Neriman CAHİT
Eski Lefkoşa’nın Güney Doğu ve Güney Batı bölgelerinde 5000 yıl yaşandığı: “TAŞ DEVRİ’nden (3900 – 2600 M.Ö.) kalan Mezarlar ve Yerleşim Bölgelerinden” anlaşılmıştır… Buraların ilerlemesinde: “Kış Nehri: Pediaeos”, büyük rol oynamıştır. Leondari Vouno (Atalasa yanındaki ‘Düz Tepe) Nehrin Batı yakasındaki yerleşim (Şehrin doğusunda Prodromos Bölgesinde.), Venedik Duvarlarının ‘Davila Kalesi’nin’ yanında (Şimdiki Belediye Binası alanı) ve ‘Agia Paraskevi (Hilton Bölgesindeki) Eski Mezarlık…
Bu bölgelerde, Bronz Devri (2600 – 1050 M.Ö.) ve (1050 – 750’ye) kadar uzanan gelişmiş bir medeniyet olduğunu gösteriyor.
*Adanın Yunan Kolonisi olmasından sonra (1300 M.Ö.’den sonra) Ve ‘Şehir Krallıklarının’ kurulmasından sonra:
*”Ledra – Ledrae ya da Ledroi” adında küçük bir krallık olarak kurulmuştur bu bölgede…
Ninereh’in Kral Sarayı’nın “Esar Hadd’ tarafında tekrar inşa edilmesinde: “Liair Kralı Anasagoras’ın adı geçmektedir. (673 / 2 M.Ö.). Son zamanlarda: ‘Antikalar – Eski Eserler Dairesi’ tarafından: Pediaos Nehrinin Doğusunda yapılan bir kazıda bulunan: Zeytin Sıkacağı ve diğer aletlerin gelişmiş bir halkın buralarda ‘Cypro – Archaic’ zamanından – Hallenistic Zamanına kadar (750 – 58 – M.Ö.) yaşadığını gösteriyor. ‘Tanrı Heykelleri’ için kalıplar, tezgâh ağırlıkları, Bronz Para (Demetrios Poliorketes (4.) Yüzyıl M.Ö.) bulunan diğer önemli şeylerdir…
***
Dördüncü Yüzyılda, ‘Ledra Trophyllios Piskoposu’nun’, Sofya’daki Kilise Toplantısına katıldığını: (343 / 4) St. Jerome’un yazılarından öğreniyoruz. Bu süreçte, kentin duvarla çevrildiğini… Venediklilerin – 1567’de, ‘Lüzinyan Duvarlarını’ azaltmalarından öğreniyoruz. Birçok büyük Constantine (306 – 337) Bakır Paraları buralarda bulunmuştur.
Bizanslılar zamanında (395-1191), kentin adı: (Leycosia – Leucosia) ya değiştirilir.
Constantine Porphyrogenilos’un (934) yazılarında Şehirden: “Kermia ya da Levcosia” diye bahsedilir. Bu zamandan – Latin İşgaline kadar: ‘Leucosia ismi kalır…
*Arap işgallerinden sonra kent, büyük bir önem kazanmaya başlar ve (11. Yüzyılda) Bizanslıların: “İdari ve Askeri Merkezi’ haline gelir.
Asi Bizans Valisi, ‘Rhapsomates’ (1092)dee. Leucosia’yı, Merkez seçmiştir. Fransız Maceracı: ‘Renaud de Chatillon – 1155’te Adayı işgal ettiğinde, John Commeros Adayı buradan yönetiyordu…
***
*”Arslan Yürekli Richard, (1191)de Adayı işgal ettiğinde Kıbrıs İmparatoru: İsaac Commenos, Leucosia’ya sığınmıştı…
Richard, sonunda Adayı: “Eski İsrail Kralı: 2Guy de Lusignan’a sattı… Ve, bundan sonra Ada’da (400) yıllık Fransız ve Venedik idaresi (1192-1489-1571) başladı…
Lüzinyan Kralları Leucosia’yı ‘Krallığın Merkezi’ yaptılar…
Kentin adı: ‘Nicosia’ olarak değiştirildi. Fakat Yunanlılar, ‘Leucosia’ isminden hiç vazgeçmediler…
Bizans Sarayı, Lüzinyanlar için daha büyük bir saray haline getirildi. Bizans Kilisesi, St. Sophia (1209 – 1326) yıllarında ‘Fransız Mimari Stili Alman Kilisesine’ çevrildi…
Daha, birçok Alman Kilisesi inşa edildi. Birçok Din, kendi Kilise ve Manastırını inşa etti…
Fransızlar, St. Claire Manastırını, eski ‘Bizans Kalesi’ arsasında – Baf Kapısında – inşa ettiler. Onun için adı: ‘Lastigliotissa’ oldu…
Dominiciler, ‘St. Dominic Anısına’, kendilerine, ‘Kontes Alice’ tarafından (1226)da hediye edilen: ‘Büyük Bahçelere’, Büyük bir Manastır inşa ettiler…
***
Ama şehrin gelişmesi için pek bir plan yoktu. ‘Pediaeos Nehrinin’, iki yanına doğru genişledi.
