Ercan’ın ‘özel tekel’e devredilmesinin yan etkileri arasında yer alan ETİ’nin kapanması ve bunun sonucunda 49 kişinin işsizliğe itilmesini hem bu köşede, hem Kanal SİM’de ‘Sabah Kahvesi’nde ele aldık, konuştuk, yazdık.
Bu konuşup yazmanın ardından Bank Sen Başkanı Zübeyir Boransel’den bir mektup geldi. Boransel hem tebriklerini, hem de üzüntülerini dile getirdiği mektubunda özetle “çalışanların devlette istihdamı konusunda gereken neyse yapımakta olduğunu, ilgisiz kalmadıklarını” söylüyor.
ETİ’de işten durdurulanlar hemfikir değilse de, sendikanın bu insanlara sahip çıkması, seslerini dile getirmesi en fazla işsiz ve belirsiz durumdaki ETİ’zedeleri, sonra da beni memnun eder.
Zübeyir başkana duyarlı davranıp mektup yolladığı için teşekkür ederim. Ayrıca mektubunda söz ettiği ‘yazışmalar’ın birer kopyasını da mutlaka isterim.
Zira ETİ’den atılan 49 kişinin başına gelenlerin başka olası gelişmeler, özelleştirme hayalleriyle de çok yakın alakası var gibi görünüyor.
İşin ‘püf noktası’ ise 49 çalışanın, söz verilmesine rağmen devlete istihdamı için konulan ‘şirketin tasfiyesi’ şartı...
Önce Bank-Sen Başkanı Boransel’in mektubuna yer evrelim, sonra konunun ucu nerelere kadar uzanıyor, ona bakalım.
**
“ETİ Teşebbüsleri ile ilgili hükümetin vermiş olduğu tasfiye kararına paralel olarak ETİ çalışanlarının buna bağlı olarak muhtemel uğrayabilecekleri mağduriyetleri ve bugün yaşanan belirsizlikleri 24 Nisan 2013 tarihinde gazete köşenizde gündeme getirmenizden dolayı sizleri kutlamak isterim. Ancak aynı tarihte Kanal SİM’de yayınlanan sabah programında ilgili sendika Bank-Sen’in çalışanların konularıyla ilgilenmediğini gündeme getirmeniz beni fevkalede üzmüştür.
Yazınızda belirttiğiniz tüm konularla ilgili sendikamız ETİ temsilcileri ile birlikte gerek Başbakanla, gerekse ilgili Bakanla birçok kez görüşmüş ve gerek sözlü, gerekse yazılı olarak çalışanların ve sendikamızın endişelerini kendilerine aktarmıştık.
Sendikamızın hükümet yetkilileriyle yapılan görüşmelerde öncelikle Ercan özelleştirmesiyle ETİ Teşebbüsleri’ne ait ve ETİ’nin can damarı olan ‘Duty Free’lerin bir kamu kuruluşu olması ve bünyesinde 63 personeli barındırması nedeniyle bunların muaf tutulmasını talep etmiştir. Ancak bu kabul görmemiştir. Bunun kabul görmemesi, ETİ’nin kapanması anlamına gelmekteydi. Bu nedenle personelin mağdur olmaması için devlete istihdamları için uğraş içerisine girdik ve bunun sözünü de hükümetten aldık.
Devlete istihdamda, çalışanların mağdur olmaması için son olarak ilgili bakanı ziyaret ettik ve bu konu ile ilgili gerekirse yasal tadilat yapacakları hususunda da bizlere güvence vermiştir.
Şu anda, çalışanların devlete istihdamı için mahkemenin vereceği tasfiye kararı beklenmektedir. Sendikamızın konuyu yakından takip ettiğini ve gerekeni yapmaya her zaman hazır olduğunu özellikle vurgulamak isterim.
Ayrıca bu konularla ilgili sendikamızın bugüne kadar Başbakana ve ilgili bakana vermiş olduğu yazıları, arzu etmeniz halinde sizlere takdim edebileceğimi belirtmek isterim.
Yayın hayatınızda sizlere başarılar dilerim.”
**
Zübeyir Boransel’in mektupta anlattığı gibi çalışanların Özelleştirme Yasası kapsamında devlete alınması ‘ETİ’nin tasfiyesi’ne bağlanmak isteniyor.
Oysa ETİ Müdür Vekili 49 kişiye teker teker ‘işten çıkarılma’ yazısını gönderdi. 31 Mart 2013 tarihi itibarıyla sözkonusu kişilerin ETİ ile ‘iş ilişkisi’ kalmadı.
Bu durumda şirketin tasfiyesinin devlette istihdamla ne alakası olabilir ki?
“Hukuken böyle bir şart olabilir mi’ tartışmasını hukukçulara bırakmak lazım. Ama konunun özelleştirilmek istenen KIBTEK’le yakından ilgili olduğunu not etmek gerekiyor.
Hükümetin 49 kişiyi istihdam etmekte büyük bir sorunu olduğunu sanmıyorum.
Sorun şu ki, ETİ’de ‘tasfiye edilmeden devlete aktarma’ yapılırsa, bu KIBTEK’te de örnek teşkil edebilecek.
Belli ki KIBTEK’te özelleştirme hedefinde olanların kurum çalışanlarının –en azından tümünü- devlette istihdam etme gibi bir niyetleri yok.
ETİ’de yaşananları başta KIBTEK çalışanları ve El-Sen olmak üzere bütün kesimlerin dikkatle izlemesinde yarar var.