Herkesi 'aynı kefe'ye koyma alışkanlığımız var toplum olarak...
Özellikle de politikacıları illa "yok birbirinden farkları" diyerek illa 'Osmanlı Bankası' yapacağız.
Kuşkusuz vitrindedir siyasetçi ve çuvaldızı da en çok o yer.
Yönetmeye soyunanların eleştirilmekten kurtulma gibi bir lüksleri olamaz.
Eleştiriyi 'gelişmenin dinamiği' görüp kendine çeki düzen verenler zaten bundan korkmaz da... Yeter ki eleştirinin içeriğinde ders alınacak bir taraf olsun. 'İyi niyet'le yapılması şart değil. Kötü niyetli eleştirilerde de öğretici bir yön olabilir pekala...
***
Dün bir gazete şunu manşete aldı: Siber Eroğlu gibi...
Hangi konuda?
Kıbrıs sorununda...
Nasıl?
Sibel Siber'in "32. gün" adlı programda söylediklerini 'aleyhinde delil' yapmışlar, 'Eroğlu ile bir farkı olmadığı'na hükmetmişler.
Baktım, Siber "Hidrokarbonu bahane edip masadan kalkmayın" diyor.
Müzakerelerin devamını istiyor.
Zaman kaybetmenin sakıncalarına vurgu yapıyor.
Her zaman söylediklerinin benzerini tekrar etmiş.
***
Sibel Siber'i ya da bir başka siyasetçiyi tek bir programda söyledikleriyle değerlendirmek zaten doğruya vardırmaz.
Mesela Eroğlu bazen 'çözüm' der. Her zaman demez. Ama bazen söyler. Eğer o arada söylediklerini baz alırsanız, 'bir numaralı çözümcü' sanırsınız Derviş beyi!..
Oysa dünden bugüne iyice bakarsanız Eroğlu'nun söylediklerine, çok net bir tablo çıkar ortaya:
Eroğlu asla federasyona inanmaz. Zaten çok zorda kalmadıkça 'federasyon'dan söz etmez. Onun yerine 'bir anlaşma' demeyi tercih eder. Bunu da çok sevdiğinden ve istediğinden değil, konjonktür bunu gerektirdiği için yapar.
Eroğlu 'iki ayrı devlet' ister. Yani 'taksim'cidir. Zaten bunu istedikten sonra 'federal çözüm' de istenemez. Ya biri, ya diğeri...
Eroğlu 'uyarına gelirse' Kıbrıs'ı alenen Türkiye'ye bağlamaktan yanadır. Eskiden bunu dillendirmekten kaçınmazdı da...
Hatta ve hatta gün gele 'bütün dünya Türkleri' birleşse, Turan'ı kursa, ona da 'hayır' demez.
***
Şimdi soru şu: Sibel Siber'in bu profille herhangi bir benzerliği olabilir mi?
Ya da Mustafa Akıncı'nın?
Veya Mehmet Ali Talat'ın?
Gündelik demeçlerle, iç politikadaki dengelere de bağlı söylenenlerle 'genel çizgi'yi bir çırpıda silip atmak haksızlık değil de nedir?
Ayrıca unutmamak da gerekir ki, Sibel Siber Cumhurbaşkanı adayıdır, ama aynı zamanda Meclis Başkanı'dır ve her sözü o pozisyona göre de ölçüp tartması lazımdır.
Kaldı ki o programda söyledikleri de, bugüne dek yaptığı açıklamalar da Sibel Siber'in Kıbrıs'ta federal bir çözümden yana olduğunu gösteriyor.
Hoş...
Zaten öyle olmasaydı CTP'de işi neydi Sibel hanımın?
Yahut şöyle sorayım: Sibel Siber çözüm karşıtı birisi olsaydı eğer, CTP kendisini milletvekili adayı yapar, seçtirir, 'geçici' de olsa Başbakan, sonra Meclis Başkanı yapar, üstüne üstlük Cumhurbaşkanlığı makamına aday gösterir miydi?
CTP yönetimi 'yürü ya kulum' deseydi bile, 1970'lerden beri federal çözüm mücadelesinde hep en önde olan CTP tabanı onay ve destek verir miydi hiç 'Eroğlu benzeri' bir siyasiye?
***
Partileri ve kişileri birbirine benzetmek, "yok bir farkları" demek kolay olduğu gibi, kamuoyunda da bu çok alıcısı olan bir düşünce biçimi...
Ama iki yönüyle çok zararlı:
Birincisi, "Bizimkilerin hiçbirinde hayır yok, bir vali gelip bizi yönetsin" pesimizmine çanak tutuyor.
İkincisi, bu ülke insanını özgüven bunalımına sokup 'hiçleştiriyor'.
Her ikisi de 'özne' olmaktan musdarip Kıbrıslı Türkleri daha da 'yok etmek'ten başka ne işe yarıyor?
Hele Eroğlu ile Siber'i benzetmeye çalışarak!..
Bu benzetme komik kaçtı doğrusu...