Yalnız markete gidemeyen, kaldırımda yürüyemeyen, kendi için dilediği gibi alışveriş yapamayan 17 yaşındaki fiziksel engeli olan Kübra Şanverdi, kendi deyimiyle ‘Cam fanustan’ yani evinden, çıkıp tek başına özgürce hareket edebileceği bir ülke hayal ediyor…
Sürekli kitap okuyarak, gerçek hayatın acılarından arındığını, anlatan Kübra, yaşadığı bölgede YENİDÜZEN ile küçük bir gezintiye çıkıyor, “Ne kadar da anlatsam anlamayacaksınız, gelin fotoğraf kareleri ile gösterelim” diyor…
Toplumu temel sorununun bencillik ve empati yoksunluğu olduğunu ileri süren Kübra Şanverdi, “Herkes eşitlik istiyor, herkes vaatlerde bulunuyor ama icraat yok... Bu haber çıkınca acıyarak haberi okuyacaklar ama ertesi gün unutacaklar. Toplumun sorunu bencillik, empati yoksunluğu...” diyerek, kendi evi ve okulu dışında hiçbir yerde özgürce hareket edemediğinden dert yanıyor.
Fehime ALASYA
Kızgınlıklarını, kırgınlıklarını anlatan 17 yaşındaki fiziksel engelli Kübra Şanverdi, YENİDÜZEN ekibiyle sokağa çıktı, hayalini kurduğu ve yapmak istediği şeyleri, tek başına yapamadığını gösterdi.
Ülkedeki engelli bireylerin, yanında annesi olmadan hiçbir şey yapamadığını gözler önüne sererek, daha yaşanası bir ülke hayal etti…
Yalnız markete gidemeyen, kaldırımda yürüyemeyen, kendi için dilediği gibi alışveriş yapamayan 17 yaşındaki fiziksel engeli olan Kübra Şanverdi, kendi deyimiyle ‘Cam fanustan’ yani evinden, çıkıp tek başına özgürce hareket edebileceği bir ülke hayal ediyor…
Sürekli kitap okuyarak, gerçek hayatın acılarından arındığını, anlatan Kübra, yaşadığı bölgede YENİDÜZEN ile küçük bir gezintiye çıkıyor, “Ne kadar da anlatsam anlamayacaksınız, gelin fotoğraf kareleri ile gösterelim” diyor…
Erken doğum sırasında meydana gelen istenmeyen bazı durumlar nedeniyle beynin oksijensiz kaldığı gerekçesiyle Serebral Palsi (SP) adındaki rahatsızlıkla dünyaya gelen ve şimdi 17 yaşında olan Kübra Şanverdi, gülüşüyle etrafına ışık saçıyor.
Karşılaştığı birçok ‘engelin’ kendisini daha da güçlendirdiğini anlatan Kübra, Şanverdi ailesinin dört kızından biri olarak Lapta’da yaşam sürüyor.
Kızları içerisinde sadece Kübra’nın fiziksel bir engeli olduğunu anlatan anne Naile Şanverdi ise “Çocuklarım arasında karakter olarak en güçlüsü Kübra. O, tuttuğunu koparan, güçlü ve çok mücadeleci, hiçbir şeyden yılmayan bir kız” diyor…
“Bu haber çıkınca acıyarak haberi okuyacaklar ama ertesi gün unutacaklar”
Toplumu temel sorununun bencillik ve empati yoksunluğu olduğunu ileri süren Kübra Şanverdi, “Herkes eşitlik istiyor, herkes vaatlerde bulunuyor ama icraat yok... Bu haber çıkınca acıyarak haberi okuyacaklar ama ertesi gün unutacaklar. Toplumun sorunu bencillik, empati yoksunluğu...” diyerek, kendi evi ve okulu dışında hiçbir yerde özgürce hareket edemediğinden dert yanıyor.
“Tekerleklerle hareket etsin bakalım 1 saat bile dayanabilecekler mi...”
