Ergün Vehbi’nin yumrukları

Serhat İncirli

Sevdiklerimize, özellikle büyüklerimize son görevimiz, hayattan göçleri halinde, kesinlikle cenaze törenlerine katılmaktır...
Böyle bilirim, böyle yaparım... 

-*-*-

Çok özel bazı durumlar nedeniyle Çarşamba günü Süleyman Göktaş hocamızın, dün de Ergün Vehbi büyüğümüzün cenaze törenlerine katılamadım.
Çok üzgünüm.
Ailelerine başsağlığı, her iki büyüğümüze rahmet dilerim...

-*-*-

Ergün Vehbi için, görev yaptığı KKTC Meclisi’nde de tören düzenlendi...
Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve kız kardeşi konuşma yaptı...

-*-*-

Ergün Vehbi’nin mücahitliğinden, komutanlığından, hatta milliyetçiliğinden söz edildi...
TAK Ajansı’nın haberinde okudum, Ersin Tatar, Ergün Vehbi için “milliyetçi biriydi” demiş!

-*-*-

Bir insanın siyasi duruşunu övmek için “milliyetçiydi” demek, çok sığ, çok zavallı bir şeydir...

-*-*-

Ergün Vehbi, “Türk milliyetçisi” miydi?
Tatar bunu mu söylemeye çalıştı?

-*-*-

Milliyetçi olmak bir erdem mi yoksa bir sağlık sorunu mu?

-*-*-

Kaldı ki bence Ergün Vehbi için “milliyetçi” demek, anısına hakarettir ki bu konuya fazla girecek değilim...
Çünkü Ergün Vehbi’yi, O’nun siyasi geçmişini bilenler, “milliyetçi” olmadığını da bilir...

-*-*-

Sevgili dostumuz Mustafa Asena anlattı...
İstanbul’da öğrenim gördüğü dönemde, kaldığı öğrenci yurdunda, kendilerinden yaşça büyük, afla geri üniversiteye dönmüş bir abisi varmış...
Bir gün, sağcı öğrenciler yurdu basmış...
Kavga çıkmış...
Kavgada yer alan solcu öğrencilerden biri de Mustafa Asena...
Kapının girişinde eminim bir kaç yumruk yemiştir ama gelene vuruyor, gidene vuruyor...

-*-*-

Kavga bittikten, polis devreye girdikten falan sonra, kendisinden yaşça büyük, aftan dönen Türkiyeli abi yanına yaklaşmış ve “bana eski bir arkadaşımı hatırlattın” demiş...

-*-*-

Ve o eski arkadaş, Ergün Vehbi’ymiş...

-*-*-

Asena’nın belki de hiç tanışmadığı Ergün Vehbi de, öğrenci olayları yaşanırken, benzer bir kavgada, önüne geleni devirmiş, kaçanın da arkasından tekmeyi sallamış...

-*-*-

Evet, Ergün Vehbi yeri geldiğinde mücahitti, komutandı, babamın köyü Yeşilırmak’ta silah arkadaşıydı... 

-*-*-

Evet, Ergün Vehbi su götürmez bir vatanseverdi...

-*-*-

Ama lütfen unutmayalım; Ergün Vehbi, iç sorunlar yaşamış olabilir, AKEL ya da AKEL yanlısı bazı siyasilerle ters de düşmüş ve CTP’den ayrılmış da olabilir; ancak ülkedeki sol önderlerdendi ve cesur devrimcilerdendi...

-*-*-

Çok meraklıyız bu türden “faşist” propaganda yapmaya...
“Ergün Vehbi, AKEL istemediği için CTP’den ayrıldı” diye yazmaya hastayız mesela!
Bayılıyoruz!
Aklımız öyle kesiyor!
CTP’ye AKEL’ci diyerek, aşağılayacağız ve oylarını azaltacağız!
Oysa değil Kıbrıs’ta, tüm Dünya üzerinde komünist olmak, sadece erdemdir...
Çünkü komünist, insan sevendir, insanları sevendir...
Propagandayı yapanlar da hırsız ihalecilerle onların kemiklerinden yalama kapanlardır!

