Estonya Cumhurbaşkanı Alar Karis, 28 Mart 2024 Perşembe günü, Kayıplar Komitesi’nin Lefkoşa’da ara bölgede, eski uluslararası Lefkoşa Havaalanı yakınında bulunan antropoloji laboratuvarına bir ziyaret yaparak, burada gerek Kayıplar Komitesi yetkilileri, gerekse laboratuvarda çalışan bilim insanlarından geniş bilgi aldı.
AYRINTILI BİLGİ ALDI...
Estonya Cumhurbaşkanı Karis, Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üyesi Hakkı Müftüzade, Kıbrıslırum Üyesi Leonidas Pandelidis ve Üçüncü Üye’ye vekalet etmekte olan Üçüncü Üye Sekreteri Bruce Koepke’yle görüşerek Kıbrıs’ta “kayıplar” konusunda geniş bilgi aldı...
Resmi bir ziyaret için Kıbrıs’a gelen Estonya Cumhurbaşkanı Alar Karis’e komitenin çalışmalarıyla ilgili olarak bir sunuş yapıldı ve kendisine araştırmaların nasıl yapıldığı, kazıların nasıl yürütüldüğü, kayıp yakınlarıyla nasıl temas edildiği ve kimliklendirmenin nasıl gerçekleştirildiğine dair çok ayrıntılı genel bir bilgilendirme yapıldı.
BÜYÜK İLGİ GÖSTERDİ...
Kayıplar Komitesi çalışmalarına büyük ilgi gösteren Estonya Cumhurbaşkanı Karis, laboratuvarda çalışmakta olan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum bilim insanlarına çeşitli sorular sordu ve daha ayrıntılı bilgiler edindi.
ULUSLARARASI ALANDA İLGİ BÜYÜK...
Kayıplar Komitesi’ne geçtiğimiz haftalarda Almanya ve İtalya Cumhurbaşkanları da ziyaretlerde bulunmuşlar ve İngiltere’den gelen Kıbrıs’la ilgili milletvekilleri de laboratuvarda bilim insanlarından ve Komite’nin yetkililerinden bilgi almışlardı. Kayıplar Komitesi’ne yönelik bu uluslararası ilgi, komite çalışmalarının sürdürülebilmesi için gerekli etkiyi yaratıyor ve Kıbrıslıtürk ile Kıbrıslırum “kayıpları”nın gömü yerlerinin bulunarak kazılması, kimliklendirilmesi ve kalıntıların ailelerine defin için verilmesine yönelik programın devamını sağlıyor.
Estonya Cumhurbaşkanı, Kayıplar Komitesi laboratuvarında çalışan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum bilim insanlarıyla birlikte...
“Savaş, yaşamın tam ortasına kırlangıç hızıyla girmişti...”
Yahya Berken TİNİ/BİANET
"Kırlangıç Bayırı Çocukları", ne yaşarsak yaşayalım, hayatta kalmak için mücadele etmemiz gerektiğini anlatıyor…
Yazarımız Julia Green hayatı savaşla, bombalarla altüst olmuş bir çocuğun gözünden romanına hayat veriyor.
Sıradan bir günde Isabella ve en yakın arkadaşı Marta okul çıkışı eve giderlerken her zamanki gibi tren istasyonunda ayrıldılar. Az sonra büyük bir patlama sesiyle işin rengi değişti. Isabella o anda Marta’yı ve ailesini düşündü. Onların güvende olması için dua etti.
Çok şanslıydı ve eve ulaşmayı başardı. Eve geldiğinde yalnız babası evdeydi. Annesi ve ablası evde yoktu. Baba çok endişeliydi. Patlama sesleri hiç durmuyordu. Isabella babasına göre daha iyi görünüyordu. Birkaç gün annesine ulaşamadılar. Sonra bir gün annesi onları arayıp Roma’yı terk etmeleri gerektiğini söyledi. Roma’dan kalkan son trenle Isabella ve babası tüm sevdiklerini geride bırakarak bilinmeyen bir yolculuğa çıktılar.
Modern şehir hayatından sonra ıssız yaşam
Isabella ve babası bu yolculukta birçok acıya tanık oldular. Günler sonra İskoçya’da terk edilmiş ve hiç bir şeyin olmadığı dedesinden kalma eve vardılar. Elektrik, su, yiyecek hiç bir şey yoktu. Isabella için alışması zor bir durumdu. Modern şehir hayatından sonra bu ıssız yerde yaşamak ve tüm bunlarla mücadele etmek çok güçtü…
Ancak şanslıydı, hayattaydı ve bomba sesleri yoktu. ‘’Bir çocuk için çok kötü bir durum. Onun yerinde olmak istemezdim. Keşke hiç bir çocuk bunları yaşamasa.’’ Zamanla yaşadığı yere alışmaya başladı. Babası annesine ulaşmak için kasabaya gitti. Isabella günlerce babasının gelmesini tek başına bekledi. Bu arada yıllar önce salgın hastalıktan ailesini kaybeden Kelda ve Rowan kardeşlerle tanıştı. Bu çocuklar yıllarca tek başlarına yaşamışlar ve deneylerde kobay olmamak için insanlardan saklanmışlar.
