menfaatler bakımından ‘ikinci sınıf’tadırlar.
Anayasa’daki eşitlik ilkesi özel sektör çalışanına işlemez. Allahın ‘askerlik süresi’ bile özel sektör emekçisinin çalışma süresine eklenmez!
İşverenin yatırmadığı primlerin hesabı işverene genelde sorulmaz. Sorulsa bile, kabak günün sonunda çalışanın başına patlar.
Yılları dolup da emekli olmaya niyetlendiğinde Sosyal Sigortalar Dairesi “Şu kadar yıl eksiğiniz var” deyip mahalleye yollar çalışanı!..
Kendi nam ve hesabına çalışanlar arasında çok yaygın bir sorundur bu... Zira ‘ödenmesi gerekenler’ listesi o kadar uzundur ki, kendi yatırımını bile ‘es’ geçmek zorunda kalır birçok esnaf, zanaat erbabı...
**
Neredeyse her gün ‘emekli olamama’ sıkıntısı yaşayan insanların hikayelerini dinliyorum gittiğim yerlerde...
Birçok insan bunu söylemiyor üstelik... Saklıyor, belki utandığından, belki birşey değişeceğine inanmadığından...
Ama ‘emekli olamayanlar ordusu’ gerçeğini ortadan kaldırmıyor bu...
Bugün ortaya çıkmadı bu sorun...
Sosyal Sigortalar’ın tek derdi de değil.
Ancak kartopu gibi büyüme eğilimi var.
‘Sessiz çoğunluk’ sesini çıkarmasa da, bu konuya el atmak şart...
Ve ‘sol’ ağırlıklı hükümetin öncelikleri arasında yer almalı mutlaka...