Türkiye’nin geçmişte rastlanılan o ‘çok parçalı’ hali bitti, gitti, kapandı,
Artık sadece Erdoğan var! Yargıda, poliste, askerde, siyasette, her yerde…
Bir tek Erdoğan…
Bu yeni ve artık netleşen, kalıcılaşan durum elbette Türkiye-KKTC ilişkilerini de yeni bir düzenlemeye götürecek.
Kıbrıs sorununda gelinen son aşama ve ortaya çıkan “Cumhurbaşkanı Tatar” bu değişimin bir sonucudur.
Türkiye’deki değişimi iyi algılayan Ersin Tatar da en yalın ifadeyle “Erdoğanlaşmıştır”…
Çünkü biliyor ki Erdoğanlaşmazsa, Kıbrıs Türk siyasetinde yer bulamayacaktır… Zira Kıbrıs sorununu Türkiye Dışişleri yürütüyor.
Bu durumu iyi algılayan Kıbrıslı Türk liderin “yeni” hali Erdoğan siyasetini bire bir kendisine aitmiş gibi sunma oyunundan başka bir şey değil.
Elbette liderimizin Erdoğanlaşması, yeterli gelmemiş ve bir de Tahsin Ertuğruloğlu faktörü de devreye koyulmuştur.
Zira yeni lider bile bu şahin politikaya yeterli değildir.
Artık güneyle gerginlik siyaseti güdülmesi elzemdir (!)
En can alıcı soru ise şudur: Tahsin Ertuğruloğlu’nun son çıkışlarına rağmen Erdoğan yönetimi UBP-DP-YDP’den memnun mudur? Olayın bir de “ekonomik” tarafı vardır!
Kısacası, Ertuğruloğlu’nun Tatar’a bile alternatif şahin çıkışları UBP-DP-YDP’yi kurtarır mı?
***
Elbette Türkiye’deki bu yeni durumun KKTC’deki ekonomik, sosyal ve kültürel yansımaları da olacaktır.
En başta TC-KKTC ilişkilerinde her adımda “Erdoğan ne diyor” sorusuna yanıt aranacak bundan sonra…
Ve Erdoğan’ın adamları en kritik kararlarda var olacak…
Henüz yeni cumhurbaşkanı ve yeni hükümet değişimi dışında TC-KKTC ilişkilerinde bu yeni duruma haiz bir hareket yok.
Hareket yok ama kulislerden gelen bazı bilgiler bir kıpırdanmanın olduğuna dair işaretler veriyor.
***
Hemen hemen herkesin kulağına gelen bilgi ve tespit şu ki, Erdoğan yönetimi ile KKTC hükümeti arasında bir uzlaşmazlık/anlaşmazlık ya da daha net ifadesiyle güvensizlik var.
Ankara, UBP ve DP için geçmişte “Her şeye imza atıyorlar ama uygulamıyorlar” mealinde kalıcı ve net bir tespit koymuştu bir kere…
Özellikle ekonomi konusunda Ankara ve buradaki Ankara siyasetini izleyen “elçilik” ekibinin KKTC hükümetine dair ciddi kaygı ve endişeleri olduğu kesin.
İktidar olabilme adına ‘çat’ diye her önüne gelene imzayı çakan sağ siyasetin basiretsiz politikacılarından TC Elçiliği de bıkmış usanmış artık.
Zaman zaman basına “protokolün uygulanabilirliği” diye yansıyan durum artık ayyuka çıkmış anlaşılan…
Bütçe disiplininden dışarıya çıkılmış, kimi konularda protokole uygunluğa hiç bakılmamış.
Hatta Yardım Heyeti tarafından hazırlanan ve hükümetin performansına ilişkin not edilen raporlar da gün yüzüne çıkmış.
Aslında sadece Ankara penceresinden bakınca hak da veriyor insan…
Zira Kıbrıs’ın kuzeyinde sağ siyaset eliyle kurulan- pek tabii Ankara’nın da desteklediği bu düzende artık hunharca yağmalanan devlet malları, siyasilerin yakınlarına peşkeş çekilen kamu arazileri, şuna buna devredilen arsalar gazete sayfalarına çokça yer buldu son birkaç ayda…
Bunları sadece Kıbrıslı Türklerin mi okuduğunu sanıyorsunuz? Hayır!
TC Elçiliği de okuyor, Ankara’yı yönetenler de okuyor, hatta Erdoğan da okuyor bu haberleri…
Ve elbette bu durum sadece bizleri değil, Ankara’yı- Erdoğan’ı da rahatsız ediyor.
TC-KKTC ilişkilerine ilişkin eski elçi dönemini hatırladınız mı? Derya Kanbay dönemin…
Büyükelçi Derya Kanbay’ın hükümete karşı koyduğu mesafe çok ne hafızalarda…
Kanbay’ın Crans Montana sürecinde sosyal medyaya yazdığı ve KKTC’deki siyasileri kamu mallarını kendi ailelerine peşkeş çekmekle suçlayan yorumu unutulmazlar arasında!
Her ne kadar da Serdar Denktaş “Üzerime almadım” dese de o yorumdaki adresin- ya da hedefin kim olduğu belliydi…
TC Elçisi’nin çok net bir şekilde dönemin UBP-DP hükümetine peşkeş suçlaması yaptığı bir dönemde aradaki rahatsızlığın hükümetin iş dünyası ile “ilişkilerine” ve bet ofisi konusuna kadar ilerlediği de kulislere yansıyordu.
O günlerde, Tahsin Ertuğruloğlu’nun “bet izni için uğraştım” sözleri…
Emrullah Turanlı ile girilen bilek güreşi ve rüşvet iddiaları…
Denktaş Üniversitesi, Kermiya’daki arazi, Canaltay’a arazi meseleleri…
Bunlar suyun üzerine çıkan buz dağının görünen kısmıydı…
Ve bu süreçler TC Elçiliği’nin ve kurmaylarının UBP ile DP’yi çok net algılamasına neden olmuştu.
Elbette görülmeyen başka konularda vardır perde gerisinde gerginliğine neden olan…
Ancak bu ‘uyuşmazlığın’ bir sonucu olacağı kesindi…
Şimdi yine o çok rahatsız olunan DP var hükümette… Ve yine tüm halleriyle UBP…
Tahsin Ertuğruloğlu da var, Serdar Denktaş da var bu hükümette…
Ve elçilik de aynı elçilik vesselam…
Gerisi mi?
Gerisi şimdilik perde gerisinde…
Perde önüne çıkıp çıkmayacağı yerine oturması beklenen taşlara bağlı…
Ve o taşlar da yerinden fazlaca uzaklaşmışa benziyor…
Demem o ki, Ertuğruloğlu’nun şahin çıkışları UBP ve DP’yi kurtarır mı?
Göreceğiz.