Son teknoloji ile yapılan yeni binalardaki eksikliklere değinen Kübra’nın en büyük kırgınlığı ise mühendislere ve devlet yetkililerine…
Sokakların ve binaların fiziki şartlarını eleştiren Kübra, “Basamaklar çok kötü, şu mühendisler nasıl binalar yapıyorlar hiç mi bizi düşünmüyorlar. Bir günlüğüne hem tüm mühendisler hem de tüm devlet yetkilileri bizim yerimize geçsin, tekerleklerle hareket etsin bakalım 1 saat bile dayanabilecekler mi...” diyor.
“Benim farklarım kişiden kişiye göre veya ön yargıya göre değişiyor”
Arkadaşlarından hiçbir farkı olmadığını belirten Kübra; “Benim farklarım kişiden kişiye göre veya ön yargıya göre değişiyor. Beni yakından tanıyanlar bana hiçbir farkımın olmadığını söylüyor ama benimle ilk tanışan birisi böyle düşünmüyor…”
“Bu toplumda ve bu ülkede sosyal olabilmem çok zor...”
Yaşadığımız bu toplumda ve ülkemizde sosyal olabilmenin, evin dışında da vakit geçirebilmenin çok zor olduğunu anlatan Kübra, bu zorluklardan dolayı çoğu kez kendini istemeyerek de olsa soyutladığını anlatıyor.
Kübra Şanverdi, yaşayamadıkları, yaşadıkları ve yaşamayı düşlediği bazı anlar fotoğraflarla YENİDÜZEN’de…
Kübra, ülkedeki engelli bireylerin, yanında annesi olmadan HİÇBİR ŞEY yapamadığını gözler önüne sererek, daha yaşanası bir ülke hayal etti…
Kübra’nın en çok mutlu olduğu yer, tüm dünyası, yatak odası ve orada kitap okuduğu saatler…
Kendi deyimiyle ‘Cam fanustan’ yani evinden, çıkacağı an… Kübra, kendi apartmanında basamakların her iki yanına yapılan demir korkuluklarla rahatça basamak inip çıkabiliyor.
Bölgedeki bir süpermarkette bulunan rampadan girip çıkmakta zorlanan Kübra, “Bu engelli rampası değil, toptancı rampası” diyor ve annesinin yardımıyla girip çıkabiliyor.
Oldukça bakımlı olan kaldırımlarda dahi ‘engellerle’ karşılaşabiliyor…
Toplu taşıma kullanmak Kübra için tam bir eziyet… Kübra'nın yürütecini gören toplu taşıma şoförü önce durmak istemiyor ve “Yürüteçle nasıl olacak” dercesine annesine el hareketi yapıyor. Ardından fotoğraf makinesini görünce fikir değiştirip duruyor. Kübra, servise yolcuların yardımıyla inip çıkabiliyor.
“Annem ne getirirse ben onu giyiyorum, alışverişe çıkamıyorum” diyen Kübra bunun nedenlerini gösteriyor ve son teknoloji ile yapılan yeni binalarda dahi neden rampa bulunmadığını soruyor…
Kübra, her şeye rağmen yılmıyor…
“Herkes insanlık ve empati duygusuyla, ‘Bir gün ben de böyle olabilirim’ diye düşünse, dünya çok daha güzel olurdu...”
17 yaşındayım, doğduğumdan beridir Lapta’da yaşıyorum. Ayaklarımda engelim var. Şu an çok iyiyim çok şükür. Walker yani yürüteç kullanıyorum. Boyum uzadıkça yürüteçlerimi değişiyorum, bunu çok seviyorum. Selepraparti SP olarak geçiyor. Doğuştan böyleyim...
Sekiz yaşından beridir fizik tedavi görüyorum, evde de çalışıyorum, artık okulum da ağırlaştığı için haftada bir gidebiliyorum ama evde de çalışıyorum. Sekiz yaşından bu yana çok yol kat ettim.
