EROĞLU, Kıbrıs'ta Barış Engellenemez MODASI GEÇTİ !

Ferdi Sabit Soyer

 

 

CB Sayın Dr Derviş Eroğlu geçtiğimiz günlerde düzenlediği basın toplantısında, yaklaşan CB seçimleri ile ilgili olarak  "vizyonunu " açıkladı.
Siyasetin siyasi ve düşünsel içerikten uzaklaştığı ve bu seçim döneminde de siyasi, düşünsel  içeriğin çok zayıflatıldığı bir dönem olması nedeniyle Sayın Eroğlu'nun açıkladığı " vizyon", içeriği itibarı ile düşünsel temelde basında hemen hemen hiç ele alınmadı.
Bakın, şu anda görevde olan ve son beş yılın hesabını vermesi gereken Sayın Eroğlu bu "vizyon" açıklamasında halkımıza yalnız şikayetlerini dile getirdi.
" Kıbrıs Rum tarafı, yönetim ve güç paylaşımı, vatandaşlıklar, AB ve benzeri hususlarda aşırı taleplerde bulunuyor" dedi . Şikâyet ediyor.
Ama bu "VİZYON" açıklamasında, Güneyi şikâyet etmekle kendini ifade etmeye çalışan Sayın Eroğlu, bunları nasıl aşacağına dair de tek kelam etmiyor.
Bunu bir yere bıraktım. Ama bir şeyin de hesabını vermekten bu şikâyetle kurtulmaya çalışıyor.

EROĞLU, MİRASI TÜKETTİ...

Çünkü 2010' da Sayın Talat'tan devraldığı CB Makamı ona çok önemli bir  değer, miras olarak kalmıştı.
Üstelik kendisi Sayın Anastasiadis Güney’de seçilene kadar bu mirasa bağlı olduğunu da açıklamıştı.
Üstelik Sayın Hristofyas da, 2010 'da Sayın Eroğlu seçilince, Talat'la yaptığı yakınlaşmalara bağlı olduğunu Sayın Eroğlu'nun açıklamasını istemişti. Kendisi de bunu  yapmıştı.
Yani, 2010'dan 2013'e kadar Talat ile Hristofyas arasında, Yönetim ve Güç Paylaşımı, AB ile ilgili ve diğer başlıklarda oluşan yakınlaşma konuları hiç sorun olmadı.
Ama bugün, Sayın Eroğlu görevde olan CB olarak 19 Nisan CB  seçimi için halka vizyonunu açıklarken diyor ki "Kıbrıs Rum Tarafı, Yönetim ve Güç Paylaşımı konularında aşırı isteklerde bulunuyor".
Yani açıklıkla şu gerçek ortaya çıkıyor.
2013'ten sonra Güneyde Sayın Anastasiadis seçildikten sonra kendisi bu mirası  muhafaza edemedi. Koruyamadı. Aksine Mirası tüketti.
Böylece bugün çıkıp şikâyet etmesinin ne manası var?
İşte o zaman sormak lazımdır.
Bir toplumun elde ettiği kazanımları koruyamayan ve onu yeniden eskiye döndüren bir lider, nasıl olurda yeni vizyondan bahseder?
Bunun öncelikle izahını toplumuna yapması lazımdır. 
Ama bakıyorum da Sibel Siber haricindeki adaylar da bunu sormuyor. Neden?
Özellikle her dönem Kıbrıs sorununa katılımı olmakla övünen bir aday, ayrıca en çözümcü olduğunu söyleyen de sormuyor.
Çünkü "vizyon" içerikten öte ilkel bir şekilde oy almak ve yalnızca oy almak oldu.
Bu yüzden esas ve özlü sorunlar tartışılmıyor. Bu nedenle bu durum, esas sorumlunun, yani Sayın Eroğlu'nun ekmeğine yağ sürüyor.
Çünkü maalesef içeriksizlik egemen olana yarar. Esasın halkın önünde tartışılmasına engel olur.
Evet, yalnızca  şikâyet etmek olmaz. Sayın Eroğlu en azından  "Yönetim ve Güç Paylaşımı" konularında oluşan yakınlaşmaların bugün, Güneydeki statükocular  tarafından sorgulanır kılınmasının, yani bu kaybın sorumluluğu altındadır. Bunu Kıbrıslı Rumlardan şikâyet ederek gizleyemez.
Ayni zamanda kendisi, 11 Şubat 2014 Ortak belgesini imzalayan liderdir. İşte bu nedenle vizyon denen olgu, şikayet ettiğinin, nasıl aşılacağını kapsamalıydı.

