Bir karanlık çöker bazen maviliğimin üzerine.
Ufuktaki ağaçlar; arkasına aldığı kızıllıkla beni bekleyenleri andırır bir an...
Arkama döndüğümde her yerim zifiri karanlık, önüm ise kızıllıkla boyanmış yürekleri taşıyor...
Sesleri duymasam da onları görüyor, hissediyorum...
Meviliğimde yüzmeseler de elleriyle dokunduklarında ürperiyorum.
Ağladıklarını duymasam da yaşları üzerimi örter, sırılsıklam olurum.
Gülüşlerini hep duymuşumdur, arkam dönük olsa da...
Etraf zifiri karanlık...
Savaş günlerinin yoksulluğunu yaşarmışsın gibi gelir insana.
Bir mum ışığına muhtaç, bir sıcak nefese, elini tutacak birine... belki de gerçek bir dosta
Etraf zifiri karanlık...
Sevgilinin ayak seslerini duymaya çalışan kulaklarımda bomba sesleri.
Görmeden de hissedilen o delice sesler...
Hep eski hatıralar canlanır gözlerimde, yeniden başkaları yaşanmayacakmışcasına.
Elinde yeni kitapları olmayan, sürekli aynı romanı defalarca okuyan biri gibi ezberlemek hayatı, geleceksizliği ve geçmişte yaşanılanların siyah-beyaz gülüşlerini hissetmek yüzünde...
Etraf zifiri karanlık...
Kimin köşede kıvrılıp uyuduğunu görmüyor artık gözlerim.
Üzerine düşen yağmurdan kimin sırılsıklam olduğunu, dışarıdan bir sinema gibi evin içerisindeki mutluluğu izleyen berduşu, bir yokoluşun kaygan zemininde durmadan kayan kayakçıyı görmüyor gözlerim.
Karanlığın ne zaman biteceğini bilmeden, gördükleriyle mutlu olmaya çalışan yüreğim, yalnız...
Etraf zifiri karanlık...
Karanlığa saklanır gerçek yüzlerini göstermekten sakınanlar.
Dost olduklarını sanırsınız kapkaranlık içerisinde, elini tutup yürümeye çalışırken.
Hiç kimse göründüğü kadar kötü değildir aslında.
Hep korunmak kolay olmuştur görünen kötülerden.
Gerçek kötüler; iyilik timasli gibi görünmeyi becerenler oldukça, çamura saplanmadan yürüyemez insan.
Etraf zifiri karanlık...
Pek farkı yok aslında dünden bugünün...
Sadece zifiri karanlıkta oynayan oyuncuların kendileri değişiyor.
Geriye kalanlar sadece aynı senaryolar ve aynı zifiri karanlık...
(6 Ekim 2001, Siyah/Beyaz/Gri Yazılar kitabımdan,2003)