Haber kelimesinin sözlük anlamı: “Son zamanlarda geçen bir olay, yer alan bir olgu, değişen bir durumla ilgili olarak edinilen bilgi; ülkede ve dünyada son gün ya da günlere yer alan olaylarla ilgili olarak basın, yayın ve iletişim organlarıyla kamuya iletilen her türlü bilgi”…
20 Temmuz törenlerinde Türkiye Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan yaptığı konuşmasında KKTC’nin tanınması gereğini, iki ayrı devletli çözüm önerisini söyledi. Bunları zaten yıllardır söylüyor; ne kendileri ne de başkaları tarafından da bir ilerleme veya değişim yok… Yani artık bu sözlerin bir haber değeri yok… Tabuta çivi çakmaya benzetenler oldu; yıllardan beridir gerek CB Erdoğan gerekse Türkiye hükümetin in birçok üyesinin bu sözleri tekrarladığı vaki olduğuna göre, CB Erdoğan’ın BM kürsüsünden dahi söylediği de anımsanırsa, tabutta çivi çakılacak yer kalmamıştır. Bu sözler günün anlam ve önemine dair konuşmada alışagelmiş sözlerdir; haber değildir, haber değeri de yoktur.
CB Erdoğan’ın aynı konuşması içinde söylediği “Biz müzakereye, görüşmeye, Kıbrıs'ta kalıcı barışı ve çözümü sağlamaya hazırız. Çözüm yolunda uzatılan hiçbir eli havada da bırakmayız” sözleri var ki esas haber değeri ondadır. Çözüm için el uzatacak kimler var?! Esas el doğal olarak Rum tarafının elidir; BM’yi, diğer garantörleri ve AB’yi dahi dahil etmek de olası… Tüm bunların uzatacağı ellerinde de hep aynı şey var: Kıbrıs sorununu BM Ölçütlerinde çözmek… CB Erdoğan’ın da bu elleri havada bırakmayacağını söylemesi, son bir yıl içinde iki defa söylediği “Annan Planı’nda yaptığımız gibi elimizi taşın altına koyarız” sözlerinin devamıdır, vurgusudur. İşte bu sözler haberdir, haber değeri vardır; Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik yeni bir sürecin başlayacağının işaret fişeğidir…
CB Erdoğan daha neler söyledi?! “Kıbrıs Türk tarafı, Rum tarafıyla her alanda eşit olarak müzakere masasına oturmalıdır. O yüzden 'çözüm istiyorsanız Kıbrıs Türkü'nün müktesep haklarını tescil edin' diyoruz” dedi… Muktesep hak, sözlük anlamı olarak, anayasa ve ilgili kanunlar çerçevesinde gerçek ve tüzel kişilerin lehine olarak ortaya çıkmış, kazanılmış hukuki durumdur; bu kazanımlar sonradan yasalarda yapılacak değişiklikler veya idari işlemlerle geri alınamaz haklardır… Kıbrıslı Türklerin tescil edilmesi şartı koşulan “müktesep hakları” olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nde oluşan hakları kastedilmektedir… Müzakere masasına zaten taraflar eşit statü ile oturuyor; bu eşit statünün pratikte görünür, bilinir ve kabullenilir olması için de Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kaynaklanan müktesep haklarının Kıbrıs Rum tarafınca ve dahi BM tarafınca tescili talep edilmektedir.
Şimdi burada bir duraklayalım… BM Ölçütlerinde çözüm 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin federal yapıya evrilmesini öngörmektedir; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin BM ve AB üyelikleri de aynen devam edecek, yeni adı ve yapısıyla… Kıbrıslı Türkler Aralık 1963’ten beri fiilen, Mart 1964’ten beri de resmen Kıbrıs Cumhuriyeti anayasası ve kanunları çerçevesinde ortaya çıkmış, kazanılmış hukuki durumdan ve haklarından mahrumdur; sonradan Kıbrıslı Rumların tek taraflı yaptığı yasal değişikler (örneğin temsilciler meclisi üyesi toplam sayısını artırmak) Kıbrıslı Türklerin müktesep haklarını değiştirmeyeceği gibi, geçerli de olmayacaktır. CB Erdoğan’ın uzatılan eli havada bırakmaması için ve dahi Annan Planında yaptığı gibi elini taşın altına koyması için Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasası, yasaları ve kuruluş anlaşmaları ile oluşmuş tüm müktesep haklarının müzakere başlangıcında tescil edilmesi koşulu ortaya konmuştur. Yani Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti’nin fiili ve resmi parçası olacak.
