İlkokul ders kitaplarına "güncelleme" iddiası ile dini semboller yerleştirdiler.
Başörtülü öğretmen ya da akraba profili rastgele seçilmedi.
"Kitaplarımız niye Ankara'da güncelleniyor" diye sormuştum.
Yanıtı geldi: “Milletlerarası protokole göre eğitim müfredatları ortak değerler temelinde uyumlaştırılacak.”
Uyumlaşma değil bu; Kıbrıs’a yeni bir yaşam biçimi ve kültür dayatılıyor.
***
Bir mektup aldım. Eğitimci Harun Böke, "Yazdıklarınıza katılıyorum ancak eski ve yeni baskıları arasında karşılaştırma yapılmadı, sağlıklı değerlendirme yapacak bilgiye sahip değiliz” diyor.
Eğitim Bakanlığı’nın web sitesine girmiş okurumuz, Talim Terbiye sayfasından 4’üncü sınıf Sosyal Bilgiler kitabını indirmiş ve “Aile” ünitesini incelemiş.
“Gördüğüm kadarıyla, Hindistan ve Filistinli aile örnekleri dışında, Atatürk’ün işaret ettiği ilkelerle çelişen, modern aile içinde kadının yerini olumsuz anlamda değiştiren herhangi bir bölüme rastlamadım.”
Bir okur olarak kitaplar hakkında çok daha detaylı araştırma, inceleme, bilgi istiyor, haklı… Ne yazık ki “bilgiye erişim” konusunda sıkıntılıyız, çünkü bu yönetimin şeffaflık anlayışı yok, demokrasi ve iradeye saygıları ortada zaten…
***
Ders kitaplarının “güncellenme” süreci içerisindeki farklı kaynaklara ulaştım, “neler oldu” anlamaya çalıştım, proje grubunda görevli isimlerden bazıları ile konuştum.
Özet şu: Kitapların bütününde gerici bir yaklaşım yok, içeriğin önemli çoğunluğu Kıbrıs’ta üretildi ancak Türkiye’de eğitimcilerin onayı dışında kimi müdahaleler yapıldı. Kitapların basımı öncesinde son onayı eğitimciler değil siyasiler verdi.
25 eğitimci Ankara’ya gitti
1’inci sınıftan 8’inci sınıfa kadar tüm kitaplar “güncellendi.”
“TC-KKTC 2022 Protokolü” gerekçe gösterilerek Türkiye’den ciddi baskı gelmiş: “Ortak değerlerimize uyumlaşma yapılacak.”
Eğitim uzmanlarımız kitaplarda güncelleme ihtiyacı olduğunuı kabul ediliyor.
Çünkü hayat değişiyor.
Talim Terbiye Dairesi geçtiğimiz yıl bu amaçla okulları gezmiş, öğretmenlerle görüşmüş.
En fazla da “ana dili Türkçe olmayan öğrenciler” sorunu öne çıkmış.
Yeni kitapların “çok kültürlülük” odağında güncellenmesi hedeflenmiş.
Sonuç böyle olmamış elbette!
Kitapların güncellenmesi için 25 kişilik bir komite Ankara’ya gitmiş…
Tümü adamızdan eğitimciler, öğretmenler, denetmenlerden oluşan bu komite gerekli güncelleme çalışmalarını da yapmış.
Bir yere kadar!
Proje ekibinden görüştüğüm kişiler özetle şunu söylüyor:
“Kitaplar aslında çoğunlukla Kıbrıs’ta yazıldı, burada üretilen içerik büyük ölçüde korundu. Türkiye’deki çalışma sırasında pek çok farklı talep de geldi, üzerinde tartışıldı. En son gelinen nokta aslında bizim içimize sinmişti. Kitapların son hali TC Talim Terbiye Dairesi’ne gönderildi. Ne olduysa sonrasında oldu. Yapılan çalışma ortak değerlerin uyumlaştırılması anlamında yeterli bulunmadı ve kimi müdahaleler yapıldı. İşte o dini sembollerin olduğu çizimler ve kimi ifadeler de o aşamada kitaplara eklendi. Kitaplarla ilgili son onayı eğitimciler değil siyasiler verdi.”