-*-*-

Ergün Vehbi’yi de “milliyetçi” diye överek, milliyetçiliğin ciddi bir hastalık değil de sanki erdemmiş gibi olduğunu savunacağız!
Alkıııış!

-*-*-

Komik!
Çok komik!

-*-*-

Ergün Vehbi demokrattı, ondan eminim...
Ülkesini çok sevdiğinden de eminim; korkmadan, çekinmeden en önde savaşmak gerektiğinde savaşmıştı... 
Bazıları gibi “bedelini ödeyerek” akabinde de “milliyetçiliği yağcılık ve biatçılıkla harmanlayıp” Cumhurbaşkanı seçilmemişti!
Sahte vatansever değildi!

-*-*-

Sahi, o şucudur, o bucudur, o olmasın, bu olmasın, şu seçilmesin merakımız da buna benzeyen bir durumdur...

-*-*-

Örneğin Türkiye’nin siyasetimize müdahaleleri...
Türkiye’yi yönetenler, neden müdahale ediyorlar?
Bence bu müdahalelerin “siyasi ve toplumsal sebepleri” söz konusu değildir!
Bu müdahalelerin, özellikle son müdahalede gördüğümüz gibi, bireysel yakınlıklar ve ekonomik çıkarlarla alakalı olduğu apaçıktır!

-*-*-

Oysa asıl önde durması, asıl üzerinde durmamız gereken, milliyetçi, Türkiyeci olmak ya da aman tanrım AKEL’ci olmamak değildir...
Asıl önemli olan, insanların siyasi yarışlarda en demokratik seviyede yarışabilmelerini sağlamaktır...

-*-*-

Yani, Türkiye’den gönderilen iki ya da üç dilbandi, “filan falandan daha iyidir” diyecek ve koskoca bir partinin genel başkanının kim olduğuna mı karar verecek?

-*-*-

Ergün Vehbi yaşasaydı, yaşadığı dönemde, siyaset yaptığı her aşamada yaptığını yapardı ve o gür, o tok sesiyle ama hepsinden önemlisi Mustafa Asena’ya Türkiyeli yaşça büyük öğrenci arkadaşının anlattığı yumruklarıyla ders verirdi diye düşünüyorum. 
Çünkü bu toplumu, bu ülkeyi sevmek bunu gerektirir!


Bu ülkede herkes Ersin, Ünal ve Fatoş değildir!

Hayır, Türkiye yani yardım edecekse, destek olacaksa, “aman yapmasın” diyen yok ki!
Tabii ki yardımcı olsun!

-*-*-

Ama yardımcı olacağım diyerek, siyasete müdahaleler edecekse, ortada egemen eşit bir devlet ve bu devletin bağımsızlığı talebi gibi bir konuya girmesin!
Çok saçma!
Bir siyasi partiye genel başkan seçme irademiz yok ama eşit ve egemen devlete var!
Olmaz!
Kimse sizi ciddiye almaz be cnaım!

-*-*-

Tamam canım benim, gel Girne ve Güzelyurt’taki hastaneleri bitir!
Gel, İskele bölgesine hatta Lefke’ye yeni hastane inşa et!
Okulları sağlamlaştır, müdahale edeceksen, dönen ihale mafyacılığı dolaplarına müdahale et!
Anlarım biraz!

-*-*-

Yok, külliyeyi yapıyoruz!
Başka?
Ha bir de ahbaplarımıza maddi çıkar elde edip, biraz da biz nemalanırken, ahaliyi de milliyetçilik – dincilik – bayrak – ezan birleşkesiyle, Ersin’leyip Ünal’lıyoruz!
Olmaz!
Olmayacak da!
Sorry yani!

-*-*-

Bunları yaparsan sana “geldikleri gibi gidecekler” de derler; “Evine dön Ayşe” de!
Ma zannedersiniz ki bu ülkede herkes Ersin, Ünal ya da Fatoş’tur!
(Not: İsimler yapay zeka tarafından rastgele saptanmıştır... Yapay zekaya, “bana Kıbrıs’ta çok önemli üç Türk büyüğünün ismini verir misin?” diye sordum. Bu üç ismi yazdı. Yanlış anlaşılmasın...)