Şimdi CB Erdoğan’ın kimsenin elini havada bırakmayacağı söylemine geri dönelim… Demek istiyor ki, el uzatanların Kıbrıs sorunu çözümü için öngördükleri BM Ölçütlerinde çözümü kabulleniyor, BM Genel Sekreteri görüşme sürecine başlangıç vuruşunu yapılabilir. Bunun teyidi de Kıbrıslı Rum lider Hristodulidis’ten geldi; müzakerelerin yeninden başlaması yönünde olumlu bir hareketlik gördüğünü söyledi. Hristodulidis’in gelecek ayların kritik ve zor olacağını, muhtemelen önümüzdeki aylarda kritik ve cesur kararlar alacaklarını söylemesi, zor kararların alınmasının zamanının de gelmekte olduğunu eklemesi ve kendisinin tüm bunlara hazır olduğunu açıklaması da CB Erdoğan’ın hiçbir eli hava bırakmayacağı sözlerinden aldığı “ilham” ile söyledi. Hristodulidis bir de “cesur kararların, ülkeyi yeniden birleştirmek adına sadece sözde kalan eylemler değil, eylemlerin fiiliyata dökülmesi anlamına geldiğini” vurguladı… Dermek ki, Kıbrıs Rum tarafı elini uzatıyor; CB Erdoğan da havada bırakmayacak…
Şimdi bir de mevcut konjonktüre bakalım… Görünürde iki devletli çözüm tezi ile Türk tarafı Kıbrıs sorununun çözümünü en azından bir süreliğine donuğa attı. Bunu bir fırsat gibi gören Hristodulidis de BM Ölçütlerinde çözüm için olumlu siyaset yaparak Kıbrıs sorununu çözmek isteyen lider imajına büründü. Tarafların ikisinin de yarattığı algı gerçek vizyonları değil. Türkiye’nin kendi büyük vizyonları için Kıbrıs sorununun çözümüne ihtiyacı var; mümkün olabilecek çözüm modeli de BM Ölçütleri ise öyle olsun… Katkıya hazır da… BM’nin Annan Planın’a ve Crans-Montana Konferansı’na zengin ve kritik katkılar da yapmıştı. Her ikisinde de Kıbrıs Rum tarafı hem BM’yi, hem Türk tarafını tuş etti; özellikle ikincisinde Hristodulidis baş rollerdeydi. CB Erdoğan BM’ye herhalde üçüncü defa da tuş olmayacağını, Hristoduldis zapt-ı rapta alınırsa elini taşın altına koyacağını, uzanan eli havada bırakmayacağını söylemiştir. BM Genel Sekreteri de BM’yi iki defa tuş eden Kıbrıs Rum tarafına üçüncü defa da başaramayacaklarını, şanslarını denerlerse Kıbrıs Türk tarafını dünyaya resmen entegre edecek bir formatın zeminini yaratacaklarını herhalde söylemiştir… Ki… Hristodulidis de CB Erdoğan’ın konuşmasından sonra gelecek ayların kritik ve zor olacağını, kritik ve cesur kararlar alacaklarını, zor kararların alınmasının zamanının da geldiğini ve kendisinin de tüm bunlara hazır olduğunu açıklamıştır. CB Erdoğan’ı teyit ve koşullarını da kabul etmiştir.
Son bir değerlendirme daha… TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş KKTC değil de Kıbrıs Türk Devleti demeyi gündem yaptı… Hedef iki devletli çözüm ise Kıbrıslı Türklerin devletinin adı “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” olacak ve öyle anılacak. Kıbrıs Türk Devleti Annan Planı’nda Kıbrıslı Türkler için öngörülen federe-kurucu devletin adı idi… İslam İşbirliği Teşkilatı’na Kıbrıs Türk tarafının gözlemci üyeliği de “Annan Planında öngörüldüğü şekliyle Kıbrıs Türk Devleti” olarak kaydedilmiştir. Türk Devletleri Teşkilatına Kıbrıslı Türklerin KKTC adı ile duhulü diğer üye devletleri siyaseten rahatsız etmektedir; İslam İşbirliği Teşkilatı’nda olduğu gibi bir nitelemeyi tercih ediyorlar. Bu nedenle bir süre önce gene Kıbrıs Türk Devleti adı gündem olmuştu. Sonrasında suskunluk… Şimdilerde yeniden gündem edilmesi Eylül’de başlayacak ve BM Genel Sekreterine göre takvimli ve çözüm odaklı olacak olan görüşmelerin çok uzamadan sonuçlanacağı ve Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıslı Türkler “Kıbrıs Türk Devleti” olarak oluşturacak ya, Numan Kurtulmuş şimdiden ve yeniden bu ismi gündem yaptı; CB Erdoğan’ın haberini Hristodulidis teyit edince, o da parlattı… Vardı bir bildiği…
Eylül çok ilginç olacak…