• Tetikçi’nin silahı medya, mermileri santaj, karalama, yıpratma, kirletme, yalan haberdir.
Etik değerlerin yükseltilmesi, gazeteciliğin neredeyse en önemli hedefi haline gelmişken ve bu amaçla yürütülen çabalar giderek artarken, tam tersi bir manzarayla karşı karşıya olmak, meslek adına herkesi karamsarlığa itiyor.
Türkiye’de tetikçilik zirvede
Yakından takip ettiğimiz Türkiye medyasında iş çığrından çıktı. Yaşananları etik ihlaller diye açıklamak artık mümkün değil. Çok sayıda yayın kuruluşu ve gazeteci birbirlerine en ağır suçlamaları yöneltiyor, saldırıyor, kışkırtıyor.
“Tetikçi gazeteci” suçlamaları hiç bu kadar yaygın olmamıştı. Tetikçi, siyasi ve iktisadi güçlülerin emrinde olan gazetecilere verilen sıfattır. Emrinde olduğu güçlerin çıkarları ve emirleri doğrultusunda hareket eder. Bazen onların taleplerinin ötesine geçer, kraldan çok kralcı olur.
Hedef gözeterek ateş eder
Çarpıttığı haberlerle veya kışkırtıcı yorumlarla, keskin nişancılar gibi hedef gözeterek ateş eder; silahı medya olan tetikçi için santaj, karalama, yıpratma, kirletme, yalan haber mermidir.
Türkiye’de iktidar partisini destekleyen ve ‘yandaş medya’ diye de anılan medya kuruluşları son zamanlarda meslektaşlarını daha çok hedef tahtası yapıyorlar; Can Dündar, Celal Başlangıç, Ahmet Hakan, Ezgi Başaran, Cengiz Çandar gibi yıllarını bu mesleğe vermiş isimler teröristlikle, suçlanıyor, savcılar göreve çağrılıyor.
Daha da ileri giden bazı tetikçiler ‘ABD’de olsa CIA hukukla çözmezdi’ diyerek, gazetecilerin hukuk dışı yöntemlerle susturulmasını öneriyor. Faili meçhul gazeteci cinayetlerinin az olmadığı bir ülkede bu tip çağrıların, hangi trajedilere yol açabileceğini tahmin etmek zor değildir.
Meslek örgütleri kaygılı
Türkiye’de gazetecilerin meslek örgütleri, tetikçiliğin vardığı boyutlardan ciddi derecede kaygı duymaya başladı. Örgütler, geçen hafta ‘"Tek tip gazeteciliğe karşı; gazetecilik" başlıklı bir basın toplantısı düzenleyerek kaygılarını dile getirdiler.
Toplantıda konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, gazetecilik mesleğinin birbirini ihbar eden bir mesleğe dönüştüğünü söyledi. Olcayto’nun “etik gazetecilik yerine tetikçi gazetecilik var artık” sözleri medyanın durumunu özetler gibiydi.
Bizde tetikçilik
Kıbrıs Türk medyasında tetikçiliğin Türkiye’deki boyutlara varmadığına sevinmeli miyiz? Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, Türkiye medyasında iş o kadar çığrından çıktı ki her hangi başka bir ülkeyle kıyaslamak anlamlı olmayacaktır.
Bizim medyaya gelince…
Neydi tetikçi gazetecilerin kullandığı mermiler?..
Santaj, karalama, yıpratma, kirletme, yalan haber…
Bizim medyamızda bunların yapılmadığına inanan var mı?
---------------------------------------------------------------
‘Sabah’ diye bir gazete vardı
Bir zamanlar Türkiye basınında yeniliğin sembolü olan Sabah gazetesinin, bugün siyasi iktidarın tipik bir organına dönüşmesi, gazetecilik mesleği açısından üzücüdür.
1985’te yayın hayatına giren Sabah, Babıali denen ve baskın bir ‘devletçi’ niteliği olan Türkiye basınının yerleşmiş bazı kalıplarını kısmen de olsa kırmayı başarabilmişti. Daha liberal bir yayın anlayışına sahip olmuş ve özgürlükçü gazetecilere de sayfalarını açmıştı.
Sabah-ATV grubu, sermayedar yapısındaki değişikliklerle yaklaşık 10 yıldır, iktidar yanlısı bir yayın politikası güdüyor. Mesleği hakkıyla yapan veya eleştirel yorumlardan kaçınmayan çok sayıda gazeteci Sabah’tan atıldı.
Sabah bugün yandaşlığı, tetikçiliğe vardıran bir yayın çizgisinde bulunuyor. Olayları, gerçekleri çarpıtmada o kadar ileri gitti ki, iki hafta kadar önce Hürriyet gazetesine saldıran, camları kırıp binaya girenleri, sadece ‘protestocular’ olarak tanımladı. Sabah’ın yayınlarına yön verenler, meslektaşlarının can güvenliğini tehlikeye atan (ve belki de yarın kendilerine de yönelebilecek) bu saldırıyı kınamak bir yana haklı gösteren başlıklar attılar.
Eski Sabah’ı bilenler açısından gazetenin bugünkü durumu bir trajedidir ve elbette üzücüdür; yaptığı tetikçilik ise gazetecilik adına ‘utanç’tır.