***
Leontios Makhairas, George Bustron, Florio Buston, Estienne de Lüsignan’ın yazılarından kentin gelişmesi hakkında bilgiler alabiliyoruz…
***
Makhairas’ın yazdıklarına göre: 10 Kasım 1330’da, büyük bir yağıştan sonra nehir taşmış ve birçok evleri basarak, birçok insanın boğulmasına ‘neden’ olmuştur…
***
Nehirdeki su seviyesini hatırlatmak için: “St. George Duvarına ve Tripolis Kontu Kalesine de birer çivi çakılmıştır…
Her 10 Kasım’da, boğulanların anısına bir yürüyüş düzenlenmiş fakat 1340’da: IV. Hugh Zamanına kadar, ‘Nehrin Kıyısına’ duvar yapılmamıştır…
***
Lefkoşa’daki: Dominican Kilisesi, en güzel Gothic (Alman) binalarından birisidir. Ve birçok Kral ve Asillerin de Mezarlarının bulunduğu yerdir…
Ve St. Dominic Venedik Kapısı (Baf Kapısı) yanındadır…
***
Manastır, 1426’da Memlûk’ların, “Saray ve Mezarlıkları kırmalarından, kurtulmuş fakat 1567’de Venedikliler tarafından yıkılmıştır…
Kral Janus: (1398-1432)da ‘Yönetim Merkezini, : Hugh de La Baume Kıbrıs Konstable’ın Sarayına geçirmiş. (1427’de)…
Ve burası daha sonra Venedik Valisi ve Türk Muhassili tarafından kullanılmıştır…
***
Kentteki Yunanlılar Kiliselerini yine, ‘Bizans Stilinde’ yapıyorlardı… Ama daha sonra, ‘Gothic Binalardan’ etkilenmeye başlamışlar ve Fransız – Bizans karışımı binalar çıkmaya başlamış…
Bunun en güzel örneği: 13. ve 15. yüzyılda, inşa edilen: “Panagia Hodagetria binası ve Latin Katedrali (St. Sophia’nın karşısındadır.) ki:
*Daha sonra Türk Zamanında çarşıya çevrilmiş ve adına: “BEDESTEN” denmiştir.
O dönemde, ‘özel evler’ yontulmuş taştan ‘iki kat’ olarak inşa edilmiş. Veranda, Galeri ve balkonları var ve bir iç bahçeye açılırlar…
15. yüzyılın evlerinin iyi muhafaza edilmiş bir örneği de: St. Sophia’nın doğusunda: “Lapidary Müzesidir…”
Buraya İngilizler bir: ‘Gothic Pencere’ yapmışlar. Ve, ‘Lüzinyan Krallık Armasını’ koymuşlar. – (1935’de). Lüzinyan Arması, 1904’de yıkılan son: “Lüzinyan, Venedik Türk Sarayından” alınmıştır.
Bu bina, tehlikeli olduğu için 1904’de yıkılmış ve yerine Atatürk Meydanı’ndaki “Hükümet Binası’ yapılmıştır…
Lüzinyan Duvarının uzunluğu: ‘Dört, yedi ya da dokuz mil olarak belirlenmiştir… Bazı sokakların adları da bilinmektedir…
***
15. yüzyılın sonlarında Nicosia (Lefkoşa), (50.000) nüfuslu, büyük Kosmopolitan bir bölge haline gelmiştir…
Daha sonra: “Venedik Zamanında bu sayı: “100.000 ve daha fazlaya da çıkmış… Ve Değişik ‘Dinlere’ ait (250) Kilise ve Manastır… İnşa edilmiştir…