Isabella Rowan’dan hayatla mücadele etmeyi, imkânsızlıklar içinde yaşamayı ve hayatta kalmayı öğrendi. Babasının döneceğine hep inandı ve umudunu hiç kaybetmedi. Babasının yokluğunda Holly, Billiy ve Luke adlı çocuklarla tanıştılar. Bu çocuklar da salgın hastalıktan etkilenmeyen ve saklanmak zorunda olan çocuklardı. Isabella Holly’den kano kullanmayı öğrendi. Burada yaşadıklarını arkadaşı Marta’ya mektuplar yazarak anlattı. Fakat bu mektupları hiç bir zaman gönderemedi. Arkadaşıyla vedalaşmak için tüm mektup sayfalarını küçük parçalar halinde yırtıp köprüden nehir suyuna bıraktı. Ancak Marta Isabella için her zaman en iyi dostu olacaktı.
Savaş
Savaş yaşamlarının tam ortasına kırlangıç hızıyla girmişti. Her şeyi değiştirmişti. Babası bir gün eve döndü ve annesinin ve Gabriella’nın güvende olduklarının haberini Isabella’ya verdi. Günler sonra gemiyle annesi ve ablası onların yanına geldiler.
Rowan, Kelda, Isabella baba, anne ve Gabriella hep birlikte sil baştan yeni bir hayata başladılar. Hayat onlar için sadece ihtiyaçlarını karşıladıkları, özgür ve mutlu oldukları bir hayattı. Birbirleriyle yardımlaştılar, paylaştılar ve birbirlerini iyileştirdiler. Yeni bir hayata merhaba…
Benim yorumum; ne yaşarsak yaşayalım, hayatta kalmak için mücadele etmemiz gerekiyor.
Kitap: Kırlangıç Bayırı Çocukları
Yazar: Julia Green
Çeviri: Azade Aslan
Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
Okuma Yaş Grubu: 8-12 yaş
(BİANET.ORG – Yahya Berken TİNİ - 29.3.2024)
YAZAR JULIA GREEN KİMDİR?
Yazar Julia Green, kendi internet sayfasında şöyle diyor:
“Ben çocuklara be gençlere yönelik yirmiden fazla roman ve öykü kitabının yazarıyım. Aile ve dostluk, doğal dünyaya bağlarımız, hayat ve ölüm, sevgi ve kayıp, hüzün ve neşe – benim için önemli olan herşey hakkında yazmaktayım.
Küçük bir çocuk olarak İngiltere’nin Surrey bölgesinde Ashtead adlı bir köyde yaşıyordum, ailem kitapları çok seviyordu. Ben de okumayı, yazmayı, kızkardeşlerim ve arkadaşlarımla oynamayı seviyordum, ormanda ve tarlalarda ve derede oynamayı seviyordum. Shtead köyünde St. Giles İlkokulu’nu bitirdikten sonra, Cheam’daki Nonsuch Kız Öğrenciler İçin Ortaokul ve Lisesi’ne gittim. Cantebury’de Kent Üniversitesi’nde İngiliz ve Amerikan Edebiyatı okudum, sonra da Oxford Üniversitesi’nde İngiliz Edebiyatı’na dair masterimi tamamladım. Daha sonra ise Bath Spa Üniversitesi’nde “Yaratıcı Yazarlık” konusunda doktora yaptım.
Bir yayıncı için reklam yardımcılığı, bir kütüphane yardımcılığı, İngilizce öğretmenliği ve Yüsek Öğrenim ve Yetişkinler’in eğitimine yönelik dersler verdim. Bath Spa Üniversitesi’nde Genç İnsanlara Yazarlık konusunda profesörlik ettim ve 2019 yılına kadar genç insanlara yazarlık konusunda master yaptıkları kursun direktörü olarak görev yaptım. Bu bölümü tamamlayan pek çok insan arasından pek çok başarılı çocuk kitapları yazarı çıktı.
İki tane bana ilham veren, maceracı, yetişkin oğlum vardır. Eşim yazar David Almond’la birlikte Britanya’nın kuzeydoğu sahilinde yaşıyorum. Vahşi doğada, uzak yerlerde, özellikle Dış Hebridler adacıklarında ve Northumberland yöresinde zaman geçirmeyi seviyorum...
Çocukken yazmaya başlamıştım. Şiirle başlayıp kısa öykülerle devam ettim. Yetişkinler için bir roman yazdım ki hiç yayımlanmadı. Sonra “Mavi Ay”ı yazdım ki bu 2003’te yayımlandı. Bu kitap benim için önemliydi çünkü bir ajans ve bir yayıncı bulabilmiştim bu kitap aracılığıyla.
Yazar olmak isteyenler çok okumalı, çok yazmalıdır. Kendiniz için yazınız, bir günlük ya da not defteri tutunuz ki sık sık ve rahatlıkla, hata yapmaktan korkmaksızın yazabilesiniz. Çevrenizde olup bitenlere dikkat ediniz. Çok dinleyiniz... Düşündüğünüz, hissettiğiniz, gördüğünüz, duyduğunuz, dokunduğunuz şeyleri not alınız. Bir öyküyü ortaya çıkarmak çok uzun zaman alabilir. Acele etmeyiniz. İhtiyacı olan zamanı ona veriniz. Tekrar tekrar yazınız. Yazmakta olan başkalarıyla konuşunuz. Öykünüze inanınız...
Ben daha çok bana ait tavanarasında yazmayı seviyorum... Buradan tepelerin üstünü ve gökyüzünü görebiliyorum. Bazan da kafelerde bir deftere yazıyorum, kafede yazarken masamda kahve ve bademli bir kruvasan oluyor...
Denizi çok seviyorum. Bunu herhalde kitaplarımdan anlarsınız! Mavi rengi seviyorum. Limonlu ve bademli pastaları ve böğürtlenleri seviyorum...”
Yazar Julia Green...
Julia Green hakkında daha ayrıntılı bilgi için kendi internet sitesini ziyaret edebilirsiniz şu adresten: