Hemen hemen herkes Elif Lort cinayetindeki video görüntülerine işaret ederek "Hiç kimse neden yardım etmedi? Neden kimse kurtarmaya çalışmadı?" mealinde sorular soruyor…
Peki soruyu tersten soralım, siz olsanız yardım eder misiniz?
Ülkenin en fazla adli olaylarının döndüğü kentlerden biri olan Girne'de gece geç vakitte meydana gelen olayda çığlıklar içerisinde apartmanın park yerinde bir kadın bıçaklanarak öldürülüyor.
Görüntüleri dikkatli izlerseniz eğer gece karanlığı olmasına rağmen olayın cinayet olduğu çok net belli oluyor…
Cinayet işlenirken kimilerinin olaya yanaştığı, gördükleri karşısında uzaklaşmayı tercih ettiği görüntülere yansıyor.
Peki neden kimse yardım etmedi/edemedi?
Sosyal Psikolog Hüseyin Çakal durumu "Kitty Genovese" cinayetine benzetiyor. Gelin birlikte irdeleyelim…
***
1964 yılında gerçekleşen “Kitty Genovese” cinayeti özetle birçok kişinin tanıklığında sokak ortasında meydana gelen bir cinayet…
Olayın trajik yani insanların bu boyutta bir olay karşısındaki "seyirci" kalma tercihi...
“Komşuların bizi gördüğünü fark ettim ve çekip gidecektim, ama hepsi korku içinde pencerelerini kapattılar ve uyumaya gittiler, ben de rahatça işimi gördüm”
Bu cümleyi kuran ismi Winston Moseley olan katilin sözleri…
1964 yılında öldürülen Catherine Genovese, o dönemden bu güne ABD'de infial yaratan bir olay olarak sayılıyor.
Hatta Amerikalılar Catherine Genovese'ye duydukları sevgi/sempati nedeniyle ona "Kitty" ismini takmışlar…
Olayın özü aslında cinayete tanık olanların sadece "izlemeyi" tercih etmesi…
***
Catherine “Kitty” Genovese 1964 yılının 13 Mart sabahı saat yaklaşık 3:20 civarında çalıştığı kafeden çıkıp arabasına bindi. Evinin 100 adım mesafesindeki otoparka arabasını park etti. Sokak lambasının altına geldiğinde bir adam Genovese’yi yakaladı. Kadın bağırmaya başladı. Hemen yakındaki on katlı apartmanda ışıklar yandı. Kadın “Beni bıçakladı Tanrım yardım edin” diye bağırdı. Apartmandaki pencerelerden biri açıldı. Bir adamın “kızı rahat bırak” diye bağırdığı duyuldu. Saldırgan apartmana doğru baktı, omuzlarını silkti geri sokağın başına kadar yürüdü. Kadın güçlükle doğruldu. Apartmandaki ışıklar tekrar söndü.
Saldırgan geri gelip kadını yeniden bıçakladı. Genovese “Ölüyorum, Ölüyorum” diye bağırdı tekrar. Etraftaki apartmanlarda ışıklar tekrar yandı. Saldırgan arabasına yönelerek uzaklaştı. Genovese yavaş yavaş doğrulmaya çalıştı. Saat artık 03:35'ti... Yani olayın başlamasının üzerinden 15 dakika geçmişti. Saldırgan son kez geri döndü. Onu evinin merdivenlerinde yakaladı. Üç kez daha bıçakladı. Öldürücü darbeyi vurmuştu artık. Saat 03:50’de polis olay hakkında ilk telefonu almıştı. Hızlı bir şekilde olay yerine geldiklerinde Genovese çoktan ölmüştü. Arayan bir erkekti ve polise bir arkadaşı ile yaptığı telefon görüşmesinden sonra haber vermişti. Daha sonraki ifadesinde olayın içinde yer almak istemediğini beyan etmişti.
The New York Times gazetesi, cinayeti 27 Mart 1964 tarihli nüshasında yukarıdaki şekilde aktarmıştı.
“Başımıza iş almayalım…”
***
Şimdi hepiniz Elif Lort cinayeti için "Hiç kimse neden yardım etmedi" diyerek hayıflanıyoruz.
Böylesini korkunç ve trajik bir olaya tanık olursanız ne yapardınız diye bir anket yapsak birçok kişi "yardım ederim" diye yanıt verecek, biliyorum.
Ancak iş ciddiye binince ne yazık ki farklı bir ruh haline kapılıyoruz…
Seyirci kalma sendromu!
(Bizdeki kimi adli vakalarda "ihbarcı" olmak isteyenlerin polis tarafından "Polise gelip ifade verin" diye bir teklifle karşılaştığını da bir ek etki notu olarak buraya eklemek istiyorum)
Bir insan öldürülürken insan ya da insanlar topluluğu neden sessiz, seyirci kalır?
Aslında ilk saldırı anını Kitty Genovese’nin iki komşusu tarafından görüldüğü Amerikan basınına yansımıştı.
Tanıklardan biri ifadesinde Kitty Genovese’nin bir erkek tarafından dövüldüğünü gördüğünü anlatmıştı.
Ancak işin ilginci tanığın sözlerinde cinayet anına ilişkin bir kanıt çıkmamıştı.
