Nesin Vakfı’nın takvim yaprağı yüzüme bakıyor.
“Bir Tutam Aydınlık” kitabından takvime yansıyan bir söz var.
İşin aslı bir “ders” var.
Söze geleceğim ama...
Önce “aydınlık.”
Hepimiz bunu istiyoruz.
Geleceğe dair ışığı görebilmek.
Bir tutam...
* * *
Aziz Nesin’in “soyadı” öyküsünü biliyor musunuz?
Kendi anlatmıştı...
“1934 yılında soyadı kanunu çıktı. Herkes kendisine soyadını kendisi seçtiği için, insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri ‘Eli açık’, dünyanın en korkakları ‘Yürekli’, dünyanın en tembelleri ‘Çalışkan’ gibi soyadları aldılar. Her türlü yağmada hep sona kaldığım için, güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime ‘Nesin’ soyadını aldım. Herkes ‘Nesin’ diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.”
* * *
Nesin Vakfı’nın takvim yaprağı...
“Bir Tutam Aydınlık” kitabından yansıyan şu satırlar...
“Halkımıza, aydınlarımıza duyarsız mı dedim?
Aman bin kez estağfurullah!
Halkımızın yüzde altmışı enayi, aptal dedim diye çok değerli seçmen olan halkımızdan başıma gelmeyen kalmadı.
Halkımız ve aydınlarımız son kertede duyarlıdır; hele bir çıkarları söz konusu olsun...”
* * *
Hele bir çıkarları söz konusu olsun, değil mi...
O zaman..
Siyasetçi de değişir...
Sendikacı da...
Gazeteci de farklılaşır...
Hekim de hakim de...
* * *
İnsan hep sormalı kendine...
Her daim...
“Nesin?”