“Hayallerle gerçekler çakışıyor”
Lapta Yavuzlar Lisesinde okuyorum. Özgürce hareket edebildiğim tek yer okulum ve evim… Kitap okumayı çok seviyorum, onlarla gerçek hayatın acılarından arınıyorum.
Hayallerimde öğretmen olmak var ama hayallerle gerçekler çakışıyor.
Kanunlar gereği burada engelliler öğretmen olamıyormuş... Öğretmenlikten vazgeçtim, ne olacağıma, nasıl bir meslek sahibi olabileceğime karar veremedim. Kaldı ki bu zamanda sağlıklı benim gibi olmayan bireyler bile iş bulamıyor...
“Benim farklarım kişiden kişiye göre veya ön yargıya göre değişiyor ama…”
Beni yakından tanıyanlar bana hiçbir farkımın olmadığını söylüyor ama benimle ilk tanışan birisi böyle düşünmüyor
Benim sadece ayaklarımda fiziksel bir sorunum olduğu için rahatça yürüyemiyorum o kadar…
Benim farklarım kişiden kişiye göre veya ön yargıya göre değişiyor.
“Arkadaşlarımdan hiçbir farkım yok”
Ben kendimi seviyorum, kendimi sevdiğim için de herkes beni seviyor... Ben bunları aştım... Dört yaşından beridir okula gidiyorum. El kaslarımda sorunum vardı ve bu yüzden de anaokulu tekrar yaptım. Şimdi arkadaşlarımdan hiçbir farkım yok.
“Sadece eşit şartlar istiyorum, ayrıcalık, imtiyaz görmek istiyorum. Size baktıkları gibi bana da baksınlar o kadar...”
En büyük sorun ön yargılarımızdır. Herkes İnsanlık ve empati duygusuyla, "Bir gün ben de böyle olabilirim" diye düşünse, dünya çok daha güzel olurdu... Ateş düştüğü yeri yakıyor... Sağlıklı bireyler de insanlık adına bir şeyler yapmalı, sadece engelliler yapmamalı... Sadece eşit şartlar istiyorum, ayrıcalık, imtiyaz görmek istiyorum. Size baktıkları gibi bana da baksınlar o kadar... Aslında engeller önyargılarımızda, vicdanımızda... Bize kalp gözüyle baksalar engelimizi görmeyecekler...
“Annem ne getirirse ben onu giyiyorum, alışverişe çıkamıyorum çünkü…”
Bu toplumda ve bu ülkede sosyal olabilmem çok zor... Örneğin engelli otoparkına bile normal insanlar park ediyor. Annem ne getirirse ben onu giyiyorum, alışverişe çıkamıyorum çünkü alışveriş yerlerinde bile engelli park yerleri işkâl ediliyor, çoğunda engelli rampası yok…
Bir gün alışverişe gittik, kasada çok kuyruk vardı, artık ayaklarım tutmuyordu, rica ettik, bırakın bir pantolonu ödeyip erkenden çıkalım dedik, görevli kabul etmedi, iki saat kuyrukta bekledik. Görevli bize size öncelik tanıyacağım böyle bir yasa yok dedi.
Ama diğer yasalar var da bunda mı yok...
Bu sefer kendimi geri çekiyorum, aileme, çevreme zorluklar yaşatırım korkusuyla çıkmak istemiyorum, buna mecbur kalıyorum...
“Toplumun sorunu bencillik, empati yoksunluğu...”
Doktor mühendis olmadan önce iyi insan olmayı öğretmeliler... Bu engeller bizi güçlendirdi... Basamaklar çok kötü, şu mühendisler nasıl binalar yapıyorlar hiç mi bizi düşünmüyorlar. Bir günlüğüne hem tüm mühendisler ve tüm devlet yetkilileri bizim yerimize geçsin, tekerleklerle hareket etsin bakalım 1 saat bile dayanabilecekler mi... Herkes eşitlik istiyor, herkes vaatlerde bulunuyor ama icraat yok... Bu haber çıkınca acıyarak haberi okuyacaklar ama ertesi gün unutacaklar. Toplumun sorunu bencillik, empati yoksunluğu...