Belli ki yenidünya düzeninde, insan yaşamına verilen değer nüfusun artması ile ters orantılı olarak azalıyor. Bencillik gittikçe her yanı ele geçiriyor…
Apartmanda yaşıyoruz ancak komşularımızı tanımıyoruz…
Mahalle bakkalının ismini bilmiyoruz…
Kamusal alanlarda yalnızlaşıyoruz…
Daha kalabalığız ancak bu kalabalıklarda çok daha bencilleşiyoruz.
Elif Lort öldürülürken birkaç kişi olayı telefonla kayıt ediyor, sosyal medyadan izledik.
Ancak aşağıya inip olaya müdahale etmiyorlar!
Hatta olaya yanaşanlar bile engellemek yerine uzaklaşmayı tercih ediyor!
Tıpkı Catherine “Kitty” Genovese cinayetindeki gibi…
Sosyal Psikolog Hüseyin Çakal durumu şöyle yorumluyor:
“Olay çok boyutlu. Elif Lort 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde geç sayılmayacak bir saatte sokak ortasında 8 bıçak darbesiyle katlediliyor. Olayın sosyal medyaya düşen görüntülerinde Elif'in çığlıkları net duyuluyor. Yine aynı görüntülerden anlıyoruz ki o sırada evlerinden veya sokakta hatırı sayılır bir sayıda insan olaya tanık oluyor. Gelen duyumlar arasında polisin yapılan bir ihbar sonucunda olay yerine geldiği anlaşılıyor. Kuşkusuz olayda en çok dikkat çeken en çok konuşulan detaylardan birisi de neden kimsenin olaya müdahale etmediği.
Peki neden müdahale etmiyor insanlar?
...
Grup Etkisi: Yardım isteyen birisiyle karşılaştığımızda yalnızsak daha fazla yardım ediyoruz.
Sorumluluğun dağılması: Çevremizde başkalarının bulunması sonucunda ‘ben yardım etmezsem başkası muhakkak yardım eder’ deyip yardım etmiyoruz.
Çevre: Olayın olduğu bölgeyi tanıyorsak daha hızlı karar verip yardım ediyoruz.
Olayın Belirsizliği: Olay çok net değilse kimin kime ne yaptığı belli değilse yardım etmiyoruz.
Elif Lort cinayetine bu perspektiften baktığımızda cinayetin nasıl olup da bu kadar aleni bir şekilde herkesin gözü önünde gerçekleştiği anlaşılır gelebilir.
Etrafta bir sürü insan vardı…Herkes olayı duydu ama başkasının yardım edeceğini düşündü.. Bölgeyi tanımıyorlardı gibi…
Oysa son 20 yılda kriz ve panik psikolojisi alanında yapılan bütün çalışmalar insanların yaşamlarını tehdit eden bu gibi durumlarda içgüdüsel olarak yardım etmeye eğilimli olduklarını gösteriyor. Özellikle grup psikolojisi seviyesinde başını Exeter Üniversitesi’nde birlikte çalıştığım Profesör Mark Levine’in çektiği bir grup sosyal psikolog tarafında yapılan araştırmalarda yukarıda belirttiğim ve insanların bu gibi durumlarda yardım etmesini engelleyen sosyal psikolojik süreçlerin ancak ve ancak yardım isteyen insanla aranızda sosyal kültürel bir benzerlik olmadığında… Yani ayni gruba ait olmadığınızı düşündüğünüzde geçerli olduğunu gösteriyor.
Başka bir deyişle yaşadığınız bölgeyle ve o bölgede yaşayan insanları tanıyorsanız kendinizi oraya ait hissediyorsanız bu aidiyetin sizin için önemliyse ne olursa olsun yardım ediyorsunuz.
Yani ‘Biz’ kavramı ve düşüncesi sizin şartlar ne olursa olsun zor durumda olana yardım etmenizi sağlıyor...
Bölgede/mahallede yaşayan insanlar birbirini tanıyor mu; bir "mahalleli" kavramı var mı bilmiyorum. Tek bildiğim Elif Lort cinayetinin münferit bir "cinnet" olmadığı…
Bildiğim, bu cinayetin bize toplumu bir arada tutan sosyal ilişkilerinin ve sosyal güvenin erozyona uğradığını göstermesi. "Biz" duygusunun darmadağın olduğunu herkesin sadece ve sadece kendisini düşündüğü bir topluluk haline geldiğimizi göstermesi. Üzücü ve düşündürücü olan bu tip olayların daha önce farklı platformlarda gözlemlediğim gibi uzun zamandır artarak devam etmesi… Kanımca tartışma bu nokta ve böylesi bir durumda alınacak yapısal önlemler üzerinde yoğunlaşmalı”
***
Gerçekten de öyle…
"Biz" olmaktan çıkan toplumun aslında kalabalık insanlar topluluğu haline geldiğini gösteren, bu gerçeği yüzümüze vuran bir olay…
Kuzey Kıbrıs’ın Catherine Genovese’u olarak tarihe geçecek Elif Lort Cinayeti…
Bencilliğimizi, değişen “biz” olma hallerimizi ve yalnızlığımızı yüzümüze vuran bir cinayet olarak tarihe geçecek…