ESİR

Sami Özuslu

Elleri kolları bağlı değildi ama o bir esirdi artık.
Bedenine hükmedebiliyordu ama bedenini de yöneten asıl organa, yani beyne söz geçiremiyordu.
Fiziksel bir esaret değildi bu.
Başında nöbetçi yoktu.
Kimse sırtına silah dayamamıştı.
Demir parmaklıkların ardında değildi.
Dağın başında, kimsesiz bir mekan değildi içinde bulunduğu.
Gökyüzü yukarıda, deniz aşağıdaydı.
Dağı da, dereyi de görebiliyor, dilediği zaman oralara ulaşabiliyordu.
Paçasından çeken yoktu.
Özgürdü görünürde…
Ama aslında esir.

*  *  *

Ne zaman bu hale geldiğini bilmiyordu.
Hafızası yerinde gibiydi ama acaba ‘hafızam’ dediği gerçekten kendi hafızası mıydı?
Yoksa ‘yapay bir bellek’ miydi ona ‘geçmişi’ zannettiklerini söyleyen?
Bilmiyordu.
Kaygılıydı ama gerçekten kaygılandıklarının kendi kaygıları mı, yoksa başkalarınınki mi olduğundan emin değildi.
Şüphe duyuyordu, lakin ‘bu şüpheler benim şüphelerim mi’ diye de sık sık düşünmeden edemiyordu.
Tabii ‘düşünmek’ derken de kesin garantisi yoktu.
Bunlar kendi düşünceleri miydi acaba? Dikte ettirilen, ezberletilen, adeta beynine monte edilen fikirler miydi yoksa?

*  *  *

Bir yola girmişti artık ve geri dönemiyordu.
Dönmek istiyor muydu, bilmiyordu.
Galiba bu işe ısınmıştı.
Esarete alışılır mıydı hiç?
Galiba alışılıyordu.
Hem bu öyle bildiğimiz esirlik de değildi.
Sadece akılla alakalı konularda bir ‘bağımlılık’ durumu vardı.
‘Robotlaşma’ değil belki tam olarak da, bir tür ‘kendi başına hareket edememe’ haliydi bu…
Aslında istememişti, karşı çıkmıştı ilk başta…
Amma ve lakin zamanla alışmaya başlamıştı.
Tavizler vermesi gerekiyordu elbette…
Ama karşılığını da alıyordu, fazlasıyla…
Alıştırma faslı bitince başına neler geleceğini bilemezdi tabii!..

*  *  *

Gün gelip esir olmuştu artık tamamen…
‘Otur’ dendiğinde oturmayı, ‘kalk’ dendiğinde kalkmayı öğrenmişti artık.
Zor olmuştu tabii kabullenmek.
‘Emir eri’ gibi davranmak insani bir durum değildi.
Baktı, olacak gibi değil.
Vazgeçti.
Dört ucunu koy verdi.
Kabullendi.
İçselleştirmedi belki ama ahlaki felsefesine ‘mecburiyet’ diye yedirdi bu durumu…
‘Zorundayım’ dedi kendi kendine…
Çıkış yolu olmadığına inandı.
Alternatifsizlikten ‘sıtma’yı seçtiğini düşündü.
Elleri kolları bağlı değildi.
Ama o bir ‘esir’di artık…
Göz göre göre…