Özgül Gürkut Mutluyakalı
Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, Kıbrıs sorununun çözümü için yürütülen tüm süreçlerde Kıbrıs Türk tarafının oynadığı olumlu rolün ve yaptığı katkının farkında olduğunu ve bunu teyit ettiğini söyledi.
Süreci Crans-Montana’ya kadar getiren BM parametrelerinin ortadan kaldırılmasını istemediklerini ve bunu isteyenleri onaylamadıklarını kaydeden Akıncı, BM çerçevesinin dışına çıkmanın söz konusu olmadığını, bir çözüm olacaksa bu çerçevede olacağını ifade etti.
Akıncı, eski müzakere sürecinin artık kapandığını vurgulayarak aynı şeyleri tekrarlayarak farklı yerlere varmanın mümkün olmadığını, dolayısıyla ucu açık müzakerede ısrar eden Rum tarafının aslında çözümsüzlükte ısrar ettiğini belirtti.
Akıncı, sonuç odaklı, takvimli ve stratejik bir paket anlaşmanın hedeflenmesi gerektiğini, bunun tersiyle bir yere varılamayacağının görüldüğünü kaydederek bu yanlışta ısrar edilmemesi gerektiğini söyledi.
Mustafa Akıncı, takvimli, sonuç odaklı stratejik bir paket söz konusu olursa Genel Sekreter’in de buna kişisel olarak dahil olmasının çok önemli olacağını ifade etti.
Akıncı BM Genel Sekreteri’yle görüşmesin ardından KKTC New York Temsilciliği’nde düzenlediği basına toplantısında görüşmenin içeriğiyle ilgili bilgi verdi, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
“GUTERRES LUTE RAPORU SONRASI BİZİMLE YENİDEN DİYALOĞA GEÇECEK”
Akıncı, Guterres’le görüşmelerinde Guterres’in henüz kendilerine, geçici olarak görevlendirdiği danışmanı Jane Holl Lute’un Kıbrıs’la ilgili raporunun hazır olmadığını, önümüzdeki günlerde kendisine iletileceğini ve o rapor ışığında kendileriyle yeniden diyaloğa geçeceğini duyurduğunu bildirdi.
“MÜZAKERELER 50’NCİ YILI DOLDURDU”
Guterres’in, içinde bulunulan süreci nasıl değerlendirdiklerini bir kez daha dinlemek istediğini ve kendilerinin de düşüncelerini etraflıca izah ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Akıncı, Genel Sekreter’e izahına, Kıbrıs müzakerelerinin 1968’e kadar dayandığını ve 50’nci yılını doldurduğunu anımsatarak başladığını kaydetti.
Akıncı, 50 yıllık zaman dilimi içinde 2004’teki Annan Planı ve son dönemde de Crans-Montana konferansının iki önemli kavşak olduğuna işaret ederek “Bütün bu süreçlerde Kıbrıs Türk tarafı olarak oynadığımız olumlu rolü, yaptığımız katkıyı zaten Sayın Guterres de son süreçte kendisi de şahit oldu” dedi.
“GUTERRES DE ŞAHİT VE FARKINDA”
2004 Annan Planı döneminde Kıbrıslı Türklerin büyük oranda evet oyu vermesine rağmen Rum toplumunun büyük çoğunluğu hayır oyu kullanınca Annan Planı’nın sonuçsuz kaldığını, ayrıca başka bir olumsuz sonucun daha ortaya çıktığını anımsatan Akıncı, Rum tarafının hayır oyu verdiği halde AB üyesi yapıldığını, çözüme ve AB üyeliğine evet diyen Kıbrıs Tük halkının ise AB’nin dışında bırakıldığını söyledi.
Son süreçte Mont Pelerin, Cenevre ve Crans-Montana’da üzerlerine düşeni yaptıklarını ve aldıkları inisiyatifleri Genel Sekreter Guterres’e bir kez daha hatırlatmak istediklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, “O da bunların farkında olduğunu bir kez daha bizlere teyit etti” dedi.
“KARŞILIKSIZ KALDI”
Akıncı, Kıbrıs Türk tarafının gerek Mont Pelerin, gerek Cenevre ve gerekse de Crans-Montana’da çözümü sağlayacak adımları cesaretle attığını, alınması gereken inisiyatifleri zamanında aldığını ancak bunların karşılıksız kaldığını ve bundan dolayı da bir çözüme ulaşılamadığını kaydetti.
