Hükümet Ercan Havalimanı’nı bütün tartışmalara karşın şaibelerle birlikte özelleştirdi.
Kuzey Kıbrıs’ın yolcu taşıyan tek havalimanını, 25 yıllığına, başka bir limandan yolcu taşınmaması şartını da koyarak, özel bir tekele devretti.
Bağış çeki gibi, dev bir çekle özelleştirme bedelini reklam da etti ama özelleştirmenin ardından yeni uygulamalar konusunda hala birçok soru işareti var.
Bu soru işaretleri yanında, aslında şu anda Ercan’da faaliyet gösteren birçok işletmenin de ne kadar ayrıcalıklı ve özel koşulların devlet tarafından popülizmle sağlandığı da ortaya çıkıyor.
Ercan ihalesini alan özel şirket, şimdi işletme mantığı temelinde geçmişte uygulanan sembolik kira ve vergileri yükseltiyor.
Üstelik bu yeni fiyatlar, iki ya da üç katı değil, en az 10 katına kadar çıkan rakamlar.
Örneğin yıllık kirası 10 bin Euro olan dükkanlar, şimdi, 100 bin Euro’ya yükselmiş durumda.
Bunun yanında daha önce talep edilmeyen elektrik, su gibi temel harcama faturaları da yeni dönemde, yine özel şirket tarafından kiracılardan talep edilecek.
Şu anda bu yeni kiralarla sözleşme imzalayan %70 civarında eski işletme sahibi olduğu söyleniyor. Bu rakamları ödeyemediği için alandan ayrılan işletmelerin yerine ise yenileri aday. Yani yeni bir piyasa oluşuyor ve geçmişte çoğunlukla da popülizm sonucu son derece düşük rakamlara kiracı olanlar, şimdi sıkıntı yaşıyor.
Şu anda KIBHAS Ercan’a yolcu taşıma izni olan tek şirket. Yasaya göre bir başka şirket için ihaleye çıkılması da engelleniyor. Bugüne kadar yine sembolik bir kira ödeyen bu şirketin de eski şartlarda çalışması ile ilgili sorunlar yaşanıyor.
Ercan’ın yeni işletmecilerinin ihaleye çıkamaması, devletin bu konuda sözleşmeye özel bir madde koyup, konuya dahil olmaması, durumu daha da karmaşıklaştırıyor.
Çünkü 15 otobüsü için aylık 100 TL civarında ödeme yapan KIBHAS’tan şimdi en az 200 bin TL talep edilmesi gündemde. Buna gerekçe olarak da şirketin yıllık cirosunun 3.2 milyon TL olması gösteriliyor.
Şirketin bunu kabul etmemesi halinde ise, Ercan’ın yeni işletmecilerinin bu konuda ısrarcı olacakları belki farklı bir şirket için ihale yollarını zorlayacakları ise açık. Park yeri kirası ödemeyi kabul etmeyen şirketin örneğin, yolcularını alana sokmayıp, havalimanı dışında indirmeye zorlanması, zaten iş yapamaz duruma gelmesi için yeterli.
Ercan’daki taksiciler için de benzer bir durum söz konusu.
Normalde herhangi bir ücret ödemeyen taksicilerden de araç başına 240 ile 280 TL arasında değişen ödemeler talep ediliyor.
Otopark alan ve ücretleri de yeniden düzenleniyor.
Aslında bütün bunlar bir taraftan da devletin sağladığı olanaklarla, ayrıcalıklı konuma yükselen bir kesimin, gelirleriyle giderleri arasındaki uçurumu da ortaya koyuyor.
Çünkü Ercan’ın yıllık ortalama 3 milyon potansiyel müşterisi var ve rant şimdiki haliyle bile son derece büyük.
Bir başka soru işareti ise, seyahat acentelerinin aldığı yolcu başı 15 Euro’luk verginin yeni dönemde, özel şirket tarafından toplanması durumunda, bu vergiden katkı payı alan Değirmenlik Belediyesi’nin durumunun ne olacağı.
Şirket bu konuda henüz yasa yapılmadığı için 15 Euroluk verginin, henüz kendileri tarafından toplanamamasından rahatsız. Kaybın 1.5 milyon Euro olduğu söyleniyor.
Diğer taraftan yaklaşık bir yıldır meclis alt komitesinde gündeme gelip ertelenen yasa çalışması, Ercan dahil, limanlardan toplanan vergilerin tasarrufunu İçişleri Bakanlığı’na bırakmayı öngörüyor.
Yani Belediyeler Yasası’nın söz konusu düzenlemeyi içeren 103. Maddesi tamamen iptal ediliyor, söz hakkı tamamen bakanlığa bırakılarak, bunun üzerinden dolaylı olarak özel şirkete yatırımlarının belki de daha fazlasını uzun vadede karşılayacak bir kaynak yaratılıyor.
Değirmenlik Belediyesi yanında, Ercan’dan katkı alanlar arasında, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ve Türk Hava Kurumu da var.
Değirmenlik Belediyesi ise, tüm gelirlerinin en yükseğini, yıllık 5-6 milyon TL’ye kadar Ercan’dan alıyor, yatırımlarının çok önemli bir bölümünü bu kaynakla yapıyor.
Şimdi Değirmenlik Belediyesi’nin durumu, Ercan’a taşınan yolcuların durumu, işletme sahipleriyle hizmet alanında çalışanların durumunun ne olacağı henüz bilinmiyor.
Bunun ötesinde, Kuzey Kıbrıs ekonomisi koşullarında, son derece büyük yeni bir pazar yaratılırken, devletin bu sözleşmeyle ne kadar doğru orantıda kar sağladığı da bir başka muamma.
Bir devlet yeni koşullar oluşturabilir, özelleştirmeler de yapabilir ancak, ortaya çıkacak yeni durum karşısında şeffaf olmak, gerektiği hallerde mağduriyetleri gidermek ya da hesap verebilmekle mükelleftir.
Oysa bizde devlet yerine geçen hükümetler, Ercan’da yaptığı gibi, ya peşkeş çekiyor, popülizm yapıyor ya da karşı tarafın haklarını korurken, devlet kazancı temelinde fayda ve kazanç konusunda son derece güdük kalıyor.