İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 12. maddesine göre, “Kimsenin özel hayatına, ailesine, konutuna ya da haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz.”
Kişilerin “özel yaşamına” saygı önemlidir.
Ve yasalarla korunur.
Ancak “kamusal sorumluluğu ve devlet yönetiminde yeri” olanların yaşamları, sıradan bir yurttaş gibi ele alınmaz.
Ve sorgulanan, “özel hayatları” değil, “kamusal” sorumluluklarıdır.
Örneğin, bir köşe kahvesindeki yurttaş, “Herkes Rum pasaportu alıyor, yazıklar olsun” diyebilir.
Böyle dedi diye, bu yurttaşın “kimlik bilgileri”ni açıklama hakkınız yoktur.
Ama bunu bir Dışişleri Bakanı söylerse…
Üstelik bu pasaport kendi cebinde de varsa…
İş farklılaşır…
İşte orada, taşıdığı kamusal sorumluluğu “istismar” vardır.
* * *
Abohor’dan bir çiftçinin ya da Elye’den bir patatesçinin…
Tezgahtar Ayşe’nin ya da memur Hüseyin Bey’in “banka hesapları”nı araştırmak, eğer bir “yolsuzluk ya da hırsızlık” yoksa ve bir mahkeme kararı, özel hayata müdahaledir ve kabul edilemez.
Ama bir “devlet başkanı”nın mal varlığı aynı değildir.
Elbette banka hesap dökümlerinin kamuoyu önüne düşmesi, en azından “bankacılık sektörü” açısından sıkıntılıdır.
Ancak bir Başbakan’ın, bir Cumhurbaşkanı’nın, bir Maliye Bakanı’nın ya da bir milletvekilinin “banka hesapları”, sıradan bir vatandaş ile aynı düzeyde ele alınmaz.
Çünkü siyasetçiler, devlet yöneticileri, bu görevi kabul ettikleri andan itibaren, artık kendi “özellerinin” dışında, kamusal bir rol ve sorumluluk üstlenirler.
* * *
Niye “normal” vatandaşlardan her sene mal varlığını açıklaması istenmez de, milletvekilleri ve başbakanlardan, cumhurbaşkanları ve devlet yöneticilerinden istenir ki?
Sıradan bir yurttaştan bunu isteme hakkımız yokken niye “yöneticiden” bunları isteriz?
Çünkü bir farkları vardır.
Kimse…
Bir Cumhurbaşkanı’nın “mal varlığı”nın tartışılmasını, sıradan bir yurttaşın “özel hesapları” ile yan yana getirerek işi masumlaştırmasın.
Çünkü…
Çatozlu Hasan’ın, Türkmenköylü Nuri’nin Yeşilırmaklı Selda’nın Göçmenköylü Hasan’ın aynı “eşitlikte” değer bulmamıştır eş değeri; bu insanların “kamu kaynakları” ile mesafesi ve “yaptırım gücü” yurttaşla aynı eşitlikte değildir.
Keşke o kadar “eşit” olsa hayat…
Ortak isyan da bu “eşitsizliğe” değil mi zaten!..