“RUM TARAFI ÇERÇEVEYİ ÇARPITMAYA DEVAM EDİYOR”
Akıncı, Genel Sekreter’in 30 Haziran 2017 tarihli çerçevesinin önemli bir gösterge olarak ortaya çıktıktan ve Crans-Montana süreci sonuçsuz kaldıktan sonra içine girilen uzun süreli durgunluğu aşmak ve çözüm yolunu yeniden açabilmek umuduyla geçtiğimiz nisan Rum lider Nikos Anastasiadis’e 30 Haziran tarihli Genel Sekreter çerçevesini olduğu gibi, çarpıtmadan, sulandırmadan kabul edip etmediğini sorguladığını ifade ederek “Ne yazık ki o çağrımıza olumlu bir yanıt almadık. Bugün bile o 30 Haziran belgesinin sulandırıldığını, çarpıtıldığını bir kez daha gördük. Bugün Sayın Rum liderin yaptığı açıklamalar bize bunu bir kez daha teyit etti” ifadelerini kullandı.
Halbuki kendilerinin 30 Haziran çerçevesini Genel Sekreter’le 23 Eylül 2017’de yaptıkları görüşmede madde madde üzerinden giderek teyit ettiklerini, o çerçevenin ne olduğunu çok net bildiklerini kaydeden Akıncı, “Rum tarafı bunu bilmezden gelerek daha farklı yorumlamaya ne yazık ki o gün de, bugün de devam ediyor” dedi.
Akıncı, gelinen aşamada bundan sonrası için nasıl bir yol izlenmeli konusunda geçen yıl Genel Sekreter’e ve kendilerini ziyarete gelen Lute’a söylediklerini, yine altını çizerek bugün de vurguladıklarını belirterek şöyle konuştu:
“ESKİ MÜZAKERE SÜRECİ ARTIK KAPANMIŞTIR”
“Nedir bu? Bir kere eski müzakere süreci artık kapanmıştır. Aynı şeyleri tekrarlayarak farklı yerlere varmak mümkün değil. Dolayısıyla ucu açık müzakerede ısrar eden Rum tarafının, aslında çözümsüzlükte ısrar ettiği çok net ortada. Sonuç odaklı, takvimli ve stratejik bir paket anlaşmayı hedeflemek gerekiyor.
Sonuç odaklı olmayan, takvimsiz, ucu açık süreçlerin bir yere varamayacağı çok net görüldü, anlaşıldı.
Dolayısıyla bu yanlışta ısrar etmemek gerekiyor. Takvimli, sonuç odaklı stratejik bir paketi öngörecek bir yaklaşım söz konusu olursa Genel Sekreter’in de buna kişisel olarak dahil olmasının katkı yapmasının çok önemli olacağını Sayın Genel Sekreter’e ilettik. Bu çerçevede sadece Kıbrıs’taki iki tarafın değil BM yanı sıra Crans-Montana’daki diğer katılımcıların da bu sürece katkı yapmalarının gerekli olacağı üzerinde durduk.
“HİDROKARBON KIBRIS SORUNUNDAN İZOLE ELE ALINAMAZ”
Ve son olarak da şu hususun altını çizdik: Kıbrıs konusu sadece Kıbrıs’la başlayıp biten bir olay değildir. Kıbrıs’ın kendi içindeki sorunları aşmak için yapılması gerekenler var. İki toplumun ilişkilerini iki kurucu devlet bağlamında düzenlemek ve bir uzlaşmaya varmak gerekiyor ama bunun ötesinde de boyutları var. Örneğin Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon olayı Kıbrıs sorunundan bağımsız düşünülemez. Rum tarafının istediği gibi Kıbrıs sorunundan izole ele alınamaz. Ve bu konuda çatışma yerine iş birliği alanı haline dönüştürmek için elden gelen yapılmalıdır.
“KIBRIS TÜRK HALKININ DA O DOĞAL GAZDA HAKLARI VARDIR”
Kıbrıs Türk halkının da o doğal gazda hakları vardır. O zenginlik deniz altındaki olası zenginlik sadece bir topluma ait değildir, Kıbrıs Türklerine de aittir ve orada yaratılacak iş birliği potansiyeli Türkiye’yi de içerecek şekilde ele alındığı takdirde, çok olumlu bir noktaya doğru evrilebilir. Yani çatışma kültürü yerine iş birliği anlayışı geliştirilebilirse, enerji denkleminden Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı dışlanmadan formül edilirse bu Kıbrıs sorununun çözümüne de katkı yapabilir.”
