Herkesin gözü kulağı Recep Tayyip Erdoğan’daydı.
Acaba seçim sonucunu nasıl değerlendirecekti?
Ne diyecekti?
Seçmenin, başkanlık sistemi rüyasından uyandırdığı Erdoğan, bu öfkeyle esip gürleyecek miydi?
Yoksa tam aksi bir tavır içine mi girecekti?
Beklenen o ilk değerlendirme, seçimin ertesi gününde, yazılı bir metin aracılığıyla geldi.
Ancak bu değerlendirmenin içeriği, tam da ‘beklendiği’ gibi değildi.
Sakin bir üslup...
Saldırgan olmayan, her zamankinin aksine ayrıştırmayan, kısa ama Cumhurbaşkanlığı makamının Anayasal sınırlarını koruyan bir açıklama yaptı Erdoğan.
Şimdi önemli olan, bundan sonrasının nasıl geleceği!
Genel kanı, Erdoğan’ın bu tavrının sürmeyeceği yönünde.
Erdoğan’ın bu sonucu hazmetmeyeceğini ve daha da hırçınlaşacağını öngören, ağırlıklı bir görüş hakim.
Bu yenilgi nedeniyle daha da hırçınlaşacağı...
Anayasayı ve yasaları hiçe sayan yaklaşımlarının daha bir artacağı...
Daha da pervasızlaşacağı...
Seçim sonucuyla güç kaybeden iktidarını, her zamankinden de otoriter tavır ve davranışlarla eski gücüne kavuşturmaya çalışacağı...
Elde kalan yüzde 41’in de hızla çözülme eksenine dahil olması endişesiyle, bu kitleyi ‘kontrol’ altında tutabilmek adına daha ‘sert’ bir politika izleyeceği...
Ve tabii ki;
‘Nasıl bir hükümet?’ sorularına yanıt aranacağı önümüzdeki 45 günlük yasal sürede, Erdoğan’ın mevcut gücünü korumaya yönelik birtakım manevralar içine girebileceği, bu dönemde de geçmişte yaptığı gibi, anayasal yetkilerini çiğneyerek, hükümet olasılıkları üzerine Türkiye’nin önüne kendi istediği biçimde bir siyasi yolculuk biçme gayreti içerisinde olacağı endişesini taşıyan çok sayıda insan var.
Bütün bu olasılıklar, oluru ‘yüksek’ olasılıklar.
Erdoğan’ın gücü ve idareyi elinde tutabilmek adına yapabilecekleri, tahayyül sınırlarını aşabilecek enginlikte.
Bu, son yıllardaki tecrübelerle sabit.
Ha bütün bunların tersi olabilir mi?
Olabilir elbette.
Erdoğan, bütün o gözleri kör eden kibrine rağmen seçmenin verdiği mesajı doğru okuyup, iktidarı tamamen yitirmemek adına seçmenin sandık beyanının ‘suyuna’ bir yönelim de sergileyebilir önümüzdeki süreçte.
Seçim sonucunu değerlendiren dünkü yazılı açıklaması, Erdoğan’ın ‘en yeni’ Türkiye’si için bir milat da teşkil edebilir.
Bundan sonrasının nasıl geleceği, yani Erdoğan’ın bundan sonra nasıl bir tavır takınacağı aslında ve esasla, AKP’nin bundan sonrasına dair kendine nasıl bir rol biçeceğiyle de ilgili olacak kuşkusuz.
Erdoğan’ı, ‘AKSARAY’da kendi yalnızlığıyla bırakmak da, Erdoğan’la birlikte yalnızlaşmak da AKP’nin elindedir.
Davutoğlu’nun ‘balkon’ konuşması, ilk kertede bundan sonra gelecek hamlelere ilişkin ‘iyimser’ bir mesaj vermemişse de, daha sağlıklı analizler için biraz beklemekte fayda var.