Liman kentlerinde meyhanelerin olması yüzyıllardır kaçınılmazdır.
Özellikle gemicilere hizmet eden meyhaneler, adamızda apayrı bir kültürün oluşmasında önemli rol oynadığına inanıyorum. Memleketimin içkisi Zivaniya, konyağı ve şarabı, üzüm üretimimizin bir getirisi olmuş, olmaya da devam etmektedir. Kısacası Kıbrıs adasının alkolü, üzüm hammadesinden geçmektedir.
Yüz yıl geriye gidersek Mağusa, Lârnaka ve Limasol liman kentlerinde meyhane kültürünün yerleşmesinde işte bu “liman kenti” oluşlarının büyük bir önemi vardır. İlk yıllarda hemen rıhtıma yakın yerlerde hayat bulan meyhaneler, yavaş yavaş kent içerisine kaymış ve sadece gemiciler değil, yerel halk da bu meyhanelerin bir müdavimi olmaya başlamıştı.
Sevgili dostum Bülent Fevzioğlu’nun 2019 yılında SAMTAY Vakfı yayını olarak okurla buluşturduğu “Suna Atun’un Yayınlanmamış Mağusa Dosyası” kitabında rastladığım bir kaynak, meyhane konusunda bizleri 1914 yılına kadar taşımıştır. “Seyyar” imzasıyla ve yayınlanmak üzere 1914 yılının KIBRIS Gaztesi’ne gönderilen mektupta şu görüş ve değerlendirme kaleme alınmıştı.
“Kıbrıs Gazetesi, 01 Haziran 1914, Pazartesi, sayı:26
MAĞUSA’DA BİRKAÇ GÜN...
Şu son günlerde Mağusa için çok şeyler işitildiğinden merak ettim, şu kasabaya gittim, birkaç gün orada bulundum. Gitmeden evvel iyi-kötü ne görür isem yazmaya karar vermiştim.
Memlekete bir hizmet olabilecek ümidiyle bu harekette, bu teşebbüste bulunduğumdan zannederim bir yer ayıracaksınız.
Mağusa’ya birçok sene evvel yine gitmiş idim. Bu kez, o zamana oranla biraz daha ziyade bayındırlık gördüm. Bununla beraber, üzülerek söyleyim, anladım ki borçları eskisine oranla artmıştır.
“Mağusa’nın Borcu ve İddihar Sandığı” hakkında sonra bir mektup yazacağım.
İtiraf olunur ki çalışmak da eskisine oranla ziyadedir. Fakat herhalde kazançları sarfiyatları oranında değildir. İçkiye tutkunlukları ise üzülerek söyleyelim, pek ziyadedir. Bu hal, Müslüman bulunmaklığımdan dolayı pek ağırıma gittiğinden biraz daha ayrıntılarına gireceğim:
Mağusa’da iki meyhane vardır. Bu meyhanelerde her vakit, belki de her sınıftan insan bulunabilir diyebilirim. Ama hasta imişler de alkol o vücutlarda daha ziyade yıkım yapacakmış! Yine içerler! Ama bu akşam cebinde beş kuruş var imiş, gelip geçen, gören kendilerinden nefret edecekmiş, kötü örnek olacaklarmış! Hiç düşünmezler, hiç çekinmezler, yine içerler!
Anladığıma göre Mağusa’da daha evvel meyhane yoktu. Bu demektir ki günümüzde görülen iğrenç hal de yoktu. Mağusa’da meyhaneler açılalı, herkes kolaylığı bulalı iş başka türlü oldu. Yazık, yazık!
Ey Müslümanlar! Mağusa’da meyhane bulunması kadar Mağusa Müslümanları için büyük bir belâ olamaz. Bunların çaresine bakınız. Azacık düşününüz. Düşününüz de evlâtlarınıza insaf, vatanınıza merhamet ediniz. Bu konu için şimdilik bu kadar yazacağım. Bir süre sonra aynı halin devam ettiğini haber alacak olursam daha ileriye gideceğim; başka türlü yazacağım. Rica ederim, kimse gücenmesin.
Böyle bir harekette bulunmakla görevimi yapmış olacağıma vicdanımın sesini duyarak inandım.
Umarım ki başka yerlere gidenler de aynı harekette bulunsunlar, iyi kötü ne görürlerse yazsınlar, iyiye övgüler döşesinler, kötü için ise uyarıda bulunsunlar; “uyanalım!” diye kıyametler koparsınlar.
