Kıbrıs müzakerelerinde gelinen aşama, BM temsilcisinin dün açıkladığı ortak zemin çıkmazı ve ardından yükselen ‘önümüze bakalım’ sözleri bana Kıbrıs'ta toplumlararası görüşmeler sırasında anayasa danışmanlığı görevini üstlenen ve uzun yıllar cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a danışmanlık yapan Mümtaz Soysal’ı hatırlattı. Evimizin içini anlatan en iyi örneklerden biri belki de bu...
Zamanında Denktaş’ın kendisine Karmi’de ev verdiği ve Soysal’ın bu evi asla üstüne yapmadığı ancak 2003’te kapılar açıldıktan sonra durum ortaya çıkar endişesiyle apar topar evi 72 bin pounda sattığı bilinir. Hatta parayı getiren taksiciye verdiği 2 bin pound da bu işin ispatı niteliğinde tarihteki yerini korur.
AKP yönetiminin hiç de kendisine yakın hissetmediği Serdar Denktaş’ın oğlu Rauf Denktaş’a Lefkoşa’da verilen 200 dönümlük arsa da aynen bu nitelikte işte. Yani Rum’a ait. Peki neden AKP yönetimi Denktaş ailesine durup dururken böylesi bir “mamma” sağladı?
‘Son bir hissa’ diyerek göreve getirilen UBP-DP Hükümeti ilk gün söylediğimiz gibi Türkiye’deki iktidar ile ‘son parsayı’ toplamanın peşinde. UBP ve Serdar Denktaş’ın ‘çözüm olmaz, önümüze bakalım’ demesinin nedeni tam da bu! Statik, değişmez durumdan en çok faydalananlar kendileri çünkü. Barış olursa en çok onlar kaybedecek ve ‘KKTC arpalığı’, onlar için çorak bir araziye dönüşecek. Her şey ortaya çıkacak ve ganimetle yürüyen düzen zamanın gerçekleriyle yüz yüze gelecek. Hesap verecek! Ama gerçekler o kadar acı ki onunla karşılaşmamak için yokmuş gibi davranmaya, olmasın diye diretmeye, sözde hükümetler kurmaya, göstermelik demokrasiler yaratmaya devam edecek çünkü o sadece yasa dışı koşullarda var olmanın yollarını biliyor, bunu öğrenmiş, bunu yapıyor. Bunun dışına çıkmak atmosferin dışında çıkmak gibi nefesini kesiyor. Yaşam şansı görmüyor.
Geriye dönüp bir şeyleri düzeltmek mümkün değil belki ama göz göre göre yeni infialler yaratmak UBP-DP Hükümetinin varlık nedeni haline geldi. Dağıtılmayan, peşkeş çekilmeyen yer neredeyse kalmadı. Kalan varsa da yakında yeni sahiplerine kavuştuğunda haberimiz olacak. Üstüne üstük Türkiye bankaları burada ev sahibi olmak isteyen Türkiyelilere özel krediler sunmaya başladı: “Kıbrıs’ta da eviniz olsun”. Emlak satışlarında patlama! Yani topla tüfekle bir girişim var talan ekonomisine, son bir hissa. Her şey normalmiş gibi yaşamaya alışan Kıbrıslıtürklerin çok daha büyük bedeller ödeyeceği günler uzak değil oysa.
Halkın yarısından fazlasının bu düzenden faydalandığı ve kendini var ettiği düşünüldüğünde bu alışkanlıklardan vazgeçmenin kolay olmayacağı çok açık. Ya yardan, ya serden vazgeçmedikçe Kıbrıs Sorununun çözülemeyeceği daha da açık. Hele de bir grup ‘badem bıyığın’ şu sıralar Selimiye Camii’sine yakın mekanları gezip ‘caminin yanında içki satmanız doğru değil’ diyerek mekanları terk ederek protesto etmesi hiç ama hiç hayra alamet değil!
Türkiye burada kendini evinde hissediyor çünkü bizler kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyeceğiz diye şekilden şekle girenleriz, çünkü biz Türkiye’nin bize evimizde terlik göstermesini sindirip, elde kalanları üleşmek için Türkiye ile birlikte çok güzel çirkinleşebilenleriz! Bu zincirden boşalmış talanın sonu bizler için hiç ama hiç iyi olmayacak.