ERDOĞAN-AKINCI SANİYE HESABI

Sami Özuslu

 

İki liderin basın açıklamasını Çarşamba gecesi canlı izledim.
O anki tespitlerim şöyleydi: Erdoğan-Akıncı zirvesinde ana gündem maddesi Kıbrıs sorunu değil, FETÖ meselesiydi. Akıncı’nın vücut dili ‘rahat olmadığını’ anlatıyordu. Belli ki içeride Lefkoşa’daki ‘Demokrasi Mitingi’yle ‘rahatsızlık’ Akıncı’ya iletilmişti. Kıbrıs sorunuyla ilgili ‘çözüm’ denilmişti, ama özellikle Türkiye’nin ‘garantiler’ konusunda elini açmasının beklendiği bu toplantıdan sonra garantiler hakkında tek satır söz edilmemişti.
İlk gözlemlerim bunlardı.
Sonra Perşembe sabahı oturup Akıncı ve Erdoğan’ın açıklamalarını saniye saniye tekrar seyrettim, notlar aldım. Hatta dönüp bir de hesap yaptım.
Saniye hesabı…

*  *  *

TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara Beştepe’deki meşhur Külliyesi’nde yer alan başa baş ve heyetler arası görüşmelerden sonra iki Cumhurbaşkanı, basının değil, heyetlerin hazır bulunduğu bir salonda açıklamalarını yaptılar.
Liderlerin açıklamaları açılışı ve kapanışıyla beraber 17 dakika sürdü. Konuşmaların ‘temiz’ süresi 15 dakika 30 saniye kadardı.
16 dakikanın 5’ini Erdoğan, yaklaşık 11 dakikayı da Akıncı kullandı.
Erdoğan konuşmasının 2 dakika 10 saniyesini ‘Kıbrıs sorunu’na, 2 dakika 50 saniyesini ise ‘FETÖ’ konusuna ayırdı.
Akıncı ‘Kıbrıs sorunu’ hakkında 4 dakika konuşurken, 6 dakika 30 saniye süreyle ‘FETÖ’ konusuna değindi.
Hem Erdoğan’ın, hem de Akıncı’nın konuşmalarında iki konuya ayırdıkları süre, içerideki ortam hakkında ipucu veriyor olmalı.
Dahası, her iki Cumhurbaşkanı da konuşmalarının başında ‘FETÖ’yü anlattılar. ‘Kıbrıs’ ise ikinci plandaydı.

*  *  *

Dikkat çekici bir diğer nokta da şuydu: Erdoğan yazılı metin kullanırken, Akıncı doğaçlama yaptı. Belki de bu yüzden biraz laf gereksiz yerlere gitti, uzadı, tekrara girdi.
Belli ki TC Cumhurbaşkanı’nın vereceği mesajlarla ilgili bir hassasiyet vardı ve olası bir ‘dil sürçmesi’ istenmemişti.
Dün (Perşembe) çıkan Milliyet’in haberi ve TC Cumhurbaşkanlığı’nın resmi web sayfası bu hassasiyetle ilgili bir fikir veriyordu.
Erdoğan’ın “FETÖ ile bütün dünyada mücadele verdiği” mesajı öne çıkarılıyor, KKTC örnek gösterilerek diğer bazı ‘dost ve kardeş’ ülkelere “Siz de böyle davranın” deniliyordu.
Erdoğan’ın Kıbrıs sorunuyla ilgili –çoğu tekrardan ibaret- söyledikleri ise TC diplomasisinin kontrol ettiği mecralarda yine geri planda kalıyordu.

*  *  *

Ankara’da yapılan görüşmeden Kıbrıs sorunuyla ilgili umut verici birkaç cümle var. Ama bunlar, ‘garantiler’ konusunda bir süre önce farklı sesler yükselen Ankara’nın bu konuda ketum kalması, herhangi bir olumlu sinyal vermemesi önemle not edilmesi gereken bir husus.
Hatta, ‘güvenlik’le ilgili her iki Cumhurbaşkanı’nın yaptığı vurguları biraz zorlama yorumla “Bu konuda Ankara’nın katı bir tutumu var” diye algılamak bile mümkün.
Erdoğan’ın çözüme giderken ‘siyasi anlayış ve esneklik’ten söz etmesi, çözüm sonrası bölgesel işbirliklerinden, refahtan bahsetmesi, ‘Bu yılsonuna kadar çözüm’ demesi kulağa hoş gelen cümlelerdi.
Konuşmasının büyük kısmını FETÖ konusuna ve Erdoğan’ın liderliğiyle ilgili övgülere, darbe girişimiyle ilgili taziyelere ayıran Akıncı’nın Kıbrıs sorunuyla ilgili sözlerinden de pozitif mesajlar çıkarılabilir.
Lakin açıklamaların toplamına, saniye hesaplarına, vücut dillerine, konulara verilen öneme, mecralarda neyin öne çıkarıldığına bakınca, “Ankara’dan ne çıktı?” sorusuna umut verici bir yanıt vermek mümkün değil.
Hele Kıbrıs’ta ‘dedikodu ve sinek’ten muzdarip Namık Kemal’in anılması, tabloyu biraz daha netleştiriyor.
Belli ki bu toplantı “5 Ağustos’ta Lefkoşa’da düzenlenen ‘Demokrasi Mitingi’ne kim, neden katılmadı”nın izahatı üzerine bina edilmişti.
Erdoğan’ın okuduğu, dikkatle yazılmış metinde de vardı bu zaten…