Türkiye 2013’te ithalat için ödediği her 100 doların 22,21 dolarını enerji ürünleri için harcadı.
Son 10 yılda 400 milyara yakın bir bedel ödedi ve bu ağır faturayı düşürmek istiyor.
Bundan ötürü AB’nin oluşturduğu “Güney Enerji Koridoru İnisiyatifi” Türkiye için büyük önem taşıyor.
Üzerine düşen görevleri ziyadesiyle yerine getirdiği halde AB üyelik sürecinde enerji başlığının açılamamış olması Türkiye yetkililerine “siyaset enerji üzerinde bir yüktür” dedirttirmekte.
AB de enerjide dışa bağımlı.
Güney Enerji Koridoru ile doğal gazın Hazar Havzası, Orta Asya, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz Havzası’ndan AB’ye sorunsuz bir şekilde taşınmasını öngörüyor.
Türkiye ise geçiş noktasında.
“Ortağız” diyorlar ama Türkiye ile ilişkilerindeki siyasi tıkanıklıklar AB’yi de ciddi şekilde rahatsız etmekte.
Türkiye yılda 46 milyar metreküp doğalgaz ithal ediyor.
Avrupa’nın da 210 milyar metreküp doğalgaza ihtiyacı var.
Bu kaynaklar olmadan ne Türkiye ne de Avrupa ekonomisi ayakta durabilir.
Bu ihtiyaçların karşılandığı kaynakların dengelenmesi ise bir zorunluluk...
İşin özeti dışa bağımlılık nedeniyle Güney Enerji Koridoru hem Avrupa hem de Türkiye’nin vazgeçilmezi.
Haliyle aynı koridorda bulunan Kıbrıs ile Türkiye’nin ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi hem enerji kaynaklarının AB’ye iletimi açısından hem de siyasetin enerji sektörü üzerinde yük olmaktan çıkarılması açısından hayati bir konuya dönüşmüş durumda.
Bu iki ülkeye “sorununuzu aşın ve birlikte hareket edin” denilmekte!
***
İsrail, Hazar Havzası’nda kaynakları olan bir ülke…
Doğal gazını Avrupa’ya ve diğer bölgelere pazarlamak istiyor.
Çeşitli projeler üzerinde çalışıyorlar.
İki boru hattından ve bir LNG terminalinden söz ediliyor.
İsrail-Filistin-Ürdün (belki Mısır) ve İsrail-Türkiye boru hatları…
LNG terminalini ise denizin içine veya Kıbrıs üzerine kurup doğal gazı sıvı gaza dönüştürecekler.
Projelendirme çalışmaları devam ediyor.
Kıbrıs sorunundaki gelişmeler hem İsrail-Türkiye Boru Hattı projesini hem de LNG Terminali projesini etkileyecek.
24 Mart’ta uluslararası ajanslara bir haber düştü.
İsrail-Türkiye Boru Hattı için ihaleye çıkılmış.
İlgilenen on konsorsiyum varmış.
Bunlardan birinin İsrail’de yatırımları bulunan Zorlu Grup olduğu bir diğerinin ise Alman RWE ile birlikte Turcas Petrol olduğu bilgisi var haberde.
Zorlu Grup ve Turcas’ın içinde yer aldığı konsorsiyumların Kıbrıs sınırlarından geçecek bir boru hattı projesi ile ihaleye katılmayı tercih ettikleri yönünde ise duyumlar var.
Kıbrıs sorununda en geç 2015 içinde somut ilerleme kaydedilemezse Kıbrıs ve özellikle Kıbrıslı Türkler bu ticari ilişkilerin tamamen dışında kalabilir.
***
AB, Türkiye, Kıbrıs ve İsrail’in taraf olduğu bu denklemde Kıbrıs Türk liderliğine düşen önemli görevler var.
1) Kıbrıslı Türklerin ekonomik, demokratik, sosyal ve kültürel varlığını devam ettirebilmesi için bu denklemleri halka daha iyi anlatma yönünde yoğun çaba sarf edilmesi ve çözüm iradesinin içte ve dışta sözde değil özde sahiplenildiğinin ispatlanması gerekiyor.
2) İsrail-Türkiye Boru Hattı’nın Kıbrıs sınırlarından geçmesi için Kıbrıslı liderlerin ortak çaba sergilemelerinde büyük yarar var. Liderlerin daha fazla bir araya gelmesi ve sık sık yapılacak ortak açıklamalarla çözümünün gecikmeyeceği algısını yaratmaları şart. Mağduriyet riski en yüksek olan taraf olarak bizim bu konudaki öncülüğümüz hayati.
3) Kıbrıs iç piyasasına ucuz enerji girmesi evlerimizin ve sanayimizin enerji faturalarının düşmesine vesile olacak. Bu da ekonomimiz ve yaşam kalitemiz açısından önemli ve ana motivasyon kaynağı olarak halkımızla paylaşılmalı.
Bu üç konuda zaman kaybına tahammülümüz yok.
Daha şimdiden Sayın Talat’ın birikimlerinden ve uluslararası saygınlığından faydalanmanın yollarını bulmalıyız.