“Sinek de küçük…”
- “Ailede kadın erkek eşitliği vardır. Anne ve baba, ailenin tüm gereksinimlerini karşılamak ister. Evin giderlerine eşler, güçleri ve imkânları oranında katkıda bulunmaya çalışır. Aile üyelerinin sorumluluklarından biri de ailenin ekonomik durumunu iyileştirmektir.”
- “Ailede anne ve baba sadece kendi aralarında değil, çocuklarının da fikirlerini alarak karar verirler. Çocuklara sorumluluk vermek ve güven duymak yetenek gelişimini artırır. Çocuklarına belirli sorumluluklar vermeyen aileler demokratik bir aile ortamı oluşturamaz.”
- “Ailede hem kadın hem de erkek gün içinde ücretli bir işte çalışır. Evde yemek yapmak, bulaşık yıkamak, temizlik, çamaşır gibi işler de vardır. Aile üyeleri bu işleri paylaşarak yapmalıdır.”
Her üç bölüm de 4. Sınıf Sosyal Bilgiler Ders Kitabı’ndan alındı.
Yine aynı kitapta engelli bireylerle ilgili hikayeler, görseller de var.
Kitapların güncellenmesi sürecinde görüştüğüm uzmanlardan birine bırakıyorum sözü:
“Güncelleme çalışması yapılan kitapların içindeki pek çok bilgi, hikaye, anlatı, örnek Kıbrıs’ta üretilmiştir ve çağdaş yaklaşım çoğunluktadır. Eğer en son müdahaleler olmasaydı, mevcut kitaplarımızı geliştirmek anlamında iyi bir iş ortaya çıkacaktı. O müdahaleler, sınırlı dahi olsa üzücüdür, tam da sinek küçük ama mide bulandırır etkisi yaratmıştır.”
Pile: Bir sabotaj girişimi mi, yönetilemeyen kriz mi?
Emekli Türk Diplomat Selim Kuneralp'e göre Pile'de yaşananlar Türkiye'nin yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a yönelik "sabotaj" girişimi olabilir.
"Parti ve Saray’da Erdoğan sonrası dönemin hazırlıklarının başladığı, entrikaların ve arkadan bıçaklamaların önümüzdeki dönemde gittikçe artan miktarda meydana geleceğini iddia edenlere rastlamak mümkün… Tek adam rejimlerinde bunlar olağan şeylerdir. Tarih boyunca bunlara şahit olduk."
Böyle diyor Selim Kuneralp, “Serbestiyet”te yayınlanan analizinde…
“Sabotaj” iddiasına çok ihtimal vermiyorum.
Eski bir asker, yılların Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) müsteşarı Fidan...
Böyle bir oyuna gelmesi zor…
Üstelik kimi iddialara göre Pile'de ne olmuşsa TC Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın bilgisinde oldu.
Hatta operasyon doğrudan oradan yöneltildi.
Belki gerçek, belki spekülasyon, bilmiyoruz.
***
Pile'deki gerilimin Türkiye'nin Avrupa Birliği'yle ilişkilerini "normalleştirmek" istediği bir süreçte yaşanması elbette dikkat çekicidir.
Bunun üzerinde düşünmeye değer...
***
İşin en üzücü yanı şu…
Uluslararası bir skandal var ortada ve henüz bunun hesabını veren yok!
Beyarmudu Belediye Başkanı örneğin!
O gün, o saldırıların odağındaki isim…
Sen kimsin ki Barış Gücü'ne saldırıyorsun?
Maalesef böylesi tavırlar "meziyet" kabul ediliyor yaşadığımız coğrafyada!
Ne “istifa” var, ne “soruşturma.”
Dünyanın beş büyük ülkesi tarafından kınanıyoruz ama kimseden de hesap sorulmuyor.
İnsan asıl buna yanıyor.