Evet, sizden korkmuyoruz

Cenk Mutluyakalı

Yağmur çiseledi ve biz yürüdük.
“Gazeteciler, sizlerin halkla ilişkiler personeli değildir” diyerek yürüdük.
Yıllardır birlikte ya da ayrı ayrı çalıştığımız ama bu mesleğin kahrını hep birlikte çektiğimiz gazeteciler sanırım ilk kez bu kadar bir arada olduk.
Çok seviştik, çok dövüştük, çok savrulduk dört bir yana…
Birbirimizin ardından az konuşmadık…
Yürüdükçe ay ışığına savrulan damlalar gibi döküldü seneler…
İçimize döküldük yürüdükçe, hüzünlendik…

***

“Siz, bize işimizi öğretemezsiniz” diyerek yürüdük.
Çokları öğretmek istedi hep…
Bunu konuştuk yürürken, eskiler…
Hani en demokrat bildiklerimizden dahi neler duymadık, neler…
Bir kez dokunmaya gör menfaatlerine…
Sorguladıkça, eleştirdikçe, deşifre ettikçe yalanlarını…
Hem de nasıl değişirler anında…
Hele biraz güç varsa ellerinde…
Hele biraz para…
Yürüdükçe düşündük, neler neler yaşadık...

***

Yan yana yürüdük, birkaç kuşak…
Umudu, genç gazetecilerin gözlerinde tutuşturduk…
Bir ırmağın köpüklerine tutulmuş gibi coşkuyla…
Bir çınarın kuytusunda sarıldık birbirimize…
İyileşti yaralarımız ışıkla, gülüşle, çığlıkla…
Yırtık düşlerimize, yırtık haritamıza, yırtık ceplerimize inat…
Yan yana yürüdük…

***

Sen benim esirimsin” diye haykırmak isteyen birisinin, gün gele, Başbakan Yardımcısı olacağından korkardık. Oldu! Bir “sahte yurttaş”ın Meclis’e gireceğinden… Nereden korkmuşsak geldi başımıza… “Uzat lan dilini” diyerek bir toplumun sesi, nefesi, iradesi üzerinden sigara söndürmek isteyenler sebebi oldu bu yürüyüşün… Boğazımızdaki tasmayı hayal edenler…
Kendi yurdumuzda yalnızlaştık giderek…
Kendi evimizde yabancılaştık…

***

“Biz gazeteciyiz. Özgürce soru sorabilmeliyiz. Özgürce haber yapabilmeliyiz…” diyerek yürüdük.
Çok çaldırdık rolümüzü çok…
Kuklalar ve uşakların cehenneminde döküldü alın terimiz…
Hepimiz de farkındayız aslında, bir bataklığın ortasında çırpındığımızın…
Kimimiz çok battık, kimimiz daha az…
Yine de vazgeçmedik…

***

Evet evet, sizden korkmuyoruz!
“Siz” o kadar çoksunuz üstelik…
“Biz” giderek daha az…
Yürüdükçe ay ışığına savrulan damlalar gibi döküldü seneler…
İçimize döküldük yürüdükçe, hüzünlendik…