MİSYONUNA TERS VİZYON

Üstelik bu Ortak Belgeyi imzalayan Sayın Eroğlu, ayni zamanda bir başka şikâyet de yapıyor. Bu da içe dönük.
Diyor ki,"masada KKTC benim gücümdür dediğim zaman, bana muhalefet edenler, Eroğlu uzlaşmazdır" demektedirler. Evet, Sayın Eroğlu muhalefet ediyorum, ve soruyorum.
İmzaladığın 11 Şubat 2014 Belgesinin ilk cümlesi, " Mevcut durum kabul edilemez ve sürdürülmesinin Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler için olumsuz sonuçları olacaktır" diye başlamaktadır.
Allah aşkına bu günkü durum nedir?
KKTC ile gasp edilen KC siyasi çıkmazı değil mi?
İmzaladığın 11 Şubat 2014 Ortak Belgesi de bu antlaşmada belirtilen çerçevede, bu günkü durumu değiştirmeye dönük değil mi?
Yani sen öncelikle bu günkü durumun kabul edilemez ve sürmesinin Kıbrıslı Türkler için olumsuz sonuçları olacağını kabul edeceksin.
Yani misyonunun bunu değiştirmeye dönük olduğunu imzanla bırak bizi, dünyaya da ilan edeceksin...
Hal böyleyken dünyaya, bu günkü durumun sürdürülemez olduğunu duyuran siz, şimdi nasıl olur da bu günkü durumun bir parçası olan bir unsuru, vizyonunuz olarak yaşatacağınızı  kendi insanınıza söylersiniz?
Üstelik basın toplantısında da Kıbrıs Rum tarafının Federal Egemenliğin, Kıbrıs Cumhuriyeti'nden kaynaklandığı tezini ileri sürdüğünü ve bunu kabul etmediğinizi söylüyorsunuz.
E, o zaman bunu nasıl karşılayacaksınız?
Bu günkü durumun sürdürülemez olduğunun  ilan edildiği o antlaşmanın içerisindeki diğer ayağın da gasp edilmiş KC'nin bu günkü statükosu olduğu açık değil mi?
Peki o zaman soralım, siz sürdürülemez olduğunu ilan ettiğiniz bu günkü durumun bir yanını, yani kendi statükonuzu kutsayarak ve bunu ileri sürerek, diğer statükonun geçersizliğini sağlayabilir misiniz?
Bu davranışlarınızla  siz, güneydeki statükoculara  gasp edilmiş KC statükosunun savunulması zeminini kendi elinizle sağlarsınız.
Üstelik vizyon, kabul ettiğiniz içeriğin, yani dünyaya imzanızla duyurduğunuz misyonunuzun, çözüm çerçevesinin nasıl sağlanacağına dönük olmalıdır.
Yani siz, imzanızla misyonunuzun 11 Şubat Ortak Belgesi ile bize, KR'larına ve dünyaya tek egemenliği, tek vatandaşlığı, tek uluslararası kimliği, iki  bölgeliliği, iki toplumluluğu, iki  kurucu devleti,  siyasi eşitliği olacak olan Federal Birleşik Kıbrıs'ı kurmak olduğunu ilan ettiniz.
Vizyonunuzun da  bu misyonla bağlı olması gerekir.
Dolayısı ile amaç olduğunu ilan  ettiğinizin vizyonunuzla uygun olması gerekirdi. Yani  bunun nasıl sağlanacağına dair olması gerekirdi.
Ama basın toplantısında ifade edilenler tamamen eski ideolojik  ve artık açıklıkla dile getiremediğiniz "çözüm çözümsüzlüktedir" tezine yeni boya sürmeye dönük kavramlardır.
Sayın Eroğlu'nun bu basın toplantısında  ifade ettiği diğer ideolojik ve statükocu anlayışlarını, geniş olarak sayfamda ele alacağım.

"KIBRISTA BARIŞ ENGELLENEMEZ"

Ancak son söz olarak şunu yazayım, Sayın Eroğlu basın açıklamasında,
"Kıbrıs'ta Barış Engellenemez" sloganının modası geçmiştir. Artık barışı engelleyen biri mi var?" dedi.
Uzun zamandır organize işler müdürlüklerinin, ince ayarla sola benimsetmeye çalıştığı bu tezin böylece kimin malı olduğu da açığa çıktı...
Ama bir şey daha söyledi.
"Bir toplumun geleceğine mal olabilecek siyasi maceracılık ve hayalciliğin çözüm iradesi olmadığını" da söyledi.
İşte Sayın Eroğlu, o modası geçmiş dediğiniz slogan, sizin görüşme zemini dahi kabul etmediğiniz ve referanduma sunulması için yasa yapmayı da ret ettiğiniz ve bu gün olduğu gibi o gün de " siyasi maceracılık ve hayalcilik"  olarak takdim ettiğiniz Annan Planına dayalı görüşme ve referandum yapılması için yollara düşen Kıbrıs Türk halkının ürettiği bir slogandı, o slogan.
Bunu engellemeye çalışan da sizdiniz.
Ama dün, yine ayni mantıkla, "siyasi maceracılık ve hayalcilik" olarak ifade ettiğiniz ve öldürmek, gömmek için yanıp tutuştuğunuz Annan Planı, en sonunda  halkımızın çözüm iradesi oldu. 
Üstelikte buna karşı olan siz de, tam altı yıl sonra, 2010'da CB seçildikten sonra buna bağlılığınızı, BM Genel Sekreterine yazdığınız mektupla duyurdunuz ve ilan ettiniz.
Evet, Sayın Eroğlu  bu sloganın modası geçmedi. Ama kimin modasının geçtiği açıktır. Bu yüzden "ben de çözümcüyüm" diye üzerine giymeye çalıştığın tüm "urbalar da " sana renk ve dizayn olarak uymuyor. Üzerine de oturmuyor.
Sizin gibi hala çözüm iradesini, " siyasi maceracılık ve hayalcilik" olarak takdim eden Türkçe ve Elence konuşan statükocularınız var olduğu, hele kendi imzanız ile bugünkü durumu kabul edilmez ilan ettikten sonra, bu günkü durumu sürdürmeye azimli olan sizin anlayışlarınız hala ortadayken, bu slogan yaşamaya ve değer bulmaya devam edecektir.