Ülkemizde emeklilik sistemi yıllardır tam bir kaos…
10 yılda emekli olanlar...
15 yılda emekli olanlar...
55 - 60 yaşlarında emekli olanlar...
Emekli olmadan evde oturanlar (müşavirler)...
Emekli olamayanlar...
Emekli olduktan sonra kendinden hizmet satın alınanlar...
Sigortalı ve Emekli Sandığı emeklileri arasındaki uçurum...
Benim bugün ele almak istediğim konu aslında emekli olduktan sonra kendilerinden hizmet alınanlar ve emeklilik yaşı...
Son yıllarda çok büyük bir kesim hekimden emekli olduktan sonra devlet hizmet satın alıyor. Hele de son yıllarda devletteki hekim maaşlarından dolayı kamu sağlık hizmetlerini tercih eden hekim sayısı gittikçe azalmakta ve ciddi hekim sıkıntısı çekmekteyiz. Acillerimiz randıman vermiyor, birçok serviste nöbetler dönmüyor ve elbette hizmet kalitemizde ciddi bir düşüş yaşanıyor.
Hal böyle iken devlet hekim maaşlarını artırarak genç hekimleri ülkeye çekmek yerine, emekli olan hekimlerden hizmet satın alma yoluna gitmektedir. Durum ve vaziyet artık öylesine kötüdür ki; neredeyse 70 yaşındaki hekimler telefonla aranıp kendilerinden hizmet alınmak istenmektedir.
Elbette ki yukarda da değindiğim gibi devletin birincil görevi sağlık çalışanlarının çalışma şartlarını ve özlük haklarını düzenleyip ülkeye ve kamuya hekimlerin gelmesini özendirmektir. Ancak işin bir de öteki yüzüne bakmak zorundayız.
O da şu: 60 yaşında emekli olan hiç bir hekim evine gidip oturmuyor. Ya kliniğinde, ya da özel hastanelerde hizmet vermeye devam ediyor. Çünkü 60 yaşında bir hekim birikimleriyle aslında mesleğinin doruğundadır ve daha hizmet verebilecek bir yaştadır. Bir hekimin yetişmesi için doğumundan itibaren 30 yıllık bir yatırım ve sonrasında da meslek içi eğitimler aldığı düşünüldüğü zaman; aslında hekimi 60 yaşında evine göndermek hiç de doğru olmasa gerek...
Öyleyse oturup bu konuyu da ciddi ciddi düşünme zamanıdır. Branşında tek olan veya ihtiyaç olan branşlardaki hekimler 60 yaşında emekli ediliyor. Sonra da onlardan çok daha büyük paralarla hizmet almak için devlet kapılarına dayanıyor. Ben “bu sistemde bir arıza var” diyorum.
Dünyada, ülkemizde ve birçok ülkede beklenen ölüm yaşı 80 civarındadır. İnsanları erken yaşta emekliye ayırmak, hem onları psikolojik olarak yaşamın kıyısına iterek üretimden koparmak, hem de devlet bütçesini sıkıntıya sokmaktır.
İnternette yaptığım küçük bir gezintide dünyada sadece birkaç ülkenin emeklilik yaşının 60 olduğunu gördüm. Birçok ülkede emeklilik yaşı 65 ve hatta bazılarında 67’dir.
Ekonomisi kısıtlı, dışa bağımlı bizim gibi bir ülkenin ise, insan kaynaklarını çok daha verimli kullanması gerekir.
Emeklilik yaşını kademeli olarak artırmayı mutlaka gündeme getirmeliyiz. Beş yılı kalana bir yıl, 7 yılı kalana 2 yıl gibi alternatifler geliştirerek insan kaynaklarımızı daha efektif ve verimli kullanma yoluna gitmeliyiz.
Bu yazıyı yazarken gözümün önüne 75 yaşındaki babacığım geliyor. O ileri yaşına rağmen yaşama tutunabilmek için nasıl da çok üretmeye çalışıyor. “Bu kadar uğraşma, sağlığın bozulacak” dediğimizde, bize hep aynı şeyi söyler: ‘’Ben çalışmazsam ölürüm...’’
Evet, insan ürettiği müddetçe vardır ve mutludur.