Mağusa’nın kötü yanlarını ilk kez yazıyorum, çünkü zararın neresinden dönülürse ordan kâr başlar, derler o halde önce zararından kurtarmalı, sonra da övgüler döşemeli.(Seyyar)”
Elimizdeki kaynakları tarihsel süreçle izlersek 1946 yılında Ateş gazetemizde çıkan bir habere yer vermem gerekecek. Aslında bir suçla ilgili haberdir fakat haber içerisinde, o yılların kahvehane-meyhane geleneğiyle ilgili ipuçları bulunmaktadır. Öncelikle habere bir bakalım:
“ATEŞ Gazetesi, 29 Ekim 1946, syf: 2
Sarhoşluk
Angolemli olup şimdi Lefkoşa’da bulunan Cemal Ali, 19 Temmuz tarihinde Lefkoşa’da Ali Cafer’in kahvehanesinde sarhoş olup rahatsızlık ettiğinden maznun mahkeme babasının kefaleti ile 3 sene için 100 lira bir kefalete rabtedilmiştir. Bu 3 sene zarfında meznun bu babasının kefaleti şeraiti altında islah memurunun nezareti altında bulunacak ve bu müddet zarfında içki kullanmaması dehi emrolunmuştur.”
Haberde geçen şu cümle dikkate değer: “... kahvehanesinde sarhoş olup...” evet tüm yerleşim yerlerinde o yıllarda, hatta daha eski ve daha yakın geçmişte de kahvehaneler sosyal açıdan önemli bir toplanma mekânı olarak yaşamımızda yer almıştır. Düğünlerden tutunuz da toplantılara, buluşmalara, tarıtşmalara ev sahipliği yapan kahvehanelerin bazılarında (belki de genelinde) alkollu içki de verilmekte olduğunu anlıyoruz. Yine o yıllarda kasapların meyhanecilik görevini de üstlendikleri bilinmekte. Et de orda konyak da. Fakat bu haberden de anlaşılacağı gibi geçmiş yaşamımızdaki kahvehanelerimiz bu servisi de sunmaktaydı. Haberi bundan dolayı sizlerle paylaşmak istedim.
‘40’lı, ‘50’li yılların gazetelerinde bir asırdan fazla geriye giderek ve o dönemlerin sosyal, politik, ekonomik ve hatta kültür-sanat alanından bilgiler edinmemize, gazeteler büyük olanak tanımaktadır. Sadece bir gazete deyip geçilmiyor. Hele ki arşivci olmayan bir toplum olarak, gazetelerimiz geçmişteki Kıbrıs yaşamı için büyük bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır. Yazımızı ise, 1950-51 yıllarında çıkan konumuzla ilgili reklam-duyurulardan bir seçme yaparak tamamlıyoruz.
“Hür Söz, 04 Şubat 1949, syf: 2
SATILIK MEYHANE
Abdi Çavuş sokağında 4 numarada kâin meyhane, bütün gedikleri ile birlikte satılıktır.
İsteklilerin, fiat teklifi ve sair hususlar için ayni adrese müracaatları bildirirlir.”
“Hür Söz, 17 Mart 1950, syf: 4
Reklâmsız Meyhane
SAVOPULOS meyhanesinin reklâmı tabağın içindedir.
Bol ve çeşitli mezeler EN İYİ CİNS KONYAK
Lefkoşa-Savopulos”
“Hür Söz, 14 Mayıs 1950, syf:2
Satılık Meyhane
Çok işlek bir yer olan Lefkoşa Ömerye Mahallesinde Pahnalı sokağında bir meyhane Radyo, Gramoforu (Gramafon) ve diğer eşyaları ile birlikte çok ucuz bir fiatla satılıktır.
İsteklilerin “HÜRSÖZ” vasıtasıyle müracaatları bildirilir.”
“Hür Söz, 03 Haziran 1951, syf:3 (reklâm)
MAĞUSADA
ETEM HASAN’ın Meyhanesinde
KEO BİRASI
Mezesi ile
Büyük şişe 2/2 kuruşa
Küçük şişe 1/3 kuruşa
Servis edilir.”
“Hür Söz, 03 Haziran 1951, syf:3 (reklâm)
MAĞUSADA
İSMAİL AHMET’in Meyhanesinde
KEO BİRASI
Mezesi ile
Üç şilin Büyüğü
İki şilin Küçüğü
Servis edilir.”