Akıncı, Türkiye’nin AB’yle ilişkilerini son derece önemsediğini, gümrük birliğinin yenilenmesiyle başlayacak yeni bir yakınlaşmanın Kıbrıs sorununun çözümüne de katkı yapma potansiyelini içinde barındıracağı inancını dile getirdi.
BM Genel Sekreteri Guterres’le görüşmesinde, bütün bu düşünceleri paylaştıklarını belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, Guterres’in kendilerini anlayışla karşıladığını söyledi.
“OLUMLU İZLENİMLE AYRILIYORUZ… LUTE’UN RAPORUNDAN SONRA İSTİŞARE”
Akıncı, “Bugüne kadar izlediğimiz siyasetlerin yapıcı, çözüm konusunda irade sergileyen davranışlar olduğunun Sayın Genel Sekreter de farkındadır, bilincindedir ve bunu bizden saklamamaktadır. Bizimle bu duygusunu da paylaşmıştır. Dolayısıyla Kıbrıs Türk halkını temsilen, seçtiği lider olarak, Cumhurbaşkanı olarak bugün ekibimizle birlikte Sayın Genel Sekreter ve ekibiyle yaptığımız görüşmeden oldukça olumlu izlenimlerle ayrılıyoruz. Bundan sonraki süreçte, Sayın Lute’un sunacağı raporun ışığında Genel Sekreter’in bizimle yeniden istişareye geçmesini bekleyeceğiz” diye konuştu.
SORULAR
Basın toplantısında gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Akıncı, Lute’un raporunun henüz ortaya çıkmadığını ama Lute’la da çok geniş, etraflı, iki saate yakın bir görüşme yaptıklarını, bunların mutlaka rapora yansıyacağını kaydetti.
Akıncı, bu rapor ışığında Genel Sekreter’in belli düşüncelere varacağını ve bunları da kendileriyle paylaşacağını belirterek “Henüz rapor ortaya çıkmış değil, Lute raporuyla ilgili olarak bu aşamada daha ötesini söylemek mümkün değil” dedi.
Akıncı, Türkiye’nin AB sürecini öteden beri destekleyen, savunan bir politikacı olduğunu belirterek ilişkilerin, yatırımların ve ticaretin artmasının hem Türkiye hem AB için iyi olacağını söyledi.
“AVRUPA’YA YAKIN DURAN BİR TÜRKİYE KIBRIS İÇİN HER ZAMAN İYİ”
Akıncı, “Bir uzaklaşma döneminden sonra yeniden yakınlaşmanın başlamakta olduğunu görmekten memnunum. AB sürecinde ilerleyen bir Türkiye’nin Kıbrıs sorunu bağlamında da daha iyi olacağını düşünüyorum. Avrupa’ya yakın duran bir Türkiye Kıbrıs için her zaman daha iyidir diye düşündüm. Geçmişte de bugün de aynı kanaatteyim” diye konuştu.
Akıncı, Rum lider Anastasidas’in Guterres’le görüşmesi sonrasındaki açıklamasında Guterres çerçevesiyle sözlerine ilişkin bir soruyu yanıtlarken, Crans-Montana’da sadece Rumların değil garantörler dahil tüm tarafların yazılı öneri sunduğunu belirtti ve Rum tarafının yanlış algı operasyonu yaptığını belirtti.
6 Temmuz gecesi ısrarla ve inatla istedikleri bazı konuları gündeme getirmeye çalıştıklarını kaydeden Akıncı, altı maddelik paketin içinden bazılarını cımbızla alıp diğerlerinden ayrıştırma çabasının söz konusu olduğunu belirtti ve Genel Sekreter’in bir bütün olarak sunduğu paketi ayrıştırmanın yanlışlığını vurguladı.
