Ayrılıkçılık yani iki devletli egemen eşit devletçilik; şu andaki kötü ya da içinden çıkılması neredeyse imkansız siyasi ve ekonomik durumun tek sorumlusudur.
-*-*-
Kısacası, Türkiye’nin, Mustafa Akıncı’yı görevden aldıktan ve yerine Ersin Tatar’ı koyduktan sonra uyguladığı siyaset, örneğin emlak sektörünün de, uluslararası garibanlık nedeniyle Güzelyurt’taki üniversitenin sahte diplomalarının da; yaşadığımız her türlü rezaletin de, fiyaskonun da tek sebebidir…
-*-*-
Okulları yapamıyor durumdayız!
Tamir edemiyoruz!
İhaleye bile çıkamıyoruz!
-*-*-
124 okulun 70 kadarını tamir etmişiz, bir miktarını zorla ihaleye çıkmışız ama en az 25 tane daha bekleyen okul var ve bu okulların tamiri için kimse ihaleye katılmak istemiyor!
-*-*-
Neden katılmak istemiyor?
Çünkü Türk Lirası sürekli değer kaybediyor; bugün tamirat için 100 TL fiyat verseniz; çimentoydu, demirdi derken fiyat iki ay sonra 250 TL’ye çıkacak!
-*-*-
Çöktük!
Ve çöküşten kurtuluşun tek yolu, tek yordamı, federal çözümü zorlamaktır!
-*-*-
Efendim,hayır, bir kardeşimin de dediği gibi, “İki devletlilik konusunda ciddiyi” noktasında mısınız?
“Rumları dize getirecek bir yol kalmadı” mı diyorsunuz?
“Maalesef, Rumlar ellerindeki gücü paylaşmak istemiyor” mu diyorsunuz?
“Dünya onları tanıdı, bizimle bu gücü paylaşmak isterler mi?” sorusuna mı takıldınız?
-*-*-
Peki o zaman soruyorum; size kim tanıyacak?
Ne zaman tanıyacak?
-*-*-
“En doğrusu, şu anki gibi iki komşu olarak yaşamak” diyorsunuz ki zaten federal çözüm bunu verecek…
-*-*-
Defalarca yazdık, yazmaya da devam edeceğiz…
Kıbrıs Cumhuriyeti, en az Türkiye kadar bölünmez bir bütündür…
Hatta daha da önemlisi, bu bölünmezliğin üç garantöründen biri de Türkiye Cumhuriyeti’dir…
-*-*-
“Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden vazgeçmeyiz” slogan, cahil beyinlerimizin hayattaki en ciddi hatasıdır…
Çünkü bir yandan garantörlüğün devamını savunmak, öte yandan eşit ve egemen ayrı bir devlet hayali kurmak, aynı anda hem Fenerbahçe hem de Galatasaray taraftarı olmaktır ki imkansızdır!
-*-*-
Efendim Rumlar bizi istemez, yönetimi paylaşmaz…
Geçiniz!
Biz kendi federe devletçiğimizin efendisi olacağız…
Tek kimliğimiz olacak ki şu anda bundan farklı bir durumda değiliz…
Kusura bakmayın ama KKTC kimliğini nerede kullanıyorsunuz ki?
-*-*-
Eşit egemen devlet iddiası sonu olmayan bir çılgınlık denemesi bile değildir…
Sadece statükonun korunmasına yöneliktir ve Kıbrıs Türk toplumunun sonu demektir…
Fazla da vaktimiz kalmadığı ayrı bir gerçektir!
MİK sorunu!
Senelerdir bu ülkede en çok üzerinde durulması ve iyileştirilmesi gereken kurumların en başında Merkezi İhale Komisyonu (MİK) gelir…
-*-*-
Her hükümetin, bu komisyonun başına kendi adamlarını getirmeye çalışması başlı başına bir “şüphe” sebebidir!
-*-*-
KKTC’de günlük yaşamda “ihale takipçiliği”ne dönüşen kokuşmuşluğun adresi bu komisyondur…
Mesele, bu komisyonun üyeleri ya da başkanı meselesi değildir…
Mesele, sistemin artık kokmuş olmasıdır…
-*-*-
“Efendim bu komisyonun yasası vardır ve uygulanırsa hiç bir sıkıntı olmaz” mı diyorsunuz; o zaman, başta devlet yöneticileri olmak üzere, bu kokuşmuşluğu ortadan kaldırmak için çaba harcamaları kaçınılmazdır…
-*-*-
Hazır UBP genel başkanlık yarışı varken, adayların bu konuda da görüşlerini doğrusu çok merak ediyorum…
Eğitim neden çok önemlidir?
Çocuk bir gün okuldan eve döner…
Annesine bir mektup verir…
“Öğretmenim verdi” der…
-*-*-
Annesi mektubu açar ve içindeki kısa notu okur…
-*-*-
Oğlu, “anne, ne yazıyor?” diye sorar…
-*-*-
Annesi cevap verir:
“… Oğlunuzun zekası, yetenekleri, çalışkanlığı o kadar fazladır ki, artık bu okulda okumaması gerekmektedir; ona ders verecek kalitede öğretmen yoktur, siz kendisini evde eğitin” der…
-*-*-
Aradan yıllar geçer…
O çocuk büyümüştür…
Ve o günlerde yaşamını yitiren annesinin evinde, eski eşyaları temizlemekte, gereksiz olanları atmaktadır…
-*-*-
Bu esnada, öğretmeninin yıllar önce annesine vermesi için yazdığı notu bulur…
Açıp okur…
Okudukları genç adamı hayretler içinde bırakır…
-*-*-
Çünkü öğretmenin annesine yazdığı notta, “… oğlunuz mental olarak sağlıklı değildir, geri zekalıdır, artık okulumuzda eğitim almasına iznimiz olmayacaktır” yazmaktadır.
-*-*-
Genç adam ayakta duramaz…
Yere çöker…
O anda annesinin olayı ne kadar farklı aktardığını anlar ve sevgisine – verdiği eğitimin kalitesine bir kez daha şahit olur…
Ve şu notu kaleme alır:
“… Thomas Alva Edison, annesinin bir dahi haline getirdiği geri zekalı bir çocuktu”…
-*-*-
Eğitim çok önemlidir…
Saraylar yerine okullar inşa edemeyenlerin; çocuklara bir anne şevkati ile eğitim veremeyenlerin; Edison’lar yetiştirmesi imkansızdır…
Görgüyle büyüyen insan asla şımarmaz. Ayıp bilir, edep bilir. Buna da eskiler; “Asil azmaz, bal kokmaz” derler…