Eşler Arasındaki İletişim Sorunlarını Çözme

Verda Gülçür

Aile içi iletişim biçimi, aile bağlarını güçlendiren, birbirimizi anlamamızı, kabullenmemizi, empati kurabilmemizi sağlayan en önemli etkenlerden biridir.

Ancak çoğu zaman iletişim kurmaktan kaçıyoruz ve “anlaşamıyoruz” olgusuyla birbirimizle olan iletişimimizi koparıyor, birbirimizden uzaklaşıyor ve bu şekilde devam ettiği zaman birbirimize yabancı insanlar olarak yaşıyoruz.

Öncelikle kabullenmemiz gereken nasıl ki hiçbirimizin parmak izi aynı değilse tıpkı bunun gibi hiçbirimizin karakter, hoşlandığı/ hoşlanmadığı konular, aktiviteler, alışkanlıkları da aynı değildir.

İlk iletişim kurmamız gereken kişi kendimiz olmalıyız. “Ben karşımdaki insanı bu özellikleriyle kabul edebilir miyim?” sorusunu kendimize sorduktan sonra cevabımız “evet” ise karşımızdakiyle iletişim kurma yolunu kapatmamalıyız.

Hiçbir insan kendi istemediği sürece değişmez. Kurallarla, taktiklerle, cezalandırmayla, ödüllendirmeyle yetişkin bir bireyi değiştiremezsiniz. Ancak değişime kendisi karar verirse değişir bunu kabullenerek karşımızdaki insanla ilişkimizi sürdürebilir veya kabullenmeyerek sonlandırmayı tercih edebiliriz.

En sağlıklı yöntem iletişim kurarak ilişkimizi sürdürmeyi devam ettirmek olsa da istisnai durumlarda iletişimimizi koparmak ruhsal ve fiziksel sağlığımız açısından daha faydalı olacaktır. Karşı taraftan fiziksel veya psikolojik şiddet görme, bağımlılıklar, sürekli olarak size yalan söylenmesine maruz kalma, kişiliğimizi, özgüvenimizi zedeleyecek davranışların rahatsızlığımızı dile getirdiğimiz halde devam etmesi , aldatma gibi davranışlar gösteren kişiyle iletişimimizi devam ettirmemiz bizi olumsuz yönde etkiler. Bu tür durumlarda en kısa zamanda bir uzmana başvurmak bizim için en faydalı davranış biçimi olacaktır.

Yaşayış tarzı farklılıklarından doğan iletişim sorunlarını çözerken aşağıdaki yanılgılara düşmemek iletişimimizin kopmaması açısından yararlı olacaktır.

 

Sorunları Biriktirmek

Büyüklerimizden gelen yanlış öğretiler sonucu bazen bilinç altımızda olan “büyüklük bizde kalsın” düşüncesiyle bizi rahatsız eden davranışları söylemek yerine içimize atarız. Bu da sorunun daha da büyümesine yol açar. Tıpkı bir balon gibi balona üfleriz, üfleriz ve çok şiştiği zaman son üfürmemizde patlar. İçimizde tuttuğumuz rahatsızlıklar da bu balon gibidir. Karşımızdaki insana bizi rahatsız eden davranışı söylemeyiz ve küçük bir olayda çok büyük bir tepki gösteririz.

Aslında bu tepki birikmiş  olan rahatsızlıklarımızdan oluşan bir tepkidir. Bu tepki sonucunda karşımızdaki insan niye bu kadar büyük bir tepki verdiğimizi anlayamaz, daha önce vermemiz gereken tepkileri geç verdiğimiz için anlamsızlaşır ve çözülmesi daha güç bir hale gelir.

Bizi rahatsız eden bir davranış olduğu zaman hem kendimiz hem de karşı taraf sakinleştikten sonra karşılıklı konuşmak en sağlıklı davranış biçimi olacaktır.

 

Kendimizi İfade Ederken Doğru Sözcükleri Kullanamama

İletişim kurarken amacımız bizi rahatsız eden davranışı karşımızdakine aktarabilmektir, karşımızdakini incitmek, suçlamak, aşağılamak değil. Bu yanılgılara düşmek iletişimin tamamen kopmasına neden olabilmektedir.

Örneğin evde iş bölümü yapmak yerine birçok sorumluluğu kendimizin aldığını düşünüyorsanız ve bundan rahatsızlık duyuyorsanız karşımızdakine “bencil” kelimesini kullanmak yerine yapmamız gereken yorulduğumuzu ve iş bölümü yaparsak kendimizi daha iyi hissedeceğimizi söylemek olmalıdır. Bununla birlikte karşımızdakini etiketlemekten kaçınmalı ( düşüncesiz, beceriksiz, işe yaramaz, bakımsız…) bunun yerine kbiz rahatsız eden davranışı ve bu davranış karşısında hissettiğimiz duyguları karşımızdaki kişiye ifade etmeliyiz.

