Oysa bu köşede cuma günü çıkan 'Tahsin Bey'in İlhak Hayali' başlıklı yazıda 'çözümsüzlük koşulları devam ederse bu adanın başına neler gelebileceğini açıkça ifade ettiği için, Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu'na teşekkürlerimi iletmiştim.
Gelin görün ki kendisi sitemle dolu bir mektup yazıp yollamayı tercih etti.
Kuşkusuz 'teşekkür' bir ironiydi, düşüncelerine ve ifade ettiği Kıbrıs'la ilgili alternatif görüşlere eleştiriydi. İlhak, tanınma, Tayvan, özerklik ilişkisi diye uzayıp giden ve sonu hep 'bölünme'yi öngören, yani 'Taksimci' heveslere onay vermemi herhalde kendisi de beklemiyordu.
Lakin Ertuğruloğlu bu yazıdan ve muhtemeldir son haftalarda yazdığım diğer bazı yazılardan rahatsız olmuş, bunu da bir mektupla ifade etmiş.
İyi yapmış.
Bugün Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu'nun mektubuna yer vereceğim.
Mektupla ilgili yorumum ise yarına... Sadece son cümlesine cevap vereyim bugünlük: Kişilerle uğraşmak gibi bir niyetim hiç olmadı. Yazdıklarımın bir tekinde bile böyle bir eğilim yoktur. Fikirleri, ideolojileri, politikaları tartışıp yanlışları söyleyince birçok politikacı gibi Ertuğruloğlu da konuyu kişisel gareze bağlamaya çalıştı anlaşılan.
Benim kendisiyle ya da başka bir politikacıyla ne garezim olacak ki?
Neyse... Şimdi sizi Tahsin Bey'in mektubuyla baş başa bırakıyorum. Benim yorumumdan önce siz yapın yorumunuzu...
* * *
"Sayın Sami Özuslu
Yenidüzen Gazetesi
LEFKOŞA,
Siyasi vizyonunuzla ve bu doğrultudaki hedeflerinizle bağdaşmayan her söylem ve/veya düşünceyi küçük görme ve geçersiz kılma alışkınlıklarınızın devam ettiğini üzülerek izlemekteyim.
Karşılıklı kabul edilebilir bir neticenin müzakereler sonucu ortaya çıkmaması halinde ne tür seçeneklerin ortaya çıkacağı hususunda tamamen kişisel olarak bazı fikirler ortaya koyduğum bir gerçektir. Bunlar;
- Tanınma yoluna çıkmak,
- Türkiye ile özerk Cumhuriyet ilişkisi kurmak
- Tayvan Modeli
- Kosova Modeli
- İlhak
Bu ülkenin, yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin, bir vatandaşı, bir milletvekili ve özellikle de Dışişleri Bakanı olarak, tercihimin tanınma olduğunu belirttiğim de bir gerçek.
Sıraladığım seçenekler dışında benim düşünmediğim başka seçenekler varsa birileri de bunları belirtsin diye ifade etmiştim.
Siz de 'Bunları niye bu kadar yıldır yapmadınız' türünden alaycı bir üslupla aşağılamaya çalışıyorsunuz.
Nedeni çok basit: Yürütülmekte olan müzakereler...
Bu süreç devam ederken, süreç dışı hiçbir seçeneğin gündeme gelemeyeceğini niye göremiyorsunuz veya görüp de niye görmemezlikten geliyorsunuz?
İşte bu nedenledir ki Rum tarafı anlaşma ile sonuçlandırmak istemediği müzakere sürecini, önü açık bir şekilde sürdürmeye çalışmaktadır. Artık buna bir son vermek gerekmektedir. Bunu onaylamadığımız takdirde, Kıbrıs Türkünü Rumun insafına terk ettiğinizi görmeniz gerekir. 50 değil, 500 yıl daha müzakere ederiz; Rumla eşit olmaktan vazgeçtiğimiz gün, müzakereler de sona erer.
Kendi halkımızı alternatifsiz göstermek ve sizi eşit kabul etmeyen tarafın insafına terk etmek çok mu doğrudur?
Şahsımla ilgili önyargılarınız nedeniyle beni 'ilhakçı' lanse etmenize şaşırmadım. Ben, 5-6 seçenek içerisinde 'ilhak' seçeneğini belirtirken ve şahsi tercihimin de tam tersine KKTC'nin tanınması olduğunu ifade ederken 'ilhakçı' oluyorum da, Cumhurbaşkanı Akıncı '2016 sonunda anlaşma yoksa Rumlar kendilerini Türkiye'nin komşusu bulabilirler' deyince nasıl oluyor da 'ilhakçı' olmuyor, anlamış değilim.
Şahsımı yıpratma hevesiniz devam ededursun, sizlere tavsiyem, kişilerle değil, fikirlerle tartışın.
Saygılar
Tahsin Ertuğruloğlu
Bakan"