Erdoğan, Gazze ve utanç

Cenk Mutluyakalı

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma, özellikle Gazze’deki savaş, soykırım ve insanlığın yitirdiği değerler açısından son derece güçlüydü.

Kıbrıs’a dair yaklaşımıyla çelişse de…
Buna ayrıca değineceğim…
Önce Gazze!

***
Erdoğan, Gazze’deki katliamı anlatırken, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki İsrail temsilcileri sık sık ekrana geldi.
Utanç yansıyordu yüzlerine…

Erdoğan'ın "Birleşmiş Milletler barışı korumak için kuruldu" hatırlatması sonrası savaşın yarattığı utanç tablosunu tek tek rakamlarla ortaya koyması sarsıcıydı.

 

Binlerce Filistinli öldü, son bir yıldır.

Erdoğan’ın sözleri bunun ağırlığını hissettirdi, tüm dünyaya...

 

"Zor şartlarda görevini yapmaya çalışan 172 gazeteci öldürüldü.

Hayat kurtarmak için uğraşan 500'ü aşkın sağlık görevlisi öldürüldü.

İnsani yardım görevlileri, 200'den fazla Birleşmiş Milletler görevlisi öldürüldü...

Birleşmiş Milletler kürsüsünden, Birleşmiş Milletler şartını parçalayarak, bir de utanmadan tüm dünyaya, bu kürsüden meydan okudular."

 

Hele de İsrail'in saldırıları sonrası Gazze'nin dünyanın en büyük çocuk ve kadın mezarlığı haline geldiğini anlattığı anlar yüreklerimizi ürpertti.

 

"Hind Receb sadece 6 yaşındaydı. Dayısı, yengesi, kuzenleri herkes ölmüş, sadece o hayatta kalmıştı. Tam 12 gün boyunca çaresizce kurtarılmayı bekledi. Dünyanın geldiği seviyeye, teknolojiye, devasa bütçeli kuruluşlarımıza rağmen 8 milyarlık insanlık ailesi olarak henüz 6 yaşındaki kız çocuğunu, gözlerimizin önünde çırpınan yaralı bir serçeyi kurtaramadık."

 

Doğrudan duygulara dokundu Erdoğan!

 

En can alıcı sözler de şuydu:

"Gazze'de sadece çocuklar değil, Birleşmiş Milletler sistemi ölüyor. Hakikat ölüyor. İnsanlığın daha adil bir dünyada yaşama umutları tek tek ölüyor."

Nitekim BBC, Al Jazeera, CNN, La Repubblica gibi uluslararası basının önemli mecralarında bu sözler yer buldu.

 

***

Dediğim gibi son derece duygusal, gerçekçi, etkili bir konuşmaydı ve savaş karşıtı bu sözler, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndan tarihe geçti.

Dünya ne kana doyuyor, ne de acıya maalesef...

Şiddetin, ayrılığın, bölünmenin, çatışmanın yolundan döneceğimiz, barışı arayacağımız bir sürece ışık tutar umarım bu sözler...

"Savaş yıkımdır, barış umuttur" gerçeğini unutmadan hiç...



 


“İki ayrı devlet” denilen kurgu,
tam 50 yıldır deneniyor!


“Federal çözüm modeli geçerliliğini yitirmiştir” diyor Erdoğan.

Niye?

Kaç yıl denendi de geçerliliğini yitirdi?

 

“İki ayrı devlet” denilen kurgu tam 50 yıldır deneniyor oysa.

50 yıldır ilan edilmiş “ayrı devlet” iddiası var.
 

Kıbrıslı Türkler yalnızlaşıyor denendikçe…

Kirlilik büyüyor.

Gençler ülkelerinden kopuyor.

En zengini de en yoksulu da geleceğini göremiyor.

Yabancılaşıyor yaşadığı ülkeye insanlar…

“Malım, mülküm” diyemiyor yaşadığı eve, ektiği tarlaya, iş yaptığı araziye…

Seçim bile yapılamıyor doğru dürüst, 50 senedir, iki ayrı devlet iddiasıyla yaşanan denemede…

 

Uluslararası diplomasinin, ticaretin, kültürün, sporun dışında kalıyor ada yarısı...
Elli yıldır bunu yaşıyor.
Uzaktan izliyor uluslararası yarışmaları…
Tenhalaşıyor hayatları…

***
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, Filistin’in toprak bütünlüğü için dünyaya seslendi.
 

Filistin gibi Kıbrıs’ın toprak bütünlüğü de saygıyı hak ediyor.

Bunu da hatırlamalı Erdoğan.

Hani o “tanınma” istediği devletin, bir başkasının toprağı üzerinde kurulduğunu…
Üstelik de o toprağa dostane bir anlaşmayla değil “askeri güçle” sahip olduğunu…

“Türkiye’nin Kıbrıs’ta hakları vardır” diyor…
O hakları “Garanti ve İttifak Anlaşması” veriyor kendisine…
İşte bu anlaşma ayrı devleti yasaklıyor.

Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın garantörü olarak, kendisi garanti ettiği sözleşmesinin çiğnenmesini öneriyor.
Kendiyle çelişiyor aslında, Türk hariciyesinin yıllardır yaptığı gibi…

 

Üstelik Kıbrıslı Türkler adına da konuşuyor.
Adanın kuzeyine nüfus ya da nüfuz taşıdığı için mi bu hakkı kendisinde görüyor?
Kıbrıslı Türklerin iradesini temsil etmiyor Erdoğan…

“Biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak, federasyon tezinin artık çöktüğünü düşünüyoruz” dese yalnızca…
Anlarım.
Bir dolu çelişki, yine de ortada durur…

Toprak gibi…
Mülkiyet gibi…
Garantörlük gibi…
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni garanti eden anlaşmadan da çekilmek gerekiyor o zaman…

Türkiye Cumhuriyeti’nin değil yalnızca Kıbrıslı Türklerin de görüşlerini söylüyor, böylesi bir temsil hakkını nasıl elde etmişse…

Türkiye, tıpkı Yunanistan ve Birleşik Krallık gibi “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin garantörüdür. 50 sene önce yapılan askeri harekâtın amacı, Türkiye’nin altına imza attığı anlaşmaya göre Kıbrıs’ta bozulan düzeni tesis etmektir, iki ayrı devlet değil.

***

Türkiye’nin Kıbrıs’a dair kafa karışıklığı, tutarsızlığı, pozisyonu sürüyor.
Ya da dünyayla pazarlığı!

Erdoğan için Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de stratejik bir “toprak parçası” olabilir.
Ada’yı fethedilmiş bir topraktan ibaret görebilir Erdoğan…
Bizim için memlekettir.
Bunu anlamıyor!