“Markete, butiğe gidebileceğim, kaldırımlarda tek başıma gezebileceğim bir ülke hayal ediyorum...”
Tek başıma hiçbir yere gidemiyorum, tüm yollar girintili çıkıntılı... Kimi zaman Kanada’da yaşadığımı hayal ediyorum, markete, butiğe gidebileceğim, kaldırımlarda gezebileceğim bir ülke hayal ediyorum...
Kübra Şanverdi’nin annesi Naile Şanverdi;
“Bizim hayatımız zaten zor, üzerine bir de bu prosedürlerle zorlaştırmasınlar, bize yardımcı olsunlar…”
Kübra altı buçuk aylık doldu, 1 kilo 800 gram doğru. Kübra benim üçüncü kızım, dört tane kızım var. Erken doğumda oksijensiz kaldığı için ayaklarında hasar oluştu. Beynine oksijen gitmediği için... Çok şükür bununla kaldı. 12 gün küvezde kaldı, oturma, emekleme, yürüme dönemi gelince artık hareketsizliğinden şüphelendim, üç yaşına kadar bizi bu şekilde oyaladılar, ardından Türkiye'ye gittik, kaslarında germe yapılması için ameliyat oldu. Kübra sekiz yaşındaydı, artık doktor doktor gezmeyi bıraktım, güvenimizi kaybetmiştik.
“Dernekle yolumuz kesişince hayatımız değişti…”
En son da Kıbrıs Türk Ortopedik Özürlüler Derneği’nin dergide haberini gördüm ve onları arayıp durumumu anlattım, onlar bana yol gösterdi, fizik tedavi almaya başladık. Dernekle yolumuz kesişince hayatımız değişti… Rutin kontrolleri için iyi bir doktor bulduk, her yıl düzenli yurt dışına gidip geldik. Dernekle yolumuz Kübra sekiz yaşında iken kesişti... Fizik tedavi sayesinde çok büyük bir gelişme gösterdi ve yürümeye başladı. Öncesinde hiç yürüyemezdi, hep otururdu...
“İnsanlar bu rehabilitasyon yerlerine ayda 1 yarım saat ayırıp gitseler, engeli bireylerle vakit geçirseler, bir birine daha yakın olup, daha çok yardımcı olurlardı”
Devletten sadece engelli maaşı alıyoruz, onun dışında hiçbir şey... Kızımın özel olarak giydiği ayakkabıları bile sigorta karşılasın diye gidip başvurun dediler. Atel (afo) ayakkabının içine giyilen ve düz basmasını sağlayan mekanizma. 400 ile bin TL arası, yılda bir kez alıyoruz.
Yolda gide gele, hastaneye, kurula, Lefkoşa'ya derken, aldığımız parayı da yol harçlığına verdim. Birçok kez gidip geldim, derdimizi dinleyen yok. İlk kez gittim, ne yapacağımı anlatın lütfen dedim, beni dışarı çıkardılar, Kübra’yı görmek istediler, gelip Lapta’dan kızımı aldım geri gittim. Bir kez gittik, pişman olduk, bu yüzden devletten hiç bir beklentimiz yok...
Gözleri görmeyenler, tamamen sandalyeye bağımlı olanlar neler yapsın?
Bu tarz kurum veya kuruluşlarda, bu tarz sektörde yer alan her birey daha fazla duyarlı olmalı ve aileler yardımcı olmalı. Bizim hayatımız zaten zor, üzerine bir de bu prosedürlerle zorlaştırmasınlar, bize yardımcı olsunlar…
İnsanlar bu rehabilitasyon yerlerine ayda 1 yarım saat ayırıp gitseler, engeli bireylerle vakit geçirseler, bir birine daha yakın olup, daha çok yardımcı olurlardı.