“BM ÇERÇEVESİ DIŞINA ÇIKMAK SÖZ KONUSU DEĞİL”
“BM çerçevesinin dışına çıkmak söz konusu değil. Çünkü biz buradayız, BM’deyiz, BM Genel Sekreteri’yle görüşüyoruz. Bir çözüm olacaksa bu çerçevede olacaktır, bunun dışında bir çözüm arayışı olmayacaktır” diyen Akıncı, 11 Şubat 2014’te tarafların mutabık kaldığı ve müzakerelerde de BM çerçevesi ve AB’nin temel ilkelerinin de gözetileceğinin yazlı olduğunu çünkü Kıbrıs’ta çözüm bulunursa Kıbrıs’ın bütününün AB içinde yer alacağı için AB’nin temel ilkelerine riayet etmek gerekeceğini kaydetti.
Akıncı, olay bu çerçevede düşünüldüğünde o kurumlara atıfta bulunmanın sakıncası olmadığını belirterek, şöyle devam etti:
“Ama tamamen BM dışında ve AB’yle ilişkisi olmayacak bir müzakere arayışı zaten bir yere gitmez. Hiçbir parametre, zemin olmadan o zemin üstünde bir şey yükseltemezsiniz. Bu işin zemini bellidir, somut çerçeveler de gündeme gelmiştir. Çözüm niyeti varsa bunları bir sonuca götürmek için çaba harcamak lazım. Ama sürekli buların etrafında dolanıp bir 50 yıl daha harcama lüksümüz yoktur. Herkes Kıbrıs Türk tarafı gibi kararlı ve ne istediğini bilen bir tavır sergilerse bir yere varmak mümkün olur. Yoksa sürekli olarak başka mecralara çekmek isterseniz çekebilirsiniz ama sonuca ulaşamazsınız, bugüne kadar olduğu gibi…”
“ANA AKTÖR KIBRISLI TÜRKLER VE RUMLAR”
Akıncı, garantörler toplantısı konusundaki soru üzerine, bu tür toplantılarda bir sakınca olmadığını ama işin BM çatısı altında bir çözüme gideceğini belirterek, üç garantörün istişaresinin yararlı olduğunu ancak bulunacak çözümün adı ne olursa olsun, içeriği ne istese olsun günün sonunda bu çözümde yaşayacak olanların Kıbrıslı Türkler ve Rumlar olduğunu söyledi.
Akıncı, günün sonunda ana aktörün Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, diğerlerinin yardımcı aktörler olması gerektiğini kaydetti.
“Aksi takdirde eğer adada yaşayan taraflar bunu içselleştirmezlerse, başkalarını yaptığı bir şey olarak kabul ederlerse onu yaşatmak son derece zor olacaktır” uyarısına bulunan Akıncı, bu noktada 1960’da kurulan ve üç yıl süren ortaklık devletine atıfta bulundu. Akıncı, o devletin, toplumlarca içselleştiremediği için yaşatılamadığını kaydetti ve “Şimdi bu şekilde olmamalı” dedi.
“BM BARIŞ GÜCÜ SORUNUN PARÇASI HALİNE GELDİ”
Barış Gücü misyonunun uzatılması tartışmalarıyla ilgili soru üzerine Akıncı, “BM Barış Gücü sorunun değil, çözümün parçası olmalıdır. BM Barış Gücü adaya 1964’te geldi, yani 54 yıl önce… Sorunun bir parçası haline geldi. Tabi ki BM Barış Gücü bir çırpıda adadan çıksın demek kolay bir iş değil ancak sorunun bir parçası halinde, bu şekilde Rum tarafına da bir rahatlık yaratarak bu şekilde devam edemeyeceği anlaşılıyor” diye konuştu.
Bütün Barış Gücü misyonlarının gündemde olduğuna işaret eden Akıncı, Kıbrıs’taki Barış Gücü misyonunun yakın bir zamanda kapatılacağını düşünmediğini, bir çırpıda ortadan kalmasının da doğru olmadığını ama statükonun parçası olarak bu şekilde devamının ve Rumlara rahatlık alanı yaratılmasının da doğru olmadığı düşüncesini ifade etti.
FEDERASYON ÖLDÜ MÜ?
Akıncı, “Federasyon çözümü hala gündemde mi, yoksa öldü mü?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“BM parametreleri yıllar içinde birike birike bizi Crans-Montana’ya kadar getirdi. Onun içinde iki kesimlilik, iki kurucu devletin siyasi eşitliği, Kıbrıslı Türklerin etkin katılımı vardır. Ve en son Crans-Montana’da kabul edilmese de Genel Sekreter’in çerçevesinde dönüşümlü başkanlık vardır. Biz bunu öldürmeyiz, niye öldürelim ki? Bunu öldürmek isteyenleri de onaylamayız.
