MUHAFAZAKÂRLIK
Muhafazakârlığı artık bir pozisyon olarak mütalâa edip, öyle değerlendirmek gerekir...
Çünkü bu toplumsal bir refleks haline getirilmiştir...
Statükocu muhafazakârlar;
Farkındalığa, Yeteneğe ve Donanıma karşı muazzam bir diktatorya örgütlemişler,
Toplumu insanlık yarışından ve evrensel değerlerden men etmişlerdir...
Buna karşın;
Ganimetçi, Çifte Standartlı insanların yükselişine,
"Yasal" Yağmacıların yaratılmasına öncülük etmişlerdir...
Güngele;
Bu yağmacılar, toplumun savunma mekanizmalarını da yok etmişler,
Özelleştirme gibi yasaları da getirerek,
Toplumumuzu rastgele kriterler koyanların gücüne teslim etmişlerdir ...
Şimdi artık;
Üretici kesimin, üretebilmek için hiçbir şey üretemeyen bu insanlardan izin alması gerekiyor!
Çünkü geçmişte yaptıkları yasalar ile,
Üreticiyi bütün bunlardan korumak yerine,
Yağmacıları üreticiye karşı korumuşlardır...!
"AKILSIZ VAR OLMA"!
Toplum bir nevi manevi gurbet mağarasına (mandraya) hapsedilmiş,
Kâbusa, uçuruma doğru koşturtulmuş,
Akla değil, "maskaraya" alkış tutar hale sokulmuştur...!
"Akılsız var olma" peşinde koşmak, işte böyle birşey!
"Akılsız var olma" peşinde koşabilmeniz için, Önce bir güce ayak uydurmanız gerekir!
Muhafazakârlığınız da, sizi kulluk ettiğiniz gücün bir parçası haline getirir...
Böylece kendinizi güçlü hissedersiniz...!
NASIL BİR TOPLUM?
Önümüzde bir Barış Süreci var...
"Ne olmak", "kim olmak"istiyoruz sorularının da sosyal olarak inşa edileceği,
Yeni bir temellendirme doğuyor...
Bizim kim olduğumuz,
Şu an dış etkenler tarafından belirlenmekte!
Buna kılavuzluk eden dün milliyetçilik idi;
Bugün ise "siyasallaştırılmış din"dir!
Peki;
50 yıl önce, 40 yıl önce, hatta 30 yıl önce mücadele eden toplumumuz gelecekten neler bekliyordu?
Bizler nasıl bir toplum olmayı hâyâl etmiştik?
Esas bu sorunun cevabını verelim...
Avanta dağıtan ve rantını yiyen bir toplum mu?
Yoksa;
Evrensel hukuk normlarıyla hareket eden bir toplum mu?
Hangisi?