Karşımızdakine küfürlü, suçlayıcı kelimeler kullanmak, karşımızdakini aşağılamak, karşımızdaki insanla alaycı bir biçimde konuşmak, tartışamam diyerek kendi başımıza karşımızdaki insana kendini ifade etme şansı tanımadan konuyu kapatmak, karşımızdakini dinlemeden arkamızı dönerek gitmek, hissettiklerinden dolayı onu yargılamak, bizimle iletişimini, paylaşımını azaltmasına neden olmakla birlikte zamanla birbirimize karşı yabancılaşmamıza da yol açacaktır.

 

Eski Konuları Gündeme Getirmek

Karşımızdaki insanla çözüm amaçlı iletişim kurarken eski konuları gündeme getirmek, daha önce çözüp kapattığımız konulardan tekrar bahsederek suçlayıcı biçimde davranmak bizi amacımızdan saptırır. Amaç “ o an” yaşanan sorunu çözmek olmalıdır.

 

Küs Kalarak Cezalandırma

Karşımızdaki insana küsme’ iletişimizi tamamen koparma olgun bir davranış biçimi olmamakla birlikte bir yada iki kez karşımızdakinin bizimle iletişim kurmaya çalışmasıyla düzelebilse de bir müddet sonra küslükle cezalandırılan kişi de sürekli olarak kendinin iletişim kurmasından vazgeçer ve iletişimi kopma noktasına getirir. İletişim kurmayan çiftler birbirlerinden giderek uzaklaşır ve bunun sonucunda ilişki büyük bir olasılıkla kopma noktasına gelir.

 

Kişiyi Bizi Rahatsız Eden Davranışla Aynı Şekilde Cezalandırma

Bizi rahatsız eden davranışı karşı tarafa yapmamız bu davranışın tekrarlanmamasından daha çok ters tepki yaratarak yinelenmesine neden olur. Örneğin eşimizin eve geç gelmesinden rahatsızsak ve bunu eşimizle paylaşmak yerine biz de eve geç gelmeye başlarsak aynı evin içinde yalnız yaşayan iki insan olma olasılığımız sorunun çözülmesinden daha fazladır.

 

Aile, Arkadaş, Yakın Çevre Öğütleriyle Hareket Ederek İletişim Biçimimize Yön Verme:

İletişim sorunlarımızı çözemediğimiz zaman genellikle en yakınlarımızdan yardım isteriz. Ancak en yakınlarımız bize destek olmaya çalışırken bize olan sevgilerinden dolayı olaya kişisel olarak yaklaşırlar ve biz sorunumuzu çözsek dahi karşımızdaki insana karşı önyargı oluşturma olasılıkları yükselir. Bu yüzden yakınlarımıza danışmak yerine uzman birine danışmak bizim için çok daha yararlı olacaktır. 

Ayrıca ilişkimizdeki sorunları yakınlarımızla paylaşmak biz o sorunu çözsek dahi anlattıklarımız yakınlarımızın hafızasından silinmeyecektir. Zaman geçse dahi karşımızdaki insana karşı kırgınlık hissetmeye devam edecekler ve bizim mutluluğumuzla ilgili tedirginlikleri devam edecektir.

 

Çocukların Önünde Tartışmak

Çocukların önünde tartışmamak söylenenin tam aksine kesinlikle yanlış bir davranış biçimidir. Yanlış olan çocukların önünde uygunsuz sözcüklerle ve yüksek ses tonuyla yapıcı değil kırıcı bir biçimde tartışmaktır. Çocuklarımızın önünde tartışmalıyız ancak kendimizi doğru sözcüklerle ifade ederek, fikirlerimizi söyleyerek, ses tonumuza kullandığımız kelimelere dikkat ederek, çocukları tartışmaya taraf etmeden bunu yapmalıyız ki ilerdeki yaşamlarında kendi fikirlerini söylemenin yanlış bir davranış olmadığını görebilmelerini sağlayabilelim ve kendilerini ifade ederken nelere dikkat edeceğimizi gösterelim.

Karşımızdakiyle saygı çerçevesinde yaptığımız tartışma çocuklarımıza kendini ifade etme yönünde yarar sağlarken, saygı, sevgi çerçevesinde değil de öfke, şiddet, yanlış kullanılan sözcükler, suçlamalar doğrultusunda yapılan tartışmalar çocuğumuza da zarar vermektedir.