Sömürgeci kapitalist düzen başka bir sistemin mümkün olduğu gerçeğini gizlemek için türlü kılıklara girer. Bu düzenin bekçileri de size ‘gerçeklerle’ yaşamayı tavsiye eder. “Türkiyesiz burada ayakta kalmak mümkün değil” cümlesi hiç öyle masum bir cümle değildir. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gelişini protesto edeceklere yine ‘besleme’ demesinin haksız olmayacağı düşüncesi de çok tehlikelidir. Biat bizleri bir yere götürmez. Gerçekleri konuşmamak da...
Sömürgeci gittiği yere kurtuluş, zenginlik, adalet, demokrasi götürdüğünü söyler oysa yapmak istediği tek şey işgaldir. Her yanımız işgal... Sömürgeci sizden aldığını size ‘pahalıya ödeterek’ semirir ama siz ona şükran duyarsınız aslında sizi buna o ikna eder. Örneğin, ABD Irak’ı ikiye böldü ama yarattığı iki Irak’ı da sömürgeci enerji politikaları ile sömürmeye devam ediyor. Yarın öbür gün pat diye ABD bayrağını Kıbrıs'ın kuzeyine de dikebilir. Derdi elbette ki barış değil, küresel sermayenin çıkarları. Oysa biz Adalı’lar barış istiyoruz, demokrasi istiyoruz. Başka bir Kıbrıs hayali kuruyoruz.
Gazeteci Kutlu Adalı dün mezarı başında anıldı, ama ona verecek yine iyi bir haberimiz yoktu. Yazdığı yazılar nedeniyle ve bu toplumun varlığını sürdürebilmesi için verdiği çabalar nedeniyle öldürüldü. Bunu araştıran, faili meçhulleri gündeme getirip, suçluları bulan, yargılayan bir sistem kuramadık Kıbrıs’ın kuzeyinde, kurdurmadılar, kurdurmamak için de çalışacaklar. Çünkü bu sömürgecinin ‘fıtratında’ var. Oysa biz Adalı’lar hiçbir zaman sömürülen olmadık. Sömürgeciyim diye gelenleri hep evlerine yolladık. Üstelik herkese adil davranarak ve kimseye yargısız infaz yapmadan.
Türkiye 4 yaşındaki çocuğun ölümünün ardından yeniden idam cezasını tartışmaya başladı. Sosyal medya kan gölü. Kin ve öfke patlaması yaşanıyor. İştaha gelmiş vahşet. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anayasa değişikliği ister, yapalım" diyor. 2004'te AB Uyum Yasaları kapsamında idamı kaldıran AKP ve o dönemde Avrupa Konseyi’nde yürütülen idam karşıtı kampanyada başrolde olan Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bugün idamı savunuyor. Yasanın cinsel taciz, tecavüz, çocuk cinayetleri, terör ve vatana ihanet gibi suçları kapsaması tartışılıyor. Tek adamlı Türkiye’nin ekonomik ve sosyal çöküşü son hızıyla devam ederken sanki biz Adalı’lara da, biz her konuda çöktük, hadi siz de bizle beraber çökün der gibiler. (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) dün yayımlanan raporuna göre ortalama işsizlik oranının yüzde 5,9 olduğu ülkeler arasında Türkiye’de bu oran 11,2. Raporda Türkiye işsizlik, istihdam oranı, işgücüne katılım oranı ve reel ücret artışı alanlarında dünyada en kötü ülkeler arasında yer aldı.)
‘Yeni Türkiye’nin ilk başkanı Recep Tayyip Erdoğan ilk yurtdışı ziyaretini 10 Temmuz Salı, Azerbaycan’a ve Kıbrıs’a yapacak. Lefkoşa’da Hala Sultan Camii’sinin kurdelesini kesecek. Elbette ki Adalı’lar tarafından protesto edilecek. Bu satırların yazarı olarak Kıbrıs’ın kuzeyini tahakküm altına almaya çalışanları, ekonomik ve sosyal dayatmalarla bir halkı rehin tutma ve kendine benzetme planlarını protesto ediyorum. Erdoğan’ın burada vereceği mesajları da çok önemsiyorum. Çünkü ardından iki gün sürecek NATO Zirvesi’ne katılmak üzere Brüksel’e gidecek. ABD, İngiltere, Yunanistan, Almanya ve dahası ile görüşecek. Kıbrıs Sorunu'nda başlayan hareketlenme belki bu sefer hızlı bir bitişi getirebilir düşüncesi mevcut olsa da dünyanın daha büyük sorunları olduğu gerçeği orada duruyor. Ki zaten hayal ettiğimiz ülkeyi başkasının kurmasını bekliyorsak daha çok bekleyeceğiz demektir. Kıbrıs’ın kuzeyinde kurulan hükümet içeriyi düzenlemenin yanı sıra Kıbrıs’ı bir bütün olarak gören yurttaşlar için de sorumluluk taşımalı. Güneyle ve dünya ile geliştirilecek ilişkilerde siyasetin soğuk yüzü yerini sivil toplumun sıcak sesine bırakmalı.
Direnerek, reddederek ve üzerine çalışılmış yeni bir düzen talep ederek başarmak hala mümkün.