Bu son… Peki nerede bu filmin başı?
Tam bir travma yaşıyoruz.
Sosyal medyadan da öteye geçmiş konu…
Hemen hemen her yerde aynı konu konuşuluyor.
"Bir anne nasıl öldürür?"
Öldürenin kadın olması dengeleri değiştirdi bu kez.
Denge kalmayınca yalpalamaya başladık.
Olayı bir yere oturtamıyoruz!
Evladını katletmiş!
Bu güne kadar toplumda yaşanan her şiddete verdiğimiz yanıtlarda "nereli" olduğu belirleyici oldu genelde…
Ya da cinsiyeti!
Bu durum bizi kör etti.
Zamanla, yavaş yavaş özümsediğimiz ‘şiddet kültürünü’ göremedik böylelikle.
İzlediğimiz dizilerden, yaşam biçimimize, yaşadığımız ekonomik sistemden sosyal adalet duygusuna kadar şiddeti içimize çeken bu sistem bizi bu son noktaya taşıdı.
Şiddet kültürüne birçok örnek verebiliriz elbette…
TV dizileri, tanklara tutulan alkış, bilgisayar oyunları, eğitim sisteminin dayattığı yanlışlar ve ithal edilen kültürün ta kendisi…
Evet şiddet vardı ve doğum yerine göre de değişmiyordu.
Daha önceki gün yakın bir arkadaşımın babasından şiddet gördüğünü öğrendim.
Aile içi şiddet vardı ve artan bir hızla yayılıyordu.
Ancak biz yarattığımız suni mutlu tabloda sorunlarımızı kapıların ardına saklamayı yeğledik.
Sosyal medya da bize hep “güzeli sunmayı” dayattı.
Oysa ki toplumda dışlanan bireyler vardır.
Oysa ki ülkede yalnızlaşanlar vardır.
Oysa ki bu memlekette yoksulluğun kıskacında, ötekileşen ancak görmek istemediğimiz bireyler vardır.
Ercan'ın katli ve annesi Bilge’nin vahşiliği de bu pencereden incelenmeye değer.
Elbette böylesi bir vahşetin anlatılır-anlaşılır bir tarafı yoktur, yaşadığımız da zaten SONUÇTUR.
Ama bu sonuca neden ulaştığımızı anlamaya çalışırken "Bilge (anne) zaten barbardı" diyerek işin içinden sıyrılamayız.
Bilge barbar değildi, barbar oldu!
Ama nasıl oldu?
İşte esas mesele bu!
Bir anneyi canavara çeviren ilişkiler yumağı, eğitim sistemi, ekonomik sistem ve kültür!
Saatlerdir Bilge ile oğlu Ercan'ın sosyal medyadaki fotoğraflarına bakıyorum.
Mutlu görünüyorlar!
Ancak kapalı kapıların ardında gerçek öyle mi?
Belli ki değilmiş.
İşyerinden edindiğimiz bilgilere göre Bilge'nin psikolojik durumu dalgalıymış.
Eşi ile ayrılma sürecinde belli ki öfke yığınları biriktirmiş.
Ama kendi evladını katledecek kadar ne yaşamış olabilir ki bir insan?
İşte tam da burada kilitleniyoruz.
Nasıl sorusunu binlerce kez tekrarladım, empati denemeye çalıştım, beynimden vurulmuşa döndüm… Nasıl? Nasıl? Nasıl?
* * *
Hayat acımasız…
Acımasız hayatın acımasız sonuçlarını yaşıyoruz…
Bu olayı diğerlerinden ayıran "annelik" gibi bir kavramın katleden olmasının verdiği şok etkisi…
Elbette dünyada tek örnek değil.
Psikolog Pembe Ardıç konusu detaylandırmış: Bir anne bunu niye yapar?
Bakın neler olmuş olabilir:
- -1. Çocuğu için yapılması gereken en iyi şeyin bu olduğunu düşündüğü durumlarda; örnek verecek olursak, annenin ciddi intihar düşünceleri vardır ve çocuğunun arkada kalması durumunda onunda ölebileceğini düşünme veya engelli olan çocuğuna kimsenin bakım sağlamayacağı düşüncesi durumunda
- -2. Annenin Psikotik durumda olması; ki bu durum da geçici olarak dünya ile kopmak anlamına gelen ruh hali ve motivasyonda oluşan dalgalanmalar anlamına gelmektedir ki bu durumda çocuğa vereceği zararında bilincinde olmaması anlamına gelir.
- -3. İstenmeyen çocuk olması durumunda; bu durumu ise ebeveyninin çocuğunu tamamen ret etmesinden dolayı ortaya çıkar bazı durumlarda belirli kar elde etme amacı ile (evleneceği eşin üvey çocuk istenmemesi durumu, sigortadan gelir elde etme durumu) gerçekleşen cinayetlerdir.
- - 4. Kaza ile gerçekleşen cinayet; istismar sonucu istemsizce çocuğun ölümüne sebebiyet verme durumu olarak açıklana bilir.
- - 5. Diğer ebeveyninden intikam alma isteği; örneğin kocanın evi terk etmesine tahammül edemeyen annenin eşinden öç almak amacıyla gerçekleştirdiği cinayet türü.
Her ne kadar da biz sağlıklı ebeveyninler bu ihtimalleri okurken bile öfke hissedip anlamsız bulsak da dünya bu sebeplere dayalı her yıl binlerce çocuk öldürülüyor.
* * *
Bizim yaşadığımız olay sanki "eşine karşı öfke" gibi duruyor.
Elbette olayın aydınlanmasını bağımsız yargı ve güvenlik güçleri sağlayacak.
Ancak eldeki veriler ve ilk işaretler bunun bir intikam cinayeti olduğuna işaret ediyor.
Sistemin dışına itilen, yalnızlaşan ve toplumsal kademede hak ettiğini (maddi-manevi) yakalayamadığına uğrayanların fazlalaşması, adalet duygusunun azalması ve bunlara eklenen şiddet kültürü böylesi bir sonucu doğurmuş anlaşılan…
Belli ki artık yaşadığımız topraklar acı sonuçları olan olaylara gebe…
Ve attığımız sloganlar bu gerçekliğin değişmesine yol açmıyor ne yazık.
Gerçeklik bizi şoke ediyor ve biz bununla bile başa çıkamıyoruz…
Şimdilik…