Rum tarafı bunlardan kaçmak istiyor bütün adanın tek sahibi olma imtiyazını sürdürmek istiyor. Kıbrıslı Türklerle ne yetkiyi, ne zenginliği paylaşmak istiyor. Bunca yıl içinde ortaya çıkan bu kazanımları bir çırpıda itme lüksüne sahip değiliz. Bu, Rumların ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz. Dolayısıyla bizim için federal çözüm iki kesimli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı, Kıbrıslı Türklerin dönüşümlü başkalığını içerecek, iki eşit kurucu devlete dayalı bir federal ortaklık öldü bitti demek, son derece yanlış olur.”
Akıncı, Lute’un raporunu sunmasının uzun zaman almayacağını, Guterres’le görüşmesinden, raporun birkaç hafta içinde sunulacağını anladıklarını belirtti. Akıncı, Guterres’in de 15 Ekim’de Güvenlik Konseyi’ne rapor sunacağını, Lute’un ise raporunu bundan önce sunacağını kaydetti.
Akıncı, müzakerelerin yeniden başlaması halinde formatının ne olacağına ilişkin soruyu yanıtlarken ayrıntıların daha hiç konuşulmadığını, bunları genel ilkeler olarak BM Genel Sekreteri’ne aktardıklarını belirtti.
Geçmiş 50 yılın deneyimlerinden süzülerek gelen ilkeler bulunduğuna işaret eden Akıncı, “Ucu açık olduğu takdirde hiçbir sonuca ulaşmadan, yıllarca uzatabilirsiniz” dedi. Akıncı, bu yüzden ucu açık olmayan, sonuç odaklı, makul takvimi olmasını stratejik bir paket hedeflemesini istediklerini, bunun günün sonunda bir konferansa da gidebileceğini ancak bugün bu ayrıntıların konuşulmadığını kaydetti. Akıncı, bu ilkeler konusunda anlayış gördüklerini söyleyebileceğini ifade etti.
AKINCI VE ANASTASİADİS TELEFONDA KONUŞTU
Öte yandan Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı ile Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis, New York’ta telefon görüşmesi yaptı.
Akıncı’nın basın toplantısı öncesinde yapılan görüşmede, Anastasiadis’in dünkü doğum günü nedeniyle gönderdiği mesaj için Akıncı’ya teşekkür ettiği öğrenildi.
25 DAKİKA GÖRÜŞTÜLER
Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’le New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde Kıbrıs sorunuyla ilgili değerlendirmelerde bulunmak üzere bir araya geldi.
Kıbrıs saatiyle cumartesinin ilk saatlerinde 02.40’ta, New York saatiyle ise 19.40’ta başlayan ve 25 dakika süren görüşmeyle yarım asırlık Kıbrıs sorunu bir kez daha BM’nin üst düzeyde gündemine taşınmış oldu.
İsviçre’nin Crans-Montana kentinde geçen yıl temmuz ayında düzenlenen Kıbrıs Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlanmasıyla kopan Kıbrıs müzakere sürecinin ardından Genel Sekreter Guterres Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis ve Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı’yla ayrı ayrı görüştü.
Akıncı’nın BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’le görüşmesi BM Genel Merkez binasının 38’inci katında yer aldı.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay'ın da katıldığı görüşmede Sözcü Barış Burcu, New York Temsilcisi İsmet Korukoğlu ve Diplomasi ve AB Özel Danışmanı Erhan Erçin, Özel Kalem Müdürü Cenk Gürçağ, KKTC New York Temsilciliği 2. Sekreteri Sertaç Güven de yer aldı.
Görüşmeye Guterres’in yanında geçici görevlendirdiği danışmanı Jane Holl Lute ve Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Rosemary DiCarlo, Özel Kalem Müdürü Maria Luiza Riberio Viotti ve Genel Sekreteryası’ndan diğer bürokratlar katıldı.
Akıncı, Genel Sekreter Guterres’le görüşmesinin ardından ardından KKTC New York Temsilciliği’